Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Aralık '12

 
Kategori
İnançlar
 

Mevlâna Celâleddin-i Rumî-2

Mevlâna Celâleddin-i Rumî-2
 

“Mevlâna beni herkesten üstün tuttu diye inciniyorsunuz. Bilmiyorsunuz ki, benim apaçık bir görünüşüm yok, ben bir aynayım. O bende Kendi yüzünü görüyor; ne diye Kendini seçmesin ? “ diyerek kemâlatını da ortaya koyar.


Daha sonra, Şeyh Selahaddin‘i kendine dost seçer. Şems‘e duyduğu muhabbeti ona yansıtır, böylece gönlü sükun bulur. Şems’i çekemeyenler, bu defa da Şeyh Selahaddin‘i ümmiliği dolayısıyla küçümsemeye, ona kara çalmaya kalkışırlar. Şeyh ise onlara hitâben :

“Mevlâna beni herkesten üstün tuttu diye inciniyorsunuz. Bilmiyorsunuz ki, benim apaçık bir görünüşüm yok, ben bir aynayım. O bende Kendi yüzünü görüyor; ne diye Kendini seçmesin ? “ diyerek kemâlatını da ortaya koyar.

Böylece, on yıl görüşüp sohbet ederler. Nihâyet, Şeyh Selahaddin hastalanıp ebedi âleme göçer. Yalnızlık, yine yüzünü göstermiştir, ama artık coşku durulmuş, fırtınalar dinmiştir.

Kuyumcu Selahaddin'den sonra, can dostu ve halifesi Çelebi Hüsâmeddin olur. Daha önce haset edenler de o hareketlerden kurtulmuş, edeplenmişlerdir. İtiraz etmeden Çelebi‘ye itaat ederler. Mevlâna, ancak onun bulunduğu mecliste coşar, mânâlar saçar, hakikat ilminden bahis açar. Mesnevi‘de buna işâretle şöyle demektedir:

“Bu söz, can memesinde süttür; emen olmadıkça akmıyor.

Dinleyen susuz ve arayıcı olursa, vaz eden ölü bile olsa, söyler.”

İslami Tasavvuf edebiyatının şâheseri olan Mesnevi, Çelebi Hüsâmeddin ‘in ricâsı ile yazılmıştır. "Mevlâna, Onun cezbesi ile semâ ederken, ayakta, sükunet ve hareket hâlinde, hamamda otururken, devamlı beyitler söyler, Çelebi Hüsâmeddin de süratle yazıp yüksek sesle Mevlâna ‘ya okur." Böylece,1259-1261 yıllarında yazılmaya başlanan Mesnevi, 1264-1268 yılları arasında tamamlanır.

Bu dostluk da on beş yıl, fitne ve hasetten uzak bir hâlde sürer. Ama, Mevlâna artık son anlarını yaşadığını, özlediği aleme kavuşacağını anlar. Hastalığına üzülüp ağlayanlara, şifâ dileyenlere şöyle hitâp eder:

“Kardeş! Mezarıma defsiz gelme; çünkü Allah meclisinde gamlı durmak yaraşmaz.”

“.... Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız; bizim mezarımız, ariflerin gönlündedir.”

Çünkü, ona göre ölüm, yok oluş değil; bir geçiştir, Şeb-i Arus’tur (Düğün Gecesi )...

“Ben Tahtan inip tabuta binecek kişi değilim...

Benim yerim, sonsuzluk makâmıdır!”

der ve...

17 Aralık 1273 ‘te sonsuzluk makâmında yerini alır, artık ariflerin gönlünden, dilinden çağrısını sürdürür; şu mesajla ışık tutmaya devam eder, daha nice yüzyıllara seslenir.

“Gel gel, yine gel !

Ne olursan ol,

İster kafir ol, ister ateşe tap, ister puta,

İster yüz kere tevbe etmiş ol,

İster yüz kere bozmuş ol tevbeni...

Umutsuzluk kapısı değil bu kapı;

Nasılsan öyle gel !”

Mevlâna’ yı Mevlâna yapan şey acaba neydi?. Gâyesiz bir sevgi mi?.. Elbette ki hayır!

Şems’i görene kadar zâhir ilmi hocası iken, neden onu takip etti?.

Zâhir İlmi İlmi Bâtına uyuyor muydu?

Neden bu ilim herkese açılmıyordu?

Hazmedilecek yönleri nelerdi?..

Bütün bu suallerin cevabını açık şekilde Mevlâna'nın yaşamında görebiliyoruz. Şurası kesin ki, toplumun değer yargıları içinde yaşanan ihtirasların, kıskançlıkların, çekememezliklerin, İlmi Bâtında ve onu yaşayanlarda asla yeri olmadığıdır.. 

 

Ahmed F. Yüksel 

 

Kaynakça

UZEL, Nezih; Mevlâna Ve İnsan, Göl Yayınları.

ÖNDER; Mehmet;Hazret-i Mevlâna, Atlas Kitabevi.

HayNet İnternet Sistemleri “Merhaba Dünya”

MEVLÂNA; Divan-ı Kebir’den Seçmeler; M.E. B. Yayınları.

MEVLÂNA; Mesnevi, Milli Eğitim Basımevi.

MEVLÂNA; Fihi Mafih, M.E.B. Yayınları.

 

 

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..