Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Temmuz '15

     
    Kategori
    Gündelik Yaşam
     

    Mesele şu ki...

    Mesele şu ki...
     

    Galiba mutlu olmayı beceremiyoruz.
     
    Hakkımız var ama. Kim bilir kaç sabaha?? Ay bugün çok güzel olsun lütfen diye uyanıp, akşamına beş karış suratla yatağa girmedik? Hangimiz bilmem kaçıncı randevuya büyülü prensimizi bulmak için gitmedik? Kaç iş görüşmesine bu sefer olacak diye girip, yine olmadı diye çıkmadık? Hiç düşünmedik mi sihirli lamba elimize geçse neler isteyeceğimizi? Ya da gökkuşağının ayağındaki kazan dolusu altını bulunca ne yapacağımızı?
     
    Saydıklarımın birçoğuna daha farklı standart ve koşullarda ulaşabiliyoruz ama nankörüz ya, hiçbir zaman yetinmiyoruz. Hiçbir zaman tam anlamıyla mutlu olmuyoruz. Belki de kendimize itiraf edemiyoruzdur, belki de mutlu olmak için çabalamıyoruz? Nasıl bir şey olduğunu unutmuş olabilir miyiz?
     
    Şunun gibi bir şey miydi?
     
    Düşünsenize, şahane bir eviniz var. Şu dizilerde olanlardan? Sabah balkonda kahvenizi içiyorsunuz. Tam karşınızda deniz var, rüzgâr estikçe burnunuza geliyor kokusu. Sonra hamağınıza uzanıp kitap okumaya başlıyorsunuz. Arada bir de başınızı kaldırıp manzaraya bakıyorsunuz. Ya da güneş doğarken sahilde koşuya çıkıyorsunuz? Ay yok, bunu silelim. Sabahın köründe kalkmak pek mantıklı gelmedi. Şöyle diyelim o zaman, güneş batarken bir kadeh şarap alıp ayaklarınızı iskeleden aşağı uzatıyor, dalgaların ayaklarınıza dokunmasına izin veriyorsunuz. Arada sırada da başınızı geriye atıyor, dans eden bulutları seyrediyorsunuz. Hadi bi? de sevdiğiniz olsun yanınızda. Evet, böyle daha iyi oldu.
     
    Şu dünyada sahip olduğumuz bir sürü şey var. Peki, neden her şeye karamsar bakıyoruz? Biliyorum, hepimiz bazen mutsuzuz. Çünkü hayalini kurduklarımız ya çok geç ulaşıyor bize ya da hiç ulaşmıyor. Mesela hiçbir zaman 5 dili birden öğrenemeyeceğiz, hayal ettiğimiz safari gezintisine çok azımız çıkacak. Ya da belki ateş böcekleri bizi eskisi kadar heyecanlandırmayacak. Yine de şöyle düşünmek lazım; ne hissedersek hissedelim, ne yaparsak yapalım, tam da şu anda bizim gibi hisseden bir sürü insan var. Belki de çok daha fazlasını. Bunu düşünmek iyi hissettiriyor mu? En azından yalnız değiliz.
     
    Mutluluğu beklemeyelim, yaratalım bi? zahmet. Mesela siz bayan, 50 yaşına gelmiş olabilirsiniz ama hâlâ bale yapabilirsiniz. Ya da siz bayım, o elinizdeki puroyu bırakıp hep yapmak istediğiniz gibi tırmanın. Bisikletinizi alıp nehir kenarında şahane bir tura da çıkabilirsiniz. Ve sen genç adam, hep o barmen mi seni dinleyecek? Git bi? de sen sor halini hatırını. Bir de sen hanımefendi, ne kadar erken yaşta kariyer yapmış olsan da kimse senin yerine egzersiz yapmayacak. Yediklerine dikkat et.
     
    İnsanları cesaretlendirmek bile mutlu ediyor insanı? Siz de olmadınız mı?
     
    Mevcut koşullarda dünyanın ne kadar adaletsiz olduğunu, evrenin neden hâlâ size cevap vermediğini düşünüp bunalım takılmaya devam ederseniz de, son olarak şunu düşünün:
     
    Bu dünyada hâlâ açlıktan ölen insanlar var?
     
    Kimse kaybederken oyunu bırakmak istemez. Cesaretiniz varsa ve sonradan pişman olmayacaksanız, denemeye devam edin. İşin ucunda mutlu olmak var?
     
    Ha bi?de,
     
    Bir sonraki yazıya kadar; dopamini tükenmek üzere olan insanlardan uzak durun! Az önce böyle birine rastladım. Biraz agresif oluyorlar?
     
    Görüşürüz.
     
    Toplam blog
    : 1
    : 149
    Kayıt tarihi
    : 02.07.15
     
     

    Bazı hayaller asla sahnelenmeyecek bir oyunun provasından ibarettir... ..