- Kategori
- Su Sporları
Meis- Kaş yüzme maratonu (Yunanistan’dan Türkiye’ye nasıl yüzdüm!)

Arkada sağda görülen ada Meis adasıdır.
Geçtiğimiz hafta sonu, 27-28 Haziran 2009 tarihlerinde Kaş Belediyesinin “Kaş Kültür ve Sanat Festivali” etkinlikleri çerçevesinde 5 ‘incisini gerçekleştirdiği Meis adası ile Kaş arasında yapılan 7.1 km’lik yüzme maratonu yarışmasına katıldım.
Sizi merakta bırakmadan hemen söyleyeyim; bu zorlu ve uzun parkuru 3 saat 44 dakika 45 saniyede tamamladım. Tamamladım tamamlamasına ama derece istediğim gibi olmadı maalesef. Aslında geçtiğimiz yıllara göre bu yıl daha sıkı ve kaliteli antrenmanlar yapmama rağmen nedense hem 15 gün önceki Marmaris-Akyaka Triatlonunda, hem de Meis-Kaş Yüzme Maratonu’nda istediğim dereceleri yapamadım. Zaten Akyaka’dan sonra bozulan moralimi düzeltmek biraz zaman aldığı için Akyaka Triatlonunu bu yüzden hemen size aktaramadım. Önümüzdeki günlerde Akyaka hayal kırıklığını da sizlerle paylaşacağım.
Her neyse, nerede kalmıştık! Bir gün öncesinden cumartesi günü öğlen saatlerinde Kaş’a indik. Kaş dağların önünde dar bir kıyı şeridinde çanak şeklinde yerleşmiş, boylu boyunca kayalık sahile sahip pırıl pırıl denizi olan çok hoş bir belde. Beldeye baktığınız zaman 5 yıldızlı lüks otellerin işgaline uğramamış olduğunu görüyorsunuz. Tabi ki en önemli etkenlerden biri Kaş’a ulaşımı sağlayan batı-doğu istikametindeki D400 karayolunun virajlı olması sanırım. Bir de Kaş’ dan Güney Ege sahillerini dolduran önce bir sürü irili ufaklı tatil beldeleri sıralanınca sanırım Kaş biraz arka sıralara düşmüş. Beş yıldızlı oteller yok ama gayet düzgün pansiyon ve 3 yıldızlı otellerinin konumu ile sanırım Türkiye’de en güzel manzaraya sahip konaklamalarına sahip.
Gelelim yarışa! Cumartesi gününü hem dinlenerek hem de güzel Kaş’ı tanıyarak geçirdikten sonra, Pazar sabahı 6 sularında kalkıp 7’de Kaş limanında belirtilen toplanma noktasına gittim. Yapılan yoklama ve numaralandırma işlemlerinden sonra bizleri Meis adasında götürecek olan tekneye bindik. Yaklaşık yarım saatlik yolculuktan sonra Meis adasına vardık. Burada bizleri Yunan Polisi karşıladı. Birkaç dakika süren formalitelerin tamamlanmasından sonra şirin Rum evlerinin bulunduğu küçük liman ağzının orta bölgesine topluca ve çıplak ayakla yürüdük. Çıplak ayakla diyorum, çünkü bize “Mayo gözlük ve bone haricinde yanımızda bir şey bulunmamalı” şeklinde direktifi verilmişti. Yarışa başlamadan bir gün önce ve son ana kadar daha önce bu yarışa katılmış olanlar, geçen yılki yaşadıkları hakkında bir takım bilgiler vermekteydiler. Verilen bilgiler ışığında ben de son anda bir iki ufak değişiklik yaptım. Neydi bunlar; öncelikle silikon bone kullanacaktım ki, bu sizin başınızı soğuktan korurur. “Silikona gerek yok çok sıcak oluyor!” dediler. Onun yerine Likralı bone kullandım. Ardından soğuktan korusun ve kaydırıcılık sağlasın diye, tüm vücudumu vazelinleyecektim ki, “Gerek yok, azıcık boyun bölgene sür tahrişi engellesin yeter.” dediler. Ben de sadece boynuma sürdüm. Bir de yarışma uzun sürecek diye enerji vermesi amacıyla daha önce hiç kullanmadığım bir “Enerji jeli” ni müsabaka başlamadan hemen önce içtim…
Saat 9’da verilen start ile suya girdik. Su tahmin ettiğimden soğuktu. Silikon bonesiz ve vazelinsin yakalanmak pek de hoşuma gitmemişti. Zaten bir müsabakaya girerken son anda yapılan değişiklikler sizin performansınızı olumsuz yönde etkiliyor maalesef. Örnek olarak; antrenmandan koştuğunuz ve ayağınıza alışmış spor ayakkabısı ile değil de yeni bir ayakkabı ile yarışa girmek kendinize işkence etmekten başka işe yaramaz ve bu yüzden çok kötü derece yaparsınız.
