Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ocak '22

 
Kategori
Eğitim
 

Mesleki Teknik Eğitim-7

 

 

Burada da meslek erbaplarının, zanaatkârların, üretici sınıfın neden bu denli aşağılandığını, aşağılanan sınıflarla birlikte aslında neden toplumun da sürekli düşüşte olduğunu anlayalım. Malum kültürel alanda da bu düşüş devam ediyor. 1940’larda tek partili dönemde dahi daha fazla şair yazar yetiştiren o zamanın Türkiye’si şimdiye göre dörtte birden daha az nüfusa sahipti ve tek partili döneme göre sanatçı, yazar, çizer bakımından günümüz Türkiye’si ile boy ölçüşebilir derecede idi. Çünkü henüz bizim de kaderimizi değiştiren 1947’deki görev dağılımı yapılmamıştı!

Aşağılanan Grup-1

Türkiye algılarla bilinçaltına zehirlerin verilerek değerlilerin değersiz, değersizlerin de sınırsız bir şekilde değerlendiği nadir ülkelerden biridir ve bu yapılırken o denli bilinçaltına çalışma yapılır ki çoğu zaman insanlar bunun neden yapıldığını anlamaz ve hatta dile dolanır, şarkı veya türküye dönüşür. “Zeytinyağlı yiyemem” de yiyemem örneği…

Kültürel olarak aşağılanan gruplardan birincisi ve en önemlisi bu ülkede köylülerdir. Bakmayın siz köylü milletin efendisidir diyen Atatürk’ün sözlerini kullananlara. Kimse köyde çobanlık yapmak istemez, kimse şehirde köylü olarak aşağılanmak istenmez. Hatta bazı şehirlerde aşağı köylüler (denize yakın olanlar) bile yukarıdakileri (ormana yakın) dağlı ve daha birçok sıfatlarla aşağılarlar. Modernlik, insan olmanın bizdeki karşılığı aslında şehirli olmaktır. Şehirli temiz beyefendi demektir. Hanımefendi demektir. Köylü ise tarlada doğum yapan, bunu yapması kendi suçuymuş gibi üstüne aşağılanan insan türüdür. Dizilerde filmlerde de bu böyledir ne yazık ki! Birinin kabalığını vurgulamak için köylü denir. Ben bunu ben çok kez duydum, çoğu insanın da duyduğundan eminim. Neredeyse kimse köydeki bir çobana ki o çoban kendi hayvanlarına bakan biridir kız vermek istemez. Köyden bir kız şehre gitti mi birçok köyde hanımefendi, şehirli oldu zannedilir. Şehre bir kez ayak basan kazma küreği eline almayagör bu defa da kendi gibi konuşan, kendilerinden biri olduğunu vurgulayanı kendi köylüleri aşağılar. Şehirdeki gibi konuşsa başka şey derler, kendileri gibi konuşsa şehre gitmiş ama şehirden hiçbir şey öğrenemeden gelmiş derler. Birbirini sözde hatalarından ötürü aşağılayanları başkaları neden aşağılamasın!

            Aşağılanan Grup-2

Başka bir aşağılamaya maruz kalanlar zanaatkârlardır. Okumayan çocuğa cezadır sanayi, sanayiye düşen var ya cezalandırılmıştır bir kere! O geridir, aykırıdır, istenmeyen kafası ezilmesi gereken adam adayıdır. Arabesk dinler artık acıları çocuğudur aynı zamanda. Bir nevi parayı bulunca bir bulunca neler, neler yapacak tüketmeye odaklanmış kazandığını bir gecede pavyonda yemeye aday, gözü kara acıların çocuğu…

