- Kategori
- Şiir
Memocan
Gün batımında yitidik Memocan'ı,
Umutlarıyla yolladık toy bir delikanlıyı.
Kızıl kan renginde gökyüzü ağlamaklı,
Alıp gitmişti parlaklığını, yıldızların efkârı...
Ay; ilk kez bu kadar mattı;
Yitip giden güneşine yaslı.
Deniz; ilk kez bu kadar dalgalı,
Martılar; ilk kez bu kadar telaşlı...
Toprak; alabilidiğince kızgındı,
Yapraklar; kızıl kızıl yağmaktaydı...
Bir isyandı sanki;
Sanki, bir başkaldırı...
Bir bir kırılıyordu ağaç dalları,
Her biri bir cinayetin tanıkları;
Şimdi sadece birer kor parçaçığı,
Memocan'ı bir nefeste alan darağacı.
Yaktılar; hiç acımadan yaş bir ağacı,
Kopardılar dalından, gül olmadan goncayı.
Dalgalar verdiler, yüzemezken Memocan'ı.
Ölüme yabancıydı, tanımazdı,
Hiç bilmezdi bu hakikatı;
Hayata tozpembe bakar, ciddiye almazdı.
Acıları alaylarla karşılardı,
Hayat, O'nun için bir oyundu;
Gülünecek bir maskaralıktı.
An gelip çattı!
Ölümle zamansız tanıştı;
Bir rüyadan aldılar Memocan'ı,
Bir masala verdiler adını.
Ama O Memocandı;
Ölümü bile maskaralıktı.
Ve O Memocandı;
Bir şiir gibi yaşadı, şiirlerde kaldı...
İnsanlar O'nun için ağladı;
Oysa Memocan hiç ağlamazdı!
BENOKYANUS YÜCEL TERKANLIOĞLU