Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ağustos '10

 
Kategori
İnançlar
 

Mehdi kimi kurtarabilir?

Mehdi kimi kurtarabilir?
 

kuraklık


<ı>“Biz emaneti göklere, yere, dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmekten kaçındılar, ondan ürktüler. İnsan ise çok zalim ve çok cahil olduğu halde onu yüklendi.” (Ahzab, 97/33, 72)

<ı>“Göklerde ne var, yerde ne varsa tümünü, O’ndan bir lütuf olarak size boyun eğdirmiştir.”(Casiye, 65/45, 13)

Dünya, kurulalı beri birçok badireler atlatmış, buz çağları, depremler, yer kabuğu hareketleri, göktaşı saldırıları yaşamış, üstündeki yaşam bir şekilde devam etmiştir.

Ama insan, yeryüzündeki tüm dengeleri bozarak, yaşamı ve düzeni yok edebilecek güce sahiptir.

Dünya, Güneş sistemi içindeki konumu, Ay’ı, eğimi, suyu, bitkisi ve hayvanları, sayısız özellikleri ile insana boyun eğdirilmiş, yani insanın içinde yaşam sürdürebileceği şekilde tasarlanmıştır. İnsandan beklenen ise-bildiğimiz hiç bir gezegende benzeri olmayan-tüm bu nimetlerin farkında olması, koruması, şükrederek Allah’a yaklaşması ve bu sayede bir başka var oluşta sonsuz mutluluğa ulaşmasıdır.

İnsan ise, korumak yerine “hepsinin efendisi olarak” suyu-toprağı kirletmiş, yeşili, hayvanları yok etmiş, Dünya’yı çöplüğe çevirmiştir.

Üretip paylaşmak yerine, çalıp yemek için politikalar üretmiş, savaşlar yapmış;

aynı küçük gezegende yaşayan, aynı yaratılıştaki Allah’ın kullarını yok eden zalim olmaktan utanmak yerine, yaptığıyla ve kendi payına düşenle tarih yazmış, gurur duymuştur.

Bilgisi kendi gezegenindeki denizlerde ne olduğunu, kendi bedeninin, beyninin tamamını bilmeyecek kadar az, cahil olmasına karşın her öğrendiğini silah veya -gdo’larda olduğu gibi - kısa vadeli çıkarı için kullanım aracı haline getirmiştir.

Zalimce ve cahilce, talan edercesine tüketim, kirlilik ve birbirini sömürme, birilerinin yaşamı pahasına lüks ve biriktirme isteği tüm hızıyla devam etmektedir.

"Dindarım" diyenler abdest konusunda titizlenirken Dünya’nın kirlenmesine seyirci kalmakta, elindeki olanakla açları doyurmak yerine ve hatta borçlanarak, hacca gidip hem sevap, hem de itibar kazandıklarını zannetmekteler.

Namazında niyazında üretici-imalatçı, “karides yemek haramdır” gibi uydurma haramları bilip uygularken ürününe hormon, ilaç, katkı maddesi koymakta, pisi temize değiştiğinin, yaptığının Allah’ın emrine karşı olduğunun farkına varmamaktadır.

Toplumda itibar görenler ve ideal kabul edilenler, şükredenler ve paylaşanlar değil, aptalca tüketenlerdir.

Geni değiştirilmiş ürünler, katırlaştırılmış tohumlar, yok olan türler, betonlaşan yeşilin sonucu insanlar sonraki kuşaklara hastalıklar, gen bozuklukları ve sakatlıklar, çorak topraklar ve açlığı miras bırakacaktır. Beton, para- hisse senedi, telefon, yat, … hiç biri yenmez! Ama insanlar bunu anladığı zaman artık iş işten geçmiş olacak!

<ı>“Güzel ve temiz şeylerden yiyin ve barışa, hayra yönelik iş yapın! ”(Müminun, 74/23, 51)

<ı>“Ve şu da bir gerçek ki biz, yeryüzündeki her şeyi bitki bitirmeyen/kıtlık ve ölüme yol açan kupkuru bir toprak haline elbette getireceğiz.”(Kehf, 69/18, 8)<ı>

Yaşadıkları gezegen yok olacak olan insanların çok büyük bir çoğunluğu ise, hala sorunu bilim adamlarının, politikacıların veya çevrecilerin sorunu olarak görmek eğilimindedirler. Veya bir mehdinin, mesihin gelip kendilerini kurtarmalarını beklemektedirler.

Gelecek mehdi veya bir başka insanın eriyen buzulları yerine koyması, bozulan dengeyi kurması, yok olan türleri geri getirmesi mümkün değildir.

<ı>“Doğrusu şu ki, siz yetime ikramda bulunmuyorsunuz. Yoksulun doyurulmasını teşvik etmiyorsunuz. Malı devşirip depolatacak bir sevgiyle seviyorsunuz. İş, böyle gitmeyecektir! (…). İşte o gün düşünüp anlar insan. Ama düşünüp hatırlamanın ona ne yararı var!.“ (Fecr, 10/89, 17-30)

<ı>” Hala görmüyorlar mi ki, biz yerküreye geliyor, onu uçlarından eksiltiyoruz. Galip gelenler onlar mı?”(Enbiya, 73/21, 44)

Aşağıdaki ayetlerden anlaşıldığına göre, kurtuluş için yapılması gereken oturup mehdi-mesih-kurtarıcı beklemek değil, daha da geç olmadan harekete geçmek, yanlışlardan ders çıkarıp doğrusunu yapmaktır.

