Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Temmuz '09

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Merhaba dostlar

Merhaba dostlar
 

Bu hafta da sizlere maalesef bir tutsaklığı anlatacağım. Hem de öyle bir tutsaklık ki hiçbir savunma şanslarının olmadığı, derdini anlatmaya dillerinin yetmediği bir tutsaklık… Kimsenin can almaya hakkı olmadığı halde, söz konusu onlarsa, onların canının can olarak bile kabul edilmediği bir tutsaklık. Kısacası gözlerinin içinde sevgi dolu, çaresiz ve masum bakışlarla derdini anlatmaya çalışan çaresizlerin tutsaklığı…

İşte onlar, insanlığın var olduğu günden beri, yaşamımızı güzelleştiren, kolaylaştıran, muhtaç olduğumuz doğanın dengesini sağlayan, bizler kadar yaşamaya hakkı olan hayvanlarımız. Hepsi birbirinin nedeni olarak yaratılmış. Bir diğeri öbürüne muhtaç. Dünyanın dengesini kuran Allah onları da bizler kadar bu yaşamın zincirine dahil etmiş.

Hal böyleyken, geçen hafta karşılaştığım içler acısı bir manzarayı üzülerek paylaşmak istiyorum sizlerle. Şimdi gözlerinizi kapatarak, heybetli cüssesi pırıl pırıl sarı beyaz tüylerle donatılmış bir kedi düşünün. Sonra da o zavallı sevgi yumağının iki gözünün oyularak yuvalarından çıkarıldığını, bir kulağının yarısına kadar kesildiğini, bu vahşet yetmemiş gibi ön dişlerinden ikisinin hunharca sökülüp alındığını ve can havliyle bu biçarenin oradan oraya duvarlara çarparak, nasıl kaçmaya çalıştığın hayal etmeye çalışın lütfen. Böyle bir tabloyu ne çizmek, ne de görmek istersiniz değil mi? Ama ben, herkesin güya kalbur üstü, görgülü insanlarının oturduğunu zannettiği Kuşadası’nın Kadınlar Denizinde bu vahşeti gördüm. Halen hayali bile korkunç bu manzarayla karşılaşmış olmamın acısı içindeyim. Bu zavallı hayvana bunu yapan o insan sıfatı taşıyan, iki ayaklı yaratık keşke öldürseydi de, onu sokaklarda acı içinde süründürmeseydi

Bu vicdansızlığı yapan insan postu giymiş olan şeytan, ileride daha büyük bir vahşete imza atamaz mı? Nitekim daha geçenlerde 18 yaşında bir genç kızın, ellerini kollarını bağlayarak, canlı canlı kafasını kesip, vücudunu parçalara ayırmadılar mı?

Mutsuz ve sorunlu nesiller mi yetişiyor yoksa? Aile, okul, yaşadığımız toplum ve kitle iletişim araçları bu tablonun alt yapısını oluşturan faktörlerdir. Medya bir takım kaygılardan ve ideolojilerden kurtulup, daha eğitici programlara imza atar, birlik ve beraberlik içinde toplumun sosyal yapısına pozitif gelişmeler sağlayacak konulara eğilirlerse, sanırım üzerlerine düşen görevi yerine getirmiş olacaklardır. Yarınlarımızı emanet edeceğimiz nesilleri düşünmek ve daha çağdaş toplumlar oluşturmak hepimizin görevidir. Lütfen çocuklarımıza hayvan ve insan sevgisini, hatta ve hatta taşı toprağı sevmesini öğretelim. Onları şiddetten uzak tutalım. Bugün bir kediyi kesenin, yarın sizi de kesebilecek bir canavara dönüşeceğini sakın unutmayın. Ayrıca suçlu yalnız suç işleyen değil, aynı zamanda o suça kayıtsız kalanlardır.

Daha duyarlı, sevgi dolu nesillerin oluşabilmesi sevgi ile olur. Onlara öğreteceğimiz en önemli şey doğadaki tüm canlıları sevmeyi öğretmektir. Bunu öğretmenin tek yolu da onlara sevgimizi hissettirebilmekte gizlidir. Çünkü sevgi verilmeden alınmaz. Şimdi biraz önce çizdiğim o vahşet tablosunun üzerini pembe bir renkle kapatıyorum ve üzerine seven, sevilen, kendisiyle barışık insanlar çiziyorum…

 
Toplam blog
: 7
: 835
Kayıt tarihi
: 07.06.09
 
 

Erenköy Kız Lisesini bitirdikten sonra Üniversite için Almanya' ya gittim. İngilizce, Almanca, İspan..