Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Melahat Hanım öldü!

Melahat Hanım öldü!
 

İrmik helvası yemek için birisinin ölmesini mi beklemeliyiz?


Ölü evinde hastanın öldüğü gün “ölünün ağzı açılsın, ölünün ağzının tadı gelsin” diye helva yapılıyor ya! Bu un helvası veya irmik helvası oluyor. Genellikle irmik helvası. İrmik helvasının düşündürdüklerini yazayım dedim.

Pencerem açık vaziyette, bilgisayarımın başındayım. İki komşu kadın geçti ve bana,

"- Melahat Hanım öldü Mustafa bey" dediler.

"- Ne zaman?" soruma,

"- Dün akşam. Şimdi camiden geliyoruz. Çok üzüldüm çok." diye cevap verdi bir tanesi.

Ağlamaklı bir sesi var da, neden üzüldüğünü anlayamadım. Kadın haftalardır yalnız başına yatıyordu. Yanına uğrayan bile yok. Birkaç gün önce de,

"Melahat Hanım ölecek!" dediler.

Eeee... Ölmüş işte! Ne var bunda? Ölmüş de kurtulmuş. Yıllarca öyle yapayalnız yatsaydı da kurtlansa mıydı?

Melahat Hanım çok iyi yürekli bir kadındı. Sigara içmezdi ama her gün bakkaldan borç sigara alırdı. Bizim bakkal aslında sigarayı veresiye vermiyor da Melahat Hanıma istisna yapıyordu.

Bizim Bakkal Metin çok iyi bir gençti. Biliyordu ki, Melahat Hanım'ın oğlu Hakan, annesi sigarasız eve dönse ona küfredecek hatta el kaldıracaktı.

Melahat Hanım MB'da yazmıyordu, güvenilir üye değildi bu yüzden. Ama mahallede çok güvenilir bir kimseydi. Herkes sever, sayardı onu. Eşinden kalma emekli maaşını alınca da hemen bakkala borçlarını öderdi.

Oğlu Hakan'ın üzüntüsünden erken yaşta gitti Melahat Hanım ama yine de 60-65 vardı. Tam bilmiyorum. Oğlu her gün içer, bir işte dikiş tutturamaz, evde annesini üzmekle, pencereden sokağa bağırmakla vakit geçirirdi. Hakan kendi başını yedi de doymadı annesininkini de yedi.

Geçen sene Hakan fazla içkiden mi nedense öldü. Annesini, dövdüğü, ona hakaret ettiği için ben konuşmuyordum onunla.

Oğlu Hakan'ın ölümünden sonra daha bir fenalaştı Melahat Hanım. Bazen oğlundan dayak da yese, onun sıcaklığını hissediyordu ana yüreğinde. Ne zaman hayırsız oğlu öldü, işte o zaman Melahat Hanım da öldü. Ama belli etmiyordu öldüğünü. Yaşıyor gibi yapıyordu. Selam veriyordu komşularına.

Ne yiyordu, ne içiyordu bilmiyorum. Melahat Hanım ölmüştü oğlu Hakan'la berber ama Melahat Hanım yaşıyor gibi yapıyordu, aramızdaydı.

Benim evim çıkmaz sokakta, Melahat Hanım ise sokağın çıkmazında. Bu yüzden pek rastlayamıyor, halini hatırını soramıyordum. Zaten pek bir samimiyetim de yoktu.

Ama komşuları vardı etrafında. Hep başlarını sallayan, "Melahat Hanım gidici!" diyen komşuları...

Melehat Hanım gittiğinde de ağlıyormuş gibi yapan, üzülen komşuları.

Gittikten sonra ağlamaklı olan ama gitmeden önce kapısını çalmayan komşuları.

Genç komşusu, İzmir Belediyesi'nin içinde pide olan kutusunu uzattı. Şaşırmıştım. Belediyelerin hali vakti yerinde olmayan kimselerin ölümünden sonra böyle bir hizmeti varmış. Pide dağıtıyorlar mahalle halkına, ölenin adına. Ölenin umurunda mı? Farkında mı ölen? Fark etmez!

Peki hasta yatağında yapayalnız can çekişirken, ölmemesi için bir yardım yapılamaz mıydı? Bilmiyorum. Yapılsa iyi olurdu tabii.

Pide kutusu kaliteli, her yanı belediyenin reklamı ile dolu. İçinde de küçük bir pidecik.

Belediye vatandaş ölünce mahalleliye pide dağıtıyor, neden acaba? Benim ne yaşamasına ne de ölümüne katkım oldu. Bu pideyi niye hak ettim?

Biraz sonra iki genç komşu tekrar penceremin önünde belirdiler. Birisi sıcacık peynirli gözleme verdi, diğeri de irmik helvası. Melahat Hanım'ın ruhu şad olacak, mezarında rahat edecek! Mekanı cennet olsun!

Melahat Hanım öldü mahalleli bayram mı ediyor acaba? Ziyafet var. Küçük çaplı da olsa bedava bir ziyaret. Melahat Hanım öldü diye üzülüyor muyuz, seviniyor muyuz?

Pencereden baktım bizim komşu Reşat irmik helvası yiyor.

"- Abi ben bu irmik helvasını çok seviyorum." diyor.

"- Afiyet olsun Reşat!" dedim. "Allah'a dua et de mahalleden her gün bir mevta çıksın! Bol bol irmik helvası yersin!"

Biz nasıl bu durumlara geldik acaba? Her şeyimiz göstermelik mi? Ölüye saygımızı bile helvasını yerken ağzımızı şapırdatarak gösteriyoruz. Diriye saygı var mı? Bilmem!

Lütfen birbirimize sağlığımızda değer verelim!

Saygı ve sevgilerimle.

Mustafa Mumcu, 28 Ağustos 2008 Saat: 20:00

 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..