Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ocak '08

 
Kategori
Kitap
 

Med Cezir - Elif Şafak

Med Cezir - Elif Şafak
 

Ben çok sevdim Elif’i…

Bu yılki doğum günümde aldığım hediyelerden biriydi Elif Şafak’ın Med-Cezir kitabı…

Her ne kadar doğum günü kültüründen uzak yetişmiş biri olarak, bu özel günleri üzerimde bir yük, atlatılması gereken bir gün olarak gördüysem de; bu sıkıntılı günü benimle paylaşarak, destek veren, anlamlı ve güzel geçirmemi sağlayan dostlarıma, söze başlamadan teşekkür edeyim.

Elif Şafak’ın okuduğum ilk kitabıdır. Bu kitaba başladığımda ilk iki, üçüncü sayfada dilini yadırgadığı mı söylemeliyim ama daha onuncu sayfaya varmadan bu kırık dökük dizelenen kelimeler mahallede oturan bir komşudan, yakın bir akraba ya da hınzır sevimli bir kız çocuğunun ağzından çıkan samimi ve içten konuşmalar gibi beni kuşatıverdi. Ben çok sevdim Elif’i…

Med-Cezir kitabını gazetelerde ve dergilerde yayınlanan makalelerinden oluşturmuş. Makaleler, genellikle hayatın içerisindeki olaylara iki farklı kutuptan bakıp, değerlendirilmesiyle ilgili. Bu değerlendirmelerde, İki uç kutup da yaşayan insanların, birbirini hatta kendilerini anlayamadığını, bu yanlış algının toplum ve kendi üzerindeki etkilerini aktarmış. Ayrıca kitabı okurken yazarın babasız büyümesinin, annesinin “kadın” olduğu için türlü haksızlıklara uğramasının, üzerinde çok etkili olduğunu sık sık düşündüm. Kitap da ilk altını çizdiğim; Yazıyordum; çünkü muhtemelen uydurduklarım çok daha yaşanılasıydı yaşadıklarımdan. Kıyısız bir denizde pusulasız yüzüyordum; yaşıtsız, kardeşsiz ve babasız. Ait değil, emanet olduğumun farkındaydım. Ananeleri tarafından büyütülen çocuklar emanet olma duygusunu kirli bir mendil gibi taşırlar ceplerinde… Satırlarıydı.

Sevdiğim makaleleri ise;

Yaza yaza silmek üzere...
Mütereddit ruhlar
Kökü olmayan ağaçlar
Sonrası kaygısı
Kayıp yaldız
Yüze kapanan kapılar
Elimi sıkmayan adam
Önce Yüzlerini Sileriz Sevdiklerimizin
Narsislerin Aşkı
Dul kadınlar ve kul kadınlar

En sevdiğim yeri;

Senden bahsediyorum, sokaklarından, insanlarından, kalabalıklarından, yalnızlıklarından bahsediyorum; kelimelerimin arasına saklıyorum yüzünü, yüzlerinin içine gömüyorum kendi yüzümü. Ne de olsa elimi dahi sürmeden, dokunmadan, taşıyabilirim seni avuçlarım arasında. Ara sıra açar kaparım ellerimi, uç artık, uç biraz uzağa diye, sen inadım inat, taşı çatlatan inadınla yapışır kalırsın tenimde. Ne evimdin ne de evsiz kaldım sende. Ne geçmişim sende mühürlüydü ne de bir gelecek vaadi umdum yahut da buldum senden. Arada bir yerlerde, bilmez gibi ara yerlerin tehlikesini, hani şu taife - i cinin hep çarptığı eşiklerden birinde sıkışmış kalmış sana olan aşkım… Kimseye göstermiyorum ne seni ne beni ne bizi. Görmesinler ki yabancılar, görmek zorunda kalmayayım yabancılığımı. Seni düşünmek şehir, ne kadar zormuş.

 
Toplam blog
: 18
: 1308
Kayıt tarihi
: 04.05.07
 
 

Önce kendinle geçinmeyi dene, ve eğer kendini anlamıyorsan başkalarını üzmeye kalkma ..