Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Eylül '11

 
Kategori
Kitap
 

Mehmet Rauf - Eylül

Mehmet Rauf - Eylül
 

Net'ten


Necib :Bastonuyla karşıdan ağır ağır yükselen bulut yığınlarını göstererek.“Havanın rengi gitgide soluyor” dedi.

Süreyya: “Buna sonbahar demişler. Eylül’den ne beklenir? Malûm ya, Eylül hüzün ve yas ayıdır” diye devam etti.

Bu söz üzerine Suad’a hayatının bu çağı, ömrünün kadınlığının Eylül’ü gibi geldi. Öyle bir ayki, geçen her güzel günü için ona minnettar olmak gerekir diye düşündü.


Suad Süreyya ve Necip arasında yaşanan ilişkiler. iki erkek ve bir kadına ait bildik bir hikaye aslında. Bir yasak aşk hikayesi. Ama yüz yıl öncesinde yaşanan naif, kırılgan sadece bakışlarda ve küçük tesadüflerle yetinilen bir aşk.

Rastlantılarda vedâlarda öyle bakışları oluyordu ki, şükran duygularıyla titriyorlardı. Ancak kendileri birbirlerini mutlu edeceklerini, ettiklerini bilmekten doğan bir ihtiyaçla, birlikteyken ve ayrı bulunurken hep birbirlerini düşünüp mesut olduklarını anlatan bir güven duygusuyla, vedâları bile bir mutluluk oluyordu.

Satırlarıyla anlatıyor bu aşkı Mehmet Rauf.

Suad’ın ve Necib’in duyguları ince ince işlenmiş romanda. Bazılarına sıkıcı gelse de, anlatılan duygular sayesinde sanki o günlerdeymiş gibi hissediyorsunuz okurken. Ve 1901 yılındaki İstanbul’unda buluveriyorsunuz kendinizi. O yıllardaki Beyoğlu’nu görüyor, sandalla boğaz sefaları yapıyorsunuz roman kahramanlarıyla.

Yalılarda yaşanan sıcak duygulara ve ilişkilere, kısaca o yıllarda yaşanan hayatlara tanıklık ediyorsunuz.

Suad ve Necib böyle bir ortamda aşklarını sadece bakışlarla yaşarken, duygularının karşılıklı olduğunu ise ilginç bir tesadüf sonunda anlıyorlar. Suad’ın kaybettiği sandığı eldiveninin Necib’in göğsünde sakladığı, hastalığı sırasında ortaya çıkıyor. Necip, Suad’ın bu duruma sessiz kalmasını ve bakışlarındaki kabullenişi sevinçle karşılarken. Suad, Necib’in kendisine olan duygularından emin oluyor. Sevildiğini anlamak ona korkuyla karışık mutluluk veriyor.

Ve Süreyya Suad’ın kocası. Birbirlerine evlilik bağı ile bağlı olan ama ruhsal anlamda çok farklı olan iki insan. Süreyya ise kendi isteklerini yapma çabasında olan bir erkek.

Sıkılmadan okursanız çarpıcı bir son ile karşılaşıyorsunuz. Ben romanın sonunu bildiğim halde yine etkilendim.

Suad evde ağlıyordu;orada dikişinin üstünde, yapayalnız, derin bir kimsesizlik üzüntüsüyle evde ağlıyordu. O, ruhsal bakımdan Necib’den çok erdemli olduğu için, daha yaralı çıkmıştı. Ateşli bir düşten uyanmış gibiydi, fakat o kadar kendisinden geçmişti ki, artık bu hayatını hiç sevmiyordu ve mutluluğun, bir düş gibi yeniden canlanmasının imkansız olmasına yanarak, yasla “ Bari mutlu oldum ya, hiç olmazsa ciddi olarak sevdik ve bir hayatta istenilecek kadar sevdik ya!!..” diyordu.

Mehmet Rauf’un en önemli eseri olan Eylül, edebiyatımızda psikolojik analizlere yer veren ilk roman olarak kabul edilir.

*

Eylül 2011/ Kurşun 

 
Toplam blog
: 193
: 998
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Kırklı yaşlarda başladığım yazma serüvenine elli li yaşlarda da devam etmeye çalışıyorum. Ünivers..