“Yaklaşmakta/yaklaşacak olan yaklaştı. Onu Allah’tan başka kaldıracak /uzaklaştıracak yok. Şimdi siz bu sözden mi hayrete düşüyorsunuz? Gülüyorsunuz, ağlamıyorsunuz. Ve siz, kibirlenip kafa tutarak sersemce somurtuyorsunuz. Artık Allah için secdeye kapanın, ibadet edin/iş yapıp değer üretin!” (Necm, 23/53, 57-62)

“Eğer doğru sözlüler iseniz, bu vaat ne zaman?”derler. De ki:’Acele isteyip durduğunuzun bir kısmı belki de arkanıza takılmıştır .Senin Rabbin İnsanlara karşı gerçekten lütufkardır; fakat çokları şükretmezler”(Neml, 48/27, 71-73)

İnsanların kendi kafalarını çalıştırarak, kendilerinin de yararına olarak, doğruya ulaşmak için çaba göstermeleri yerine, kendilerine doğruyu bildirecek bir şeyin kendiliğinden oluşmasını, ulaşmasını beklemeleri ayrıca eleştirilmektedir.

Eğer mehdi gelecek olsa “neyi bekliyorsunuz?” denmez, insanlar sabırla mehdi beklemeye davet edilirdi.

Kaldı ki, peygamber aileleri içinde bile (Lut peygamberin karısı, Nuh peygamberin oğlu, Hz. Muhammet’in akrabalarından bazıları gibi) inançsız kalmış, peygamberin getirdiği dini reddetmiş insanlar vardır. Her bir peygamber de önce belli bir bölgede etkili olmuş, etki alanı daha sonra genişlemiştir.

Açıkça görülüyor ki, insanların yapması beklenen mehdi beklemesi, tarikatın, cemaatin peşine takılıp gitmesi, mezheplere bölünmesi, tarikat kitaplarını ciddiye alması, mehdi'nin eşgali ve memleketi üzerine fikir cimnastiği yapmak gibi boş lafları, diğer dinden insanlara düşman olması değil, her kişinin, boş işleri ve boş lafları bırakıp, kendi aklı ve gücü yettiğince, doğru olanı gecikmeden yapmasıdır.

Allah'ın peygamberine bildirmediği, Kur'an'a yazmadığı gayb haberini, tarikat şeyhine bildirmesi mümkün değildir. İnsana bildirim vahiyle olur. Kendisine vahiy gelen şeyh değil, peygamber olur. Onun için rüyaları, hayalleri gerçek kabul etmek hem dine aykırı, hem de vakti boşa harcamak, insanları şaşırtmaktır.Kıyamet hakkında tarih verenler ermiş değil sapıklardır:

<ı>“Hiç kuşku yok, kurtulmuştur müminler! Namazlarında huşu sahipleridir onlar. Boş ve lüzumsuz sözden yüz çevirmişlerdir onlar.”(Müminun, 74/23, 1-3)

<ı>“Dikkat edin, kıyamet saati hakkında tartışıp duranlar, geri dönüşü olmayan bir sapıklığın tam içindedirler.” (Şura, 62/42, 18)

<ı>“Sizden her biri için bir yol/şeriat ve bir yöntem belirledik. Allah dileseydi sizi elbette bir tek ümmet yapardı. Ama size vermiş olduklarıyla sizi imtihana çeksin diye öyle yapmamıştır. O halde, hayırlarda yarışın! Tümünüzün dönüşü Allah’adır.” (Maide, 110/5, 48)

<ı>“Neyi bekliyorlar? Kendilerine meleklerin gelmesini mi, Rabbinin gelmesini mi, yoksa Rabbinin bazı mucizelerinin gelmesini mi? Rabbinin bazı mucizeleri geldiği gün, daha önce iman etmemiş yahut imanında bir hayır sahibi olmamış kişiye imanı hiçbir yarar sağlamayacaktır. Deki: ’Bekleyin!Doğrusu biz de bekliyoruz.’ Dinlerini parça parça edip fırkalara, hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır. Allah onlara, yapıp ettiklerini haber verecektir.”( En’am, 55/6, 158-159)

<ı>“Fakat onlar işlerini aralarında parçalayıp çeşitli zübürlere/kutsallaştırılmış hizip kitaplarına ayırdılar. Her hizip, yalnız kendi yanındakiyle sevinip övünmektedir.”(Müminun, 74/23, 53)

<ı>“Hep birlikte Allah’ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın.” (Ali İmran, 94/3, 103)

<ı><ı><ı><ı><ı><ı>Sonuçta her insanın kurtuluşu kendi elindedir. İnsan için kendi çabasından başkası yoktur<ı><ı><ı>:

<ı>“Her benlik kendi kazandığının bir karşılığıdır.” (Müddesir, 4/74, 38)

 
Toplam blog
: 174
: 4451
Kayıt tarihi
: 19.06.09
 
 

1958  doğumluyum. Arkeologum. Evliyim. Çocuğum yok. Çalışmıyorum. Yıllarca çalıştıktan sonra, zam..