- Kategori
- Güncel
Memleketimin delileri iyi ki varsınız …

Bu millet böyle işte…
Tavrı, davranışı, olaylara gösterdiği tepkisi ve sabrı, her şeyi standart dışı…
Son terör hadiselerinde de görüyoruz bunu.
Herkes patlamasını beklerken o, birilerinin ümitlerinin aksine sabır ve metanetle yeküne sahip çıkıyor…
Mesajını sabrının büyüklüğünü göstererek veriyor, onu çıldırtmak isteyenlere “akıllı olun” der gibi…
Tepkisini, kendisinin olana daha sıkı sarılarak gösteriyor…
Kendisinin olanı coğrafya olarak da değerlendirebilirsiniz, insan olarak da…
Çocuğunun düştüğü toprağa bu kadar sıkı sarılan başka bir millet var mıdır?
Çocuğunun öldürüldüğü yerden nefret etmesi doğalken, orayı iyice “yurt” edinen bu Millet böyle, acayip bir millet işte; hep fevkaladeyi yaşamış, alaladeyi değil…
Hadi gözünüzü kapatın ve düşünün; tüm insanlığınızla…
Çocuğunuzu kaybettiniz, üstelik yan komşunuzun “hakkını” savunduğunu iddia eden çakal sürüsü tarafından…
İnsani olan nedir?
Yan tarafa bakınca gördüğünüz komşunuza en hafifinden “husumet” değil midir?
Dünyanın her yerinde, böyle bir savaş atmosferinin hakim olduğu bir ortamda bırakın husumeti iç savaş kaçınılmazdır…
Halbuki şu “garip” millete bakın ki, çocuğunun öldürülme sebebi olduğu söylenen yan komşusuyla elinde aynı bayrak bu çakal sürüsüne karşı yürüyor…
Ülkenin dört bir yanına giden tabutların arkasında saf tutanlara bakınız, şiveleri farklı da olsa, yüzlerindeki ızdırap aynı; kıblesi, geçmişi ve kaderi aynı…
Bu insanları birbirine hasım yapmayan şey, bu ıstırap, kıble, geçmiş ve kader birliği değil midir? …
Bu birlik onların “bir millet” olduğunun göstergesi değil midir?...
Peki bu çakallar kimin davasını savunuyor?
Neden, yirmi yaşındaki civanları, Türk-Kürt demeden katledip baba ocaklarına yolluyor?…
Bu kudurmuş saldırı niyedir?
Adıyaman’da, Hakkari’de, Afyon’da, Aydın’da, Çorum’da, ülkenin dört bir yanında, musalla başında saf tutanlara bakınız, o zaman bu kudurmuş saldırıların sebebini anlayacaksınız…
Her giden tabutun insanımızı “ayrıştıracağı” yerde birbirine iyice yaklaştırmasıdır bu kudurmuş saldırıların sebebi…
Türk ve Kürt diye suni ayrıma tabi tuttuğumuz bu insanları yaklaşık 30 bin tabutun ayıramamasıdır bu sefil yaratıkları kudurtan …
Bu kudurmuş güruhun saldırıları, bu milletin 30 bin tabuta rağmen boğazlaşmamasındandır.
Bu millet böyle işte, gariptir her davranışı…
Daha doğrusu, bu memlekete “yabancı”lar tarafından garipsenir; içimizdeki ve dışımızdaki yabancılar tarafından…
Halbuki tarihe baksalar bir kez…
Nasıl omuz omuza durulduğunu anlayacaklar…
Tarihe bir bakabilseler orada görecekler, kendini yok etmek isteyenlere karşı nasıl topyekün bir tepki verdiğini…
Çok değil seksen sene öncesine bir bakabilseler anlamlandırabilecekler…
Yüz beş yaşında “askere gitmek istiyorum” diye askerlik şubesine başvuran gazi dedeyi.
Çocuğu ile birlikte askere yazılan babayı…
Daha üç gün önce on küsür kişinin toprağa düştüğü, eşkıya kuşatmasındaki yere gitmek için gönüllü olan binlerce “deli”yi…
“Ölümden öte ne var?” diyen ondokuz yaşında, kafası briyantinli çocuğu…
Askerlik şubesi önünde kuyruk bekleyen tırnakları öjeli aslan parçasının “beni erkek kardeşimden neden ayırıyorsunuz” sözlerini…
Bu kalabalıklara şaşıranlar, istihza edenler, bu davranış biçimine anlam veremeyenler de var…
Bir insan neden ölüme koşar böyle diyorlar…
Halbuki Tarihe bir bakabilseler “bunlar nerden de çıktı” demeyecekler…
Sütçü İmam'a Maraş’ta tüfek çektiren hikayeyi…
Karayılan’ın Kilis’te harbe neden oturduğunu…
Şahin Bey’i Antep köprüsüne koşturan sebebi…
Topal Osman’ı, topal bacağıyla dağa çıkartan meseleyi…
Hasan Tahsin’i bir çakaralmazla Yunan’ın karşısına çıkartan davayı…
Kara Fatma’yı ocak başından at sırtına çıkartan büyük sebebi…
Nene Hatun’un davasını…
Bir anlayabilseler ölüme koşmanın, ama “ne” için, bu milletin fıtri özelliği olduğunu anlayacaklar…
Bu millet böyle bir millet işte…
Delisi çoktur evvela…
Memleket delisi diye tesmiye olunur bunlar.
Ortaya çıkmak için “ihtiyaç anını” beklerler…
Sabırlıdırlar, sınır boylarında kurban verdikleri çocukları için gözyaşı bile dökmezler; çünkü onları ta başından “vatana kurban” adamışlardır.
Kınalı kuzularını elleriyle toprağa verirken ne kadar metin ise, o toprağa el uzatan kahpeye o kadar “celâl”dirler…
Sevmeyi adet edinmişlerdir, bu milletin iyisini de kötüsünü de sevmek gibi bir mükellefiyetleri vardır; hainlerin dışında.
Her sıkışık anda, “bu millet ölmemiş” dedirmek için meydandadırlar.
Ömürleri şehid cenazesi omuzlamakla geçer, şehit verirler; fırsat çıkarsa şehit olurlar.
Gazla değil “ruh”la hareket ederler…
Yaşları muhteliftir; yediden başlar yüzbeşe gider…
Bunları görüyoruz meydanlarda on gündür.
Ve bu memleket delisi kalabalıklar bize moral oluyor…
Her ne kadar bazılarını rahatsız etse de…
Diyoruz ki, iyi ki varsınız be memleketin delileri…
İyi ki varsınız…