Bir arkadaşım anlatıyor. Arkadaş meslek okulunda öğretmen, dört erkek kardeşler. Kardeşlerden ikisi okumuş, ikisi de babası ile baba mesleğinde çalışıyorlar. Baba mesleği derken, inşaat malzemeleri satıyorlar, aynı zamanda doğalgaz ve sıhhi tesisat malzemeleri ve kombi satışı yaparken hem de kendileri takıyorlar.  Okuyanlardan birini ben tanıyorum. Lisede Meslek Lisesine, Meslek Lisesinden sonra Teknik Eğitime elbette baba mesleği olan sıhhi tesisat bölümünü tercih ediyor. Okuldan kalan zamanlarında da kardeşleriyle babalarının yürüttüğü aile işletmesinde çalışıyor, mesleki becerilerini artırıyor, hem üretime katkıda bulunuyor. Günlerden bir gün bir eve gidiyor. Kombi takacak, tabi üzerinde iş tulumu ve takım çantası yanında kalfası ya da çırağı beraber gidiyorlar ve başlıyorlar işe. Evdeki kadın bir ara daha yedi sekiz yaşlarında olup ders çalışmayan oğluna bizim arkadaşı göstererek “bak okumazsan sonun bu abi gibi olur” diyor. Arkadaş da dayanamayıp abla ne varmış benim halimde diye sorunca, kadın üstün başın toz toprak içinde, güzün gözün is pas diyor. Bizim arkadaş ise dayanamayıp iyi de abla ben zaten okudum, fakülte bitirdim, ben bu mesleğin öğretmeniyim dediğinde kadın mahcup oluyor ama burada yaşananlar; asıl kıyafet ve kıyafetten ötürü alt sınıf algısının ne derece yanlış, hatta yanlı olduğunu gösteriyor.

Aşağılanan Grup-3

Bu grubun için de yıllardır öğretmenler ve din adamları imamlar var. Bunu bilinçli olarak söyleyenler “okuyup da muallim mi olacaksın” derken bunda alaylı bir aşağılama olmadığını düşünedursunlar, okumanın iyi bir şey olmadığını kendileri okumadıkları için başkalarının okumasını kaldırmayacakları bilinçaltları söylerken, okuyanı sadece dua okuyan olarak zanneden bir grup ise nedense pozitif bilimlerin eseri olan son teknoloji ürünleri kullanmak söz konusu olunca bir anda değişiveriyorlar. Ne derler; “solculuk parayı bulana kadar!” Dini oku denen bir millet okumuyorsa, okuyana, okutana saygı duymuyorsa sonunun karanlık olacağını bilmek için müneccim olmaya gerek yok. Özel olarak yazarına diyeceğim bir şey olamaz ama Hababam Sınıfı benzeri filmleri izleye izleye eğitim üzerine eğitilmeyen beyinler eğitimden başka şeyler, öğretmenle dalga geçmeyi anlıyorlar ki gerçekte sizlerin gördüğünüz devasa binaların içinde öğretmen varsa o bina eğitim hane, aksi halde bir yetimhanedir.

            Gerçek üreticisini aşağılayan, kendi alın terinden başka birinin emeği ile geçinmeyen insanlar neden aşağılanır hiç düşüncünüz mü?  Çoğunluğun sırtına binen asalaklar, onları sömürenler değerli ancak üreten, çalışan insanlar aşağılanmaya layık öyle mi? Bunları iyi niyetle eğitmeye çalışan eğiticiler, eğitimciler de gruba eklenirse zincirin halkası tamamlanmış olur.

            Aşağılanarak başarılı olan bir canlı türü duymadım, görmedim, bilmiyorum. İnekten bile daha fazla süt almak isterseniz tatlı sözler söylemelisiniz. Yaylağa gönderdiğiniz ineği bir çift tatlı söz söylemezseniz o ineğin eve mutlu gelmesini bekleyemezsiniz. Aynı şekilde atınızın, eşeğinizin sizi taşırken sırtından atmasını istemiyorsanız biraz okşayın, tımar edin, eşek olsa bile eşeğinize hakaret etmeyin, ettirmeyin!

          Aşağılanan kişi ya da gruplar toplumda kendilerini ifade edemediklerinde, ezildiklerinde o topluma karşı, kinlenir ve bilenirler. Bir grubu, zümreyi ya da insanı kaybetmenin en kusursuz yolu onu sürekli  aşağılamaktır.