İlk bir saat 15 dakika kadar beni hafiften üşüten suda iyi bir tempoda yüzdüm. Yüzerken sık sık rotamı şaşırmamak için kafamı kaldırıp, karaya çıkacağınız kıyı bölgesinde daha önceden kerteriz almış olduğunuz noktayı kontrol ediyordum. Aksi takdirde rotamdan saparak, daha uzun bir mesafe yüzüp hem zaman hem de enerji kaybetme ihtimali ortaya çıkabilirdi. Nitekim ben de sık sık kafamı kaldırıp Kaş’ın arkasında kerteriz aldığım dağı ve rotamı kontrol ediyordum. Bu arada Meis adasından bir hayli uzaklaşmış ve adanın bizi dalgalardan koruyucu etkisinden kurtulalı 15-20 dakika olmuştu ki, nerden geldiğini anlayamadığım bir dalga yüzünden neredeyse bir bardağa yakın tuzlu deniz suyunu yuttum maalesef. Tuzlu deniz suyu yuttuktan bir süre sonra midem bulanmaya başladı ve bu durum beni oldukça olumsuz yönde etkiledi. Zaten daha önce hiç içmediğim enerji jeli biraz mideme ağır gelmişti, bir de üstüne tuzlu su mideme son noktayı koydu… Bu andan itibaren, dört ayrı kez durup istifra ettim. Tabi her istifrada tüm dengem ve konsantrasyonum alt üst oluyordu. Birkaç dakika sonra kendimi toparlayıp yüzmeye devam ediyordum ama süratim neredeyse yarı yarıya düştü. Artık amacım iyi bir derece ile bitirmek değil kıyıya ulaşmak olmuştu. Gerçi zaman zaman yanıma gelen kano ve ilk yardım botları beni tekneye almak istedi ama onlara “Bitirmekte ısrarlı olduğumu” söyledim ve yüzmeye devam ettim.
Nihayetinde karaya çıktım fakat süre olarak planladığımdan bir saat gecikme olmuştu. Ama olsun varsın. Ne olursa olsun böyle bir hayat tecrübesini para verseniz bile satın alamazsınız. Hele ki bitirmenin verdiği mutluluk bambaşka bir şey… Bir de size “Bitirme Belgesi” veriyorlar ki o da ayrı bir mutluluk. Gerçi ben biraz gecikince kıyada beni bekleyen eşim ve oğlum biraz meraklanmış ve canları sıkılmış ama gene de destek verdikleri için onlara teşekkür ederim. Haa unutmadan sudan çıktığım zaman bir hayli yorgundum ve o kadar çok istifra edip su ve enerji kaybetmiştim ki içim hiçbir şey almıyordu doğal olarak. Üstelik vücudum bu olanlar neticesinde biraz zayıf düşmüş ve üşüyordum. Sağolsun, Kaş Devlet Hastanesi 112 servisi hızlı bir şekilde toparlanmam için serum verdiler. Buradan da onların samimi ilgi ve alakalarına teşekkür etmek istiyorum. Tabi ki organizasyonu gerçekleştiren Kaş Belediyesi ve Bougainville Turizmden Ufuk Güven bey ve arkadaşlarını da unutmadım, onlara gönülden teşekkürler ederim.
İnşallah seneye edinilen tecrübeler ışığında daha iyi bir derece yapmak umuduyla… Sporla ve sağlıcakla kalın…