Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Aralık '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Mektup yazma sanatı

Mektup yazma sanatı
 

Pişmiş toprak zarf ve mektubu. Zarf kırılmış mektup gözüküyor. Hitit Anadolu Medeniyetleri Müzesi


Mektup yazmayı sever miydiniz? Diye sorsam sizlere, yaşları kemale ermişler, yavaş yavaş ermekte olanlar, bunu hemen evet diye yanıtlayacaktır, yeni nesil ise soracaktır hayretle, mektup yazmak ne ola ki? Neden mektup yazayım ki sms, e-posta göndermek dururken. Haklılar aslında, gelişen teknoloji hayatı çok kolaylaştırdı ama duyguyu da sildi süpürdü. Teknoloji ile haberleşme kültürü değişti.

En son ne zaman mektup yazdım? En son ne zaman mektup aldım hiç hatırlamıyorum. Ya siz ?

Hatırlayamıyoruz çünkü “mektup yazma sanatı” unutuldu.

Gelişen teknoloji bu sanatı yok etti. Önce telefon sarstı onu ancak yıkamadı, çünkü telefon öyle kolay ulaşılabilen bir şey değildi önceleri, o nedenle mektup yazmak gerekliydi, haber vermek, haber almak için. Mektup haberleşmenin baş tacıydı. Mektuba öldürücü darbeyi vuran cep telefonu, sms, internet, e-posta oldu. Haberleşmek çok pratikleşti. İki satır yaz gönder. Bunun adına yazışmak dendi. Aslında bu yazışmak değil, konuşmak, konuşuyorsun karşılıklı kısa cümlelerle, ama yazışmıyorsun doyasıya, aldığın hiçbir sms veya e-posta mektubun verdiği o bambaşka duyguyu, mutluluğu vermiyor veremiyor.

Yazıyorsun gönderiyorsun cevabın anında karşı tarafta. Neler yazacak acaba diye meraklanmanın keyfi kalmıyor, ne zaman gelecek mektubu diye beklemenin de, postacı yolu gözlemenin de.

Mektuplar birkaç kez okunurdu özlemle, şimdi gelen e-postalara, mesajlara bakıp kısaca, yanıtlıyoruz yine kısaca. “Yine yakmış yar mektubunun ucunu” diye türkülere konu olan hasret kokulu mektupların yerini alan yeni nesil iletilerin bir yerleri yakılamadığı için, bunların neresine sıkıştırılıyor bu mesaj acaba? , neresi yakılıyor? , bunu bir bilene sormak lazım..

“Bak postacı geliyor selam veriyor herkes ona bakıyor merak ediyor.” Severek öğrendiğimiz severek söylediğimiz bu şarkı da artık öğretilmiyor okullarda. Postacı günümüzde de geliyor ancak kimse ona bakıp merak etmiyor, çünkü postacılar artık mektup getirmiyor.

Postacı günümüzde de geliyor dedim ama pek de emin değilim aslında. Epeydir postacı görmüyorum, beklediğim bir şey olmadığından gözlemiyorum yolunu. Birisi geliyor ama artık üzerleri pullu mektuplar getirmiyor o gelen. Fatura, kredi kartı hesap özeti, internetten yapılan alışveriş paketleri, abone olduğunuz dergileri taşıyor.

Bambaşka bir şey idi, en içten duygularla, düşüne dinlene el yazınız ile hayranlık, kızgınlık, sevinç, hüzün içeren duygu ile yoğurarak yazılan mektup. Sonra bir zarfa koymak, görselliği olan en güzel pulu seçip pullamak zarfı ve göndermek, sonra da beklemek merakla gelecek cevabı. Gecikirse beklenen mektup, üzülmek günlerce. Bambaşka bir şey…

Pul koleksiyonculuğunu da teşvik ederdi mektup, gelen zarflar üzerindeki o muhteşem görselliği ile pulları severdiniz, alıp biriktirmeye başlardınız heyecanla. Önce damgalı sonra damgasız pullar biriktirirdiniz. Çoğu evde o günlerden kalma pul defterleri vardır mutlaka. Sonra otomatik pul makineleri çıktı, ardından mektuplar kayboldu, pul koleksiyonculuğu da sustu sessizce…

Mektup yazma sanatını soylu ve değerli bir sanat olarak tanımlayan Zweig, bu sanat ile olarak “ Yarının Tarihi ” (1) isimli kitabında bakın neler yazmış:

“ …….. Bu sanatı böylesine güzel kılan ve ona bunca engin bir yaşam, bunca zenginlik katan yanı, öteki sanatlar gibi yalnızca sanatçılardan bağımlı olmamasıydı: iç dünyasının coşkularına ya da geçici olarak kapıldığı bir ruhsal atmosfere mektuplar aracılığıyla anlatım kazandırmak, her insanın yapabileceği bir şeydi... ”

“.....Her mektup hep tek bir kişiye, duyguların paylaşılması için öngörülmüş belli bir insana yöneldiğinden, ister istemez konuşanın ikinci bir portresine dönüşürdü. Kendisine seslenilenin sesi de – bilinçaltında olmak üzere – yanıt verirdi; bu ortak atmosfer, aynı zamanda hem açık, hem mahrem, hem konuşkan, hem suskun, güven aşılayıcı ve sır saklayıcı bir içtenliği sergilerdi. Bazı konular yalnızca ancak iki kişinin konuşmasında görülen bu tonla dile getirilebilirdi; belki de zamanımızda en anlamlı mesajlardan bazılarını yitirmiş olmamızın tek nedeni, bu sanatı, mektup yazma sanatını görünüşte artık unutmuş olmamızdır.... ”

Mektup yazmanın, mektup almanın zevkini bizler tattık, bizim çocuklarımız nasıl tadacak ? . Mektup alamayacaklar, öğretmenlerinin verdiği ödev için internetten mektup örnekleri toplayacaklar, böylelikle mektup yazmayı öğrenecekler bir ders gibi...

B. Sıtkı Gürler

(1) Stefan Zweig, Yarının Tarihi, Can yayınları, 1998, 2. basım, s.102

 
Toplam blog
: 27
: 12794
Kayıt tarihi
: 12.03.07
 
 

1960 Tefenni doğumluyum.Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü 1..