Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ekim '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Meçhulde aramak...

Meçhulde aramak...
 

Geceyle gündüzün karmaşası sarmıştı tüm benliğini. Karıştırmıştı geceyi gündüze, gündüzü geceye…

Dolaşıyordu tüm şehrin sokaklarını; görebilirdi belki….

Yağmurun ıslaklığına, karın soğukluğuna aldırmaksızın tüm köşe başlarını ezbere çıkmışçasına , geziyordu…

Her köşe başı, yankılanan yüreğine cevap verecekmiş gibi yorulmadan , usanmadan kaldırım taşlarını saymak üzere yol almıştı .

Amacı; taş sayısını öğrenmek değil, yankılanan yüreğine su serpecek, mahkumu olduğu hayalin resmine ulaşmaktı. Gözleri onu aramaktaydı…

Bir görse, ahh bir görse!…ruhu belki huzura erecek , gözleri o gideli körlüğünden kurtulacak başka şeyleride görecekti… Şimdi çevresinde baktığı ağaçta , denizde , insanda , evde ve her köşe başında , akşam işten çıkıp evine yol aldığı o köşe başındaki karşılaşmalarında , onun resmi vardı…

Deli gibi her yüzde onu ararken benzerleriyle karşılaşınca ki heyecanı , kalp atışları ve daha sonra benzerliğin vermiş olduğu sadece gerçeğine yakınlaşmış olmanın heyecanının hayal kırıklığı , yıkılıp bir banka , isyanının gözyaşlarıyla kalakalmasına neden oluyordu…Çünkü yankılanan yüreğini görme ümidi ; o an benzeriyle karşılaşmış olduğunun gerçeğiyle son buluyordu….

Sanki ; görme ümidi taşıdığı kişi bir meçhule yol almış , o ise meçhulde onu aramaya , bulmaya yemin etmiş gibiydi….

Bıkmanın adını unutmuş , umudunu yitirmeden birgün karşısında görme eminliğiyle her gün şehrin sokak ezberlerine devam etmekteydi… Görecekti , emindi… Hasretine dayanamadığı , sayesinde gerçek dünyadan uzaklaşıp , hayalinin resmiyle donatılmış dünyaya hapsolduğu kişiyi görecekti , ayrılık yakışmamıştı yaşamlarına, karşılaşınca her şey yeniden filizlenecek , yarım kalan yerden devam edecekti solukları….

Bu inancı , sokak sokak loş lambaların ışığında , kışın ayazında dolaşmalarını perçinliyordu… Ne bir ayaz , ne bir fırtına , ne gecenin sessizliği ne de günün orta yerindeki şehir kalabalığı onu bu sevdasından alıkoyamamış kalabalığın içinde bile gözleriyle onu aramaya devam etmişti….

İbadet halini almıştı onu aramak ve gözleriyle gerçeğine şahit olmak….

Vücudunun takat sınırlarını zorlayana kadar devam eden bu süreç tıkandığı noktada , evinin yolunu tutmasına , yatağına serilmesine izin veriyordu…. İşte o zamanda ; yatağı soğuk , yastığı yokluğuna dayanılamayan sevgilinin bedeninin halini alıp , sımsıkı kolların arasında kilitlenir durumdaydı…oda soğudukça soğuyor , gece uzadıkça uzuyor garip bedeni ise hızla yaşlanıyor gibiydi…her geçen yokluk nöbeti onu bugününden alıp yarına yıpratarak başlatıyordu..

Sabah uyanıp aynayla karşılaşmak onu; acı , hüzün , matem , ayrılık sancısı ve yılgınlık gibi yüzünde beliren ifadelerin sorgusunu yapmaya , kendiyle hesaplaşmalara itiyordu….

Bir telefonla bitirebilirdi belki ? Yoksa melankolik olmayı tercih edip, acı çekmeyi seven tiplerden miydi?….

Amacı neydi? sokak sokak umutla aranılan bir sevgilinin bulunamayışının ezikliğiyle evine dönmek ona daha mı güzel geliyordu ?…

İmkanları kullanıp sevdiğine bir özür cümlesiyle yaklaşıp belki yeniden filizlendirip yaşayacağı ilişkisini bu kadar imkansız hale getirmenin , her gün ruhunu ve bedenini sokaklarda hoyratça yıpratıp , yorgunlukla evine dönmenin manası neydi ?

Aşkı arabeskleştirmek miydi maksadı ? özlemle hergün yoğrulup , hergün o özlemin sonu için yollara koyulmak ona daha mı cazip geliyordu ?

Sevdiği o kadar acımasız bir portre çizmemişti birlikteliklerinde ? Yumuşaktı , narindi , yüreği yufka gibiydi ve sımsıcaktı …. Bilse bu hallerini dayanamazdı …. Peki ona bu halleri yaşatan neden neydi?

Yoksa suçluluk duygusu mu vardı gizli kalmış benliğinde ? bu bir nevi kendi kendini cezalandırmamıydı ?

Ya da hayır cevabıyla karşılaşıp o cevabın getireceği acıyı düşünüp ve elinden alınacak ümitlerinin asla kavuşamayacağı sevgilinin gerçeğiyle baş başa kalmanın korkusumuydu onu bu melankolik , arabesk hallere düşüren ? Bu hallerle kendince ilişkisini canlımı tutuyordu ? Belki de aşkı ruhani yaşamayı seviyordu ?

Ona göre böylesi daha gerçekçiydi ve kavuşmak bu şekilde daha hak edilir bir hal alıyordu ? Soruları sorup cevapları ararken bildiği en büyük gerçeğin kendine çok acı verdiğiydi…

Aynada karşılaştığı yüzün yansıması onu bu hesaplaşmalara itmiş , cevabında ise boğulup kalmıştı…

Ama yine de hergün yollarda sevdiğini aramaktan vazgeçmemişti….

Takii birgün karşılaşıncaya kadar….

Hiç ummadığı bir andı karşılaşmaları…. O günün öncesinde çok yoğun duygularla her zamankinden daha içten çağırmıştı sevdiğini ve artık yavaş yavaş karşılaşma ümidinden vazgeçmenin sınırına gelmişti….Ümidi tükenmiş yolların onu getireceği inancından sıyrılmanın gerektiğine inandığı bir günün ruh halinin takibindeydi ki ….

İşte sevdiği artık karşısındaydı …. Aylardır onu görme ümidiyle yanıp tutuşan , sokakları onun bedeninin mahzeni sayıp dolanan , hesaplaşmaları , sorguları , yorgunluğu , melankolik durumları , arabesk yaşamı hücrelerine kilitleyen silüet tüm gerçekliğiyle karşısındaydı…

Uzansa yetişecek kadar yakın , dokunsa sıcaklığını hissedebileceği kadar sahiydi…

Kalbi yerinden fırlayacakmış gibi çarpıyordu , gözler yuvasına sığmayacak kadar açılmış , vücudu soğuk teriyle birlikte sıtma nöbetine tutulmuştu….Dili kilitlenmişti cümleleri unutmuş ya da konuşmayı hiç öğrenmemiş gibiydi…

Ama o karşısındaydı ve ona doğru yürümeye koyulmuştu sevdiğinin attığı her adım kalp atışının hızını artırıyordu…

Ve yürüdükçe ona yaklaşıyor , yaklaştıkça da yüzünde sıcak bir tebessüm oluşuyordu… şimdi tam karşısındaydı “MERHABA” demişti geçen ayrılık döneminin yokluğunu red edercesine sanki daha bir saat önce birliktelermiş gibi dökülmüş dudaklarından ve ses tınısı da bunu ispat edercesine kullanılmış bir tondaydı…

Bu cümleye verilen cevapta belliydi “”MERHABA” hiç bitmemiş , yarım kalmamış , bırakıldığı yerden belki bir saat belki iki dakika öncesinden geriye dönülüp verilmiş selamın başlangıcıyla yola devama atılan adımın inletisi gibi yankı bulmuştu kendi sessizliklerinde….

Merhaba demekten korkmamanız ümidiyle……

 
Toplam blog
: 73
: 717
Kayıt tarihi
: 17.10.07
 
 

1979 D.bakır doğumluyum. AÖF bankacılık bölümü okumaktayım. Yazmayı çok seviyorum, hayata bağlayıcıl..