- Kategori
- Felsefe
Meleklere öpülecek yürek mi bıraktık?
Dikenden bal almaya çalışan arı görmedim. Bülbülü gülden başka çiçeğe name dizerken hiç seyretmedim. Mıknatısın demirden gayrisine temayülünü bilmem ben. Ama şu var ki; Meleklere öpülecek bir yürek bırakmadık. Fırıncı küreği gibi bir yüreğin, ateşten yanakları vardır. Bekle ki; bir melek çıkıversin de öpüversin o küreği.
Benim de bir yüreğim var dedim. Kendimce temiz mi temiz. Herkesin bir yüreği var. Kendilerince ak pak . Kundaktaki bebek kokusunu alınca ve hissedince derince, bendeki yürek , yürek değilmiş dedim. Uyurken gönül bebeği , baş parmağını emerken usul usul ve gülerken kendi kendine , rüyasında melekleri görürmüş, öperlerken yüreğinden. Yürek dediğin geldiği yerin kokusuna zeval getirmez. Yürek dediğin bebek yüreğidir, saf ve temiz. Dünya’nın kiri - pası örtünce yüreğini, bir daha bebek olana kadar, melek bekleme ki; öpsün diye yüreğinden. Allah’ım o ne koku öyle, bırakın melekleri ; cinleri, şeytanları bile kendinden geçirir.
Samimiyetsiz ve hor gören , candan bakamayan , içten olamayan , sevmeyi beceremeyen bu yürekle, yılbaşında Noel Baba bekler gibi melek bekleme . Hani bir yazarımız diyor ya ; ‘Melekler yüreğinizden öpsün.’ Diye. Dikenden bal almaya çalışan arı görmedim. Bülbülü gülden başka çiçeğe name dizerken hiç seyretmedim. Mıknatısın demirden gayrisine temayülünü bilmem ben. Ama şu var ki; Meleklere öpülecek bir yürek bırakmadık .
Yetmişiki milleti bir gözle görmeyen, yaratılmışı , yaratandan ötürü sevmeyen, hırçın ve cani taraflarımızla ; tren istasyonunda, ada vapuru beklemeyelim. Öpülesi bir yürek istiyorsak eğer, suyu yol bulsun diye ummana , yürek teknemize ‘aşkyunusta’ bir delik delelim…