- Kategori
- Dünya
Merkel, Bismark'ın Almanya'sına veda ederken!

Ulrike Meinhoff
Bireyin yükselen değerleri… Hangi kriterlere göre! diye sorgulanmalı. Gelişmekte olan toplumlarda bu kavramın zihinlerde oluşturacağı mefhum ile geliştiği var sayılan toplumlardaki kabullenişi eşdeğer olabilir mi hiç? Bir yeşiller hareketi almış başını yürüyor Avrupa’da. Doğal yaşamın korunabilirliği adına doğal yaşamın baş aktörü konumundaki insanın hareket kabiliyetinin akıl almaz ölçülerde kısıtlanılmasını ön gören bir siyasi yapılanma. Ev ortamında duvarlara ağ ören örümceğin ördüğü ağı temizlemeye kalkışan kiracısının kira akdini fesheden bir ev sahibi düşünün. Bir örümcek üzerinde bu kadar fantastik kurgular üreten zihniyet, sokağa bıraktığı insanın durumuna kayıtsız kalabiliyor.
Doğal hayat alanlarında barındırılan hayvanların ihtiyaçları için ilgili fonlardan yığınla para aktarımı yapılırken söz konusu insan olunca, örneğin en basitinden yabancılara yönelik şiddeti azaltacak önlemler üzerinde yeterince durulmaz nedense. Kendi problemlerinin üstesinden gelebilmiş modern bir toplumun ele alması gereken konular bunlar mı olmalı? Yâ da asırlar boyunca “ yaş kesen baş keser” prensibiyle yaşadığı ortamları vakıf ormanlarıyla yeşerten, camilerine, evlerine barınmaları için kuş evleri yapan atalarımız bu konuları bu sığlıkta mı aldılar ele? O halde bireye ait değerler söz konusu olduğunda bu olgunun Avrupa’da öyle zannedildiği gibi derinlemesine sorgulanmadığını görüyoruz. Dostlar alışverişte görsün mantığıyla “ işte tercihleriniz bir siyasal oluşum olarak yönetimde etkin” deniliyor insanlara. Ya söylenmeyenler!
Bir zamanlar sınırın doğusunda sağlık ve eğitim giderleri için sembolik bir ücret öderken, barındığı evin kirası için kazancının belki de yalnızca dörtte birini harcarken doğu ile batıyı birbirinden ayıran duvarların yıkılmasından sonra büyük hayallerle batıya koşan doğu Almanların konumu nedir bugün? Acaba yaşadıkları hayattan memnunlar mı? Çalışabilecekleri bir iş bulabiliyorlar mı? Kazançları ev kiralarını ödemeye yetiyor mu? Ya başlangıçta büyük bir sevinçle doğulu kardeşlerine kapılarını açan Almanlara ne demeli! Buluşmanın ekonomik, sosyal faturasını üstlenmiş olmaktan ne derece hoşnutlar bugün? Görüldüğü gibi Alman Biriliği adına Almanlar çok büyük bir bedel ödüyorlar. Kısa vadede oldukça sıkıntı yaşıyorlar. Uzun vadede inceden inceye hesabı yapılmış bir planlamadan dolayı mıdır bunca keder yoksa bir ideal uğruna mıdır bilinmez ama şu an için yaşananlar bunlar. Bu durumda yukarıda belirttiğim tutarsızlığa bir açıklama getiriyor zaten; sosyal yaşamın doğal döngüsünden o veya bu şekilde uzaklaşması pek öyle hayra alamet bir gelişme olmamakta. Alman birliğini yeniden kuracağız derken Polonya’yı kaybettiniz be kardeşim! Vaktiyle aranızdan kovduğunuz nüfus, kapital bir güce dönüşerek arsız bir komşu edasıyla aranıza sızıp size geçmişin faturasını kesmekte.