            Özellikle kendisi seçmediyse, genellikle insanlar kendi seçimi sandığı şeyler genellikle başkalarının seçimi, çevredekinden etkilenme, zorunluluk gibi nedenlerle gerçekleşir, mesleki teknik eğitime devam eden öğrenciler değer gördüğü yıllarda özel olarak hem yazılı hem sözlü hem de motor becerilerinin kontrol edildiği meslek liselerinin altın yılları bir tarafa bırakılırsa, dar gelirlilerin, köylülerin, taşralıların devam ettiği okullardır.  Bu durum da neden meslek liselerinin daha muhafazakâr olduğunu açıklar. Entelektüel birikimi olmayan, kendini tam olarak tanımayan gençlerin başarısız olmalarından ötürü ya da kendileriyle maddi imkânlarını da kullanarak ilgilenen velilerinin olmamasından ötürü meslek lisesine giden öğrenciler eskiden daha içe kapanıktı, şimdilerde ise ne yazık ki mafya dizileri ve birtakım kötü hareketleri meşru yapan dizi ve filmlerin de etkisiyle artık daha umarsız, daha pervasız oldular.  Özellikle son yıllarda öğrencileri bir laboratuvara aldığımızda bir eğitim setinin başında çocukların ilk sordukları şey “bu cihazın, bu setin fiyatı ne kadar” diye soruyorlar. Setin fiyatının bin, bin beş yüz Euro olduğunu duyunca hemen her sınıfta karşılaştığım tepki ise “bu seti çalıp satsak, köşeyi döneriz” diyorlar.

            Toplumda çalışmak anormal, çalmak normalleşmiş gibi bir tepki oluşmuş ki burada öğrencilerin hemen hepsi bir an önce köşeyi dönme derdinde ancak öyle kafa yorup çalışmak da işlerine gelmiyor. Onlara güzel örnekler, iş sahibi olan eski mezunlardan bahsediyoruz, yaptıkları işlerden falan ancak çok az öğrenciye ulaşabilmek hemen her okulda öğrencilerle derse giren eğitimcilerin ortak sorunu olsa gerek. Elbette bu konuda yapılan bir araştırma varsa ve de neden bir an önce köşeyi dönmek istediklerine dair araştırmalar yapılırsa ve de bizler de bundan haberdar olursak, duyurmak en azından ilgilenenlere aktarmak görevimiz. Açık Meslek Lisesine devam eden öğrenciler yani yetişkinler ise bilgiye daha fazla önem veriyorlar ve dersleri daha dikkatli dinlerken zamanlarının değerini biliyor ve derse giren öğretmeni bulunca, konunun da uzmanı ise onu soru yağmuruna tutuyorlar ki bir öğretmeni dersleri merak eden, soru soran, sorgulayan öğrenciden mutlu eden başka bir şey olamaz ki en azından ben öyle düşünüyorum.

            Toplumda kendini gerçekleştirme demek, lüks araçlara sahip olmak, daha çok parası olmak demek olan saygınlığın toplumun her katmanında son derece kabul görmesi, Türkiye’de kaynakların çoğunun gösterişe harcanmasına neden oluyor ki işyeri kiralık, makinaları kiralık borç harç içinde yüzen bir adam, işyeri sahibi bile olsa mutlaka son model araba ile dolaşmayı erdem sayıyor ki bire bir konuştuğumuz insanların tamamına yakınının ortak cevap “daha kötü bir araba ile iş görüşmesine gitsem firmalar ve insanlar tarafından dikkate alınmıyorum, bırakın işyerinde görüşmeyi kapıdaki güvenlik araba modeli düşük olunca, arabamı gittiğim işletmeye ait otoparka çekmeye izin vermiyor.” Bu ve bunun gibi cevaplar alıyoruz ki “ye kürküm ye geleneği” hala toplumsal hastalığımız olmaya devam ediyor.

            “Fakirlik utanılacak bir durum değildir” diyor bir filozof. Bizde bu söz tam tersi çalışıyor ki çoğu aslında fakir olmasına rağmen kendisini zengin gösterebilmek için birçok şeyini feda ediyor ki ülkemizde patronların durumu böyleyken, insanın doğrusu daha lise çağındaki öğrencilere söyleyecek sözü kalmıyor.

            Eğitim her şart ve mahalde her zaman gerçekleşir. Kendini gerçekleştirerek yapılan eğitim ise; çok daha nitelikli olacaktır ancak bu kültürel savaşın, kültürel baskının sosyolojik sömürü ile kutsal ittifak kurduğu bir dünyada algı çoğu zaman gerçeği silip süpürüyor. Birileri kocaman binalar görür. Güzel ve kocaman göğü delen binalar… Korkar büyüklerden… Şanslı olanlar, kendini gerçekleştirenler, insanı tanıyanlar ise büyük görünen şeylerin o kadar da büyük olmadığından hatta çok küçük olduğundan emindirler.

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..