Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Rumikorman (Korman Türkmen)

http://blog.milliyet.com.tr/rumi

13 Aralık '06

 
Kategori
Edebiyat
 

Mevlana' nın eserleri

Mevlana' nın eserleri
 

Mevlâna’nın tamamı Farsça, ikisi manzum, üçü mensur olmak üzere beş adet eseri günümüze kadar ulaşmıştır. Bilindiği gibi bu eserlerin en çok ilgi göreni VI ciltten oluşan ve çeşitli hikaye ve öğütler yoluyla didaktik bir özellik kazanan Mesnevî’sidir. Çoğunluğunu gazellerin oluşturduğu ve coşkunluk ve cezbe halinde söylediği şiirlerini içeren Dîvân-ı Kebîr ise kırk bini aşkın beytiyle bizlere Mevlâna’nın iç dünyasını yansıtır. Mevlâna’nın bu iki manzum eserinin haricindekiler ise; çeşitli konularda halkı ve müritleri aydınlattığı sohbetlerini içeren Fîhi mâ Fîh, verdiği vaazların kaydedildiği Mecâlis-i Seb’a ve çeşitli şahıslara yazdığı mektupları kapsayan Mektûbât adlı mensur eserleridir.

1) Mesnevi:

Mevlâna’nın en önemli eseri Mesnevi’sidir. Mevlana, Mesnevî’yi söylemeye, Hüsâmeddin Çelebi de yazmaya başlamıştır ve eser bu şekilde oluşmuştur. Mevlâna’nın diğer eserleri gibi Farsça söylenip yazılan VI ciltlik Mesnevî’nin I. cildine 1259 yılında başlanıp 1263 yılında tamamlanmıştır. II. cilde başlanmak üzere iken Hüsâmeddin Çelebi’nin eşi vefat etmiş ve Mesnevî’nin yazılması iki yıl kadar beklemede kalmıştır. Çünkü; Mesnevî, Mevlâna tarafından sabah-akşam, semâ-sohbet, otururken veya ayakta söyleniyor ve Hüsâmeddin Çelebi tarafından da yazılıyordu. Hüsâmeddin Çelebi, eşinin ölümünden iki yıl sonra tekrar Mevlâna’nın huzuruna gelerek vazifesine devam etmek istediğini belirtmiş ve böylece 14 Mayıs 1264 günü tekrar başlanan Mesnevî’nin kalan V cildi , hiç ara verilmeden 1268 tarihinde tamamlanmıştır.

Mesnevî’nin her cildi bittikten sonra, Çelebi bunları gözden geçirerek Mevlâna’ya okurdu ve kontrol ettirirdi. İşte bu şekilde VI cilt halinde meydana getirilen Mesnevî’nin beyit sayısı çeşitli yazmalara göre değişiklik göstermekte, 25585 ila 26660 arasında değişmektedir.

“Kur’ân’ın tefsiri” ve “Allah âşıklarının kitabı” olarak da nitelendirilen Mesnevî, Mevlâna’ya göre hakîkate ulaşma ve yakîn sırlarını açma hususunda din temellerinin, temelidir. İşte Mevlâna bu amaç doğrultusunda hikmetli sözleri ve gizli sırları açarken sıkça hikâyelere başvurur; bu hikayelerin arasında başka bir konuya girer, sonra tekrar başladığı hikayeye geri dönerek öğütler içeren beyitleri sıralar; bununla da yetinmez, Âyet ve Hadis-i şeriflerden delil getirerek vermeye çalıştığı fikirlerin iyice anlaşılmasını amaçlar. Bütün bunlarla birlikte Mesnevî’yi anlamanın öyle kolay olmadığını da belirten Mevlâna, eserini “vahdet dükkânı” olarak nitelendirir ve okuyanlara şöyle der: “Bu kitap, masal diyene masaldır; fakat bu kitapta halini gören, bu kitap vasıtasıyla kendini tanıyan, anlayan da er kişidir”.

Mesnevî, birçok âlim, edip ve şair tarafından tercüme edilmekle birlikte Mevlevî olsun olmasın birçok şaire de ilham teşkil etmiş ve adeta bir “Mevlevî Edebiyatı”nın doğmasına sebep olmuştur.

I. Cildin Önsöz’ünden:

Bu kitap Mesnevî kitabıdır. Mesnevî, hakikate ulaşma ve yakîn sırlarını açma hususunda din temellerinin, temellerinin temelidir. Allah’ın en büyük fıkhı, Allah’ın en aydın yolu, Allah’ın en açık delilidir...

Şüphe yok ki Mesnevî, gönüllere şifadır; hüzünleri giderir, Kur’an’ı apaçık bir hale koyar; rızıkların bolluğuna sebep olur, huyları güzelleştirir...

2) Divan-ı Kebir:

Mesnevî’den sonra en fazla ilgi gören bu eser, Mevlâna’nın çeşitli zamanlarda ve özellikle Şems’in kayboluşundan sonra, söylediği şiirlerin bir araya toplanmasıyla meydana getirilmiş olup, onun iç dünyasını ve ruhsal durumunu bizlere yansıtır.

Mevlâna gazellerinde, Mesnevî’sinde olduğu gibi Allah’a kavuşmadan gönlün huzur bulamayacağını, ilâhî aşkı yazmada aciz kalıp kaleminin kırıldığını, bu dünyanın bir balçıktan ibaret olduğunu, çok yemenin menzile ulaşmada engel teşkil ettiğini, aşkın akla olan üstünlük ve yüceliğini, nefsin kötülüğünü, miskin miskin oturan insanların bu tembellikleriyle maksada (ilâhî aşk) ulaşamayacaklarını, gecelerin uyumakla değil de aşk ve ibadetle geçirilmesi gerektiğini son derece vurgulayıcı olarak dizelere döküp hem lâfız, hem de mânâ ustalığını gösterdiği gibi, okuyanı eğitmeyi de ihmal etmez. Bu bakımdan Mesnevî’de olduğu gibi şiirlerinde de didaktik bir üslup hakimdir.

3) Fîhi mâ Fîh:

Mevlâna’nın üç mensur eserinden biridir. Diğer eserleri gibi bu kitap da Mevlâna’nın eliyle yazılmamış; muhtelif konulardaki sohbetleri, yakınları ve müritleri tarafından kaleme alınmış ve kitaplaştırılmