Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ekim '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Meclis'in açıldığı gün...

Meclis'in açıldığı gün...
 

Dün 1 Ekim’di… Seçimlerin erkene alınması dolayısıyla yaz günü toplanıp, başkanını ve yönetim birimlerini seçen TBMM, yeni bir yasama yılına başlıyordu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de açılış konuşması yapmak üzere meclisteydi.

Parlamenter demokrasilerde, ülkenin en önemli ve en güçlü temsilcisi olan ve olması gereken mecliste, ülkenin, cumhuriyetin ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başı olan cumhurbaşkanının neler söyleyeceği, önümüzdeki yıl Türkiye’nin ne gibi projeleri olduğu merak edilmeli ve ilgiyle izlenmeliydi değil mi?

Ne yazık ki ülkemizde milletçe aynı duygular etrafında kenetlenmiş bir toplum meydana getiremediğimiz için, cumhurbaşkanının söylediklerine aldırmayanlar, ne söylerse söylesin inanmayanlar olduğu gibi, başka bir açılış merasiminde konuşulanları alternatif olarak kabul edenler bile var.

Sayın cumhurbaşkanımızın konuşmasında, elbette merakla beklenen en önemli konu, yeni Anayasa çalışmaları ile ilgili görüş ve düşünceleriydi.

Radikal gazetesi bu haberi Gül’ün ağzından “Anayasa için konsensus gerek” başlığıyla verdi.

"Hükümetten sivil topluma herkesin konsensüs aradığını, hiç kimsenin bir başkasını dışlayıcı bir tutumunun bulunmadığını memnuniyetle görmekteyim" diyen Gül, Anayasaya partilerin yanı sıra, toplumun her kesiminin katkı vermesi gerektiğini söyledi ve "Yeni düzenlemelerin geçmiştekilerden ilham alınarak yapılması doğaldır. Ancak yeni düzenlemeler öncekilerden daha ileride olmalıdır." dedi.

Geçmiş travmaların tortusundan kurtulmak gerektiğine de işaret eden, ırkçılığa dikkat çekip laikliğe de vurgu yapan Gül, ifade özgürlüğüne de değinerek "Kimilerince marjinal sayılan görüşlere -şiddet içermemek şartıyla- tahammül edilmesi de demokrasinin gereğidir" dedi.

Türkiye gazetesi de Gül’ün, tartışmalar sonunda mükemmel olan bulunacak, “Yeni Anayasa en iyisi olacak” sözünü manşetten verdi.

Kuramsal olarak cumhurbaşkanı, düşüncelerini bundan daha güzel açıklayamazdı.

Bilindiği gibi ortada henüz bir Anayasa taslağı çalışması var. Daha bir bütün halinde kamuoyuna sunulup tartışma safhasına geçmemiş olmasına rağmen, Basın’da ve bazı ortamlarda bölük pörçük şöyle bir maddesi de varmış, böyle bir maddesi de varmış şeklinde eleştiriliyor.

Cumhurbaşkanının söyleminin de bu şüphelerle zedelenmiş kanaatleri tatmin edeceğini sanmıyorum. Her şeye karşı muhalif bir tavır içinde olmak, her şeyden şüphelenmek, hiç kimseye ve hiçbir şeye güvenmemek, sanki asıl duruşumuzun temeli olmaya başladı.

Bu korkuyla hayatın, nasıl ve ne kadar devam edebileceği de, güven duyan insanların bile içine bir kuşku düşürdü. Gazetelerde Türkiye’nin ihracatını 100 milyar dolara çıkardığı haberlerinin çıktığı gün, şu içinde bulunduğumuz acınası duruma bakın…

*****

Bazı gazeteler ise Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın Harp Akademileri’nin açılışı dolayısıyla verdiği ilk dersin, subaylara değil, bütün Türkiye’ye olduğunu belirterek, manşetlerde paşanın demecini verdiler.

Cumhuriyet’in manşeti “Kimsenin gücü yetmez” şeklindeydi. Haberde Büyükanıt’ın, Türkiye’nin kuruluş felsefesi ve laik yapısının değiştirilemeyeceğini vurguladığı anlatılıyordu.

Hürriyet gazetesi Büyükanıt’ın söylediklerini “Korkmayın, güçleri yetmez” başlığıyla verdi. Haberde, Hiçbir güç Türkiye Cumhuriyeti’ni bölemez, Kimse Türk ulusunun ordusuna güvenini sarsamaz, Cumhuriyet’in laik yapısını kimse değiştiremez, denyordu.

Güneş gazetesi “Paşa net konuştu” diyerek başka bir üç noktanın altını çizdi. Söz konusu vatansa gerisi teferruattır. Laiklikte tarafız, hiçbir güç değiştiremez. Haine kardeş diyene hukuki çözüm bulunsun.

*****

Bir sağırlar diyalogu içinde olduğumuzu düşünmek zorunda kalıyorum bazen… Hani bir zamanlar bir Akbank reklamı vardı. Herkes aynı şeyi söylediği halde, biri diğerinin ne söylediğinin farkında değil. Bundan üzüntü duymamak mümkün mü, bilemiyorum.

Vatan gazetesi daha değişik bir yol izleyerek, sanki daha farklı bir anlatım denemiş. “Laiklikten vazgeçilmez” manşeti altında, devletin zirvesindeki üç ismin, Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Genelkurmay Başkanı’nın, cumhuriyetin temel ilkelerinin yeni Anayasa’da da korunmasını istediklerini belirterek, sanki millete bir güven duygusu aşılamak istemiş.

Herkesin gündemi ayrı bir yöne doğru çekmeye çalıştığı bir ortamda, Vatan’ın yaptığı bu olumlu gazeteciliği alkışlamak istiyorum.

*****

Gazetelerin çoğunluğunda ise, Hrant Dink cinayetinin sanığı O.S.’nin yargılanmasına başlanmasıyla ilgili haber var. Ancak ön plana çıkan konu, yeni bir tartışmanın başlamasına sebep olacak cinsten.

Sanığı cezaevinden duruşmaya getiren resmi plakalı aracın önünde, genellikle aşırı milliyetçi militanlar tarafından kullanılan “Ya sev, ya terket” sloganının çıkartması var. Öyle ki hani sonradan birilerinin yapıştırdığı basit bir etiket de değil. Cezaevi aracının rengiyle uyumlu, ciddi bir etiket…

Sabah gazetesi, “Önce poster, sonra etiket” manşetiyle haberi dikkatimize sunuyor. Bilindiği gibi katil zanlısı yakalandığında, bazı polisler bir posterin altında sanıkla birlikte fotoğraf çektirmişlerdi. O konu henüz açıklığa kavuşturulmadan bu etiket meselesinin ortaya çıkışı kafaları iyice karıştırdı.

Posta da aynı konuya dikkat çekerek haberi “Bir skandal daha” manşetiyle vermiş.

Bana öyle geliyor ki, devlet kademesinde görevli bazı bürokratlar, devletin işlerini kendi ideolojilerine uygun şekilde görmeyi normal sayıyorlar. Oysa devletin memuru, hangi siyasi görüşe sahip olursa olsun, görevini yasalara ve resmi prosedüre uygun şekilde yapmak zorundadır.

Siyasi iktidarların bu yüzden başarıya ulaşmalarını engelleyecek şekilde garip uygulamalarla karşı karşıya kaldığının bir delili de budur. Aslında iktidarlar da bunu bildikleri için, her yere kendi adamlarını getirme telaşı içindedirler. İçinden çıkılamayacak karmaşık bir durum.

Milliyet gazetesi de “O kafa bu kafa” manşetiyle aynı konuyu işlemiş.

*****

Duruşmanın seyriyle ilgili dikkatlerden kaçmayan bir mesele daha var. Sanık O.S.’nin adı soyadı, olay günü açık şekilde yazılıp ilan edilmişti. Ancak soruşturma sonunda sanığın yaşının küçük olduğu, reşit olmadığı, cinayeti birilerinin azmettirmesiyle işlediği gibi ayrıntılar ortaya çıkınca isim gizlendi.

Dünkü duruşmada görüldü ki sanık, yaşının küçük olması ve cinayeti başkalarının azmettirmesi meselesini gayet iyi kullanıyor. Bütün bunlara ek olarak bir de sanığın olay öncesinde uyuşturucu kullanması gibi bir durum daha ortaya çıktı.

Sorulan sorulara şifahi değil de elindeki notlara bakarak cevap veren sanığın, olaydan önce ecstasy hapı aldım demesi, uyuşturucu bahanesiyle kurtulma planı olarak algılandı.

Yeni Şafak gazetesi, “Mahkemede ecstasy oyunu” başlığıyla haberi duyururken, Star gazetesi “Dink’in katili plan yaptı plan” başlığıyla İsmail Türüt’ün klibine de atıfda bulundu.

Diğer gazete manşetleri de şöyle:


Akşam
gazetesi son günlerin aktüel konusu Malezya meselesine güzel bir örnek bulmuş. “Beyonce kriteri” başlığıyla verilen haberde, ünlü şarkıcıya Malezya’da “konserde çok açık giyinme, örtün” dendiği, oysa melez yıldızın 24 Ekim’de İstanbul’da vereceği konserde ne giyeceğine kimsenin karışmadığı anlatılmış.

Bugün gazetesi de Devlet Bakanı Said Yazıcıoğlu’nun bir açıklamasını manşet yapmış. “İmam Hatipler kapatılırsa Taliban gelir” başlıklı haberde Yazıcıoğlu, Mahalle baskısının veya Malezyalılaşmanın söz konusu olmadığını, ama İmam Hatiplerin kapatılması halinde ülkenin Afganistan’a döneceğini vurgulamış.

Takvim gazetesinin manşeti ise değişik ama trajik bir konu. Hatay’da tavanı çökmek üzere olan bir okul binasına içeriden direkler konulmuş. Öğrenciler şimdi bu direklerin altında ders yapıyorlarmış. “Direk rezaleti” başlıklı haberde faciaya davetiye çıkarıldığı belirtiliyor.

Zaman gazetesi bugün çok farklı bir manşetle okuyucu karşısına çıkmış. İstanbul’da “22 milyon kişi kayıp” başlıklı habere göre, İstanbul’da muhtarların bizim mahallede oturuyor diye beyan ettikleri nüfus 33 milyonu bulmuş.

Oysa adrese dayalı nüfus kayıt sistemiyle 11 milyon 300 bin kişinin kaydı çıkarılmış. Geri kalan 22 milyon kişinin durumu bilinmiyormuş.


*****

Spor gazetelerinden Fanatik Şampiyonlar Ligi'ndeki CSKA-Fenerbahçe maçını ön plana çıkararak manşetini şu şekilde düzenlemiş:

Cesur ol
Savaş
Kaybetme
Alkışlan

Fotomaç, Hıncal Uluç'un "Kalli Lincoln'ü oynatmak istemiyordu" şeklindeki görüşünü manşet yaparken, Fotospor Hakan Şükür ve Lincoln'ün restini ilk haber olarak vermiş: "Ya o ya biz!"


Bugünlük bu kadar.

Yarın yeniden birlikte olabilmek umuduyla….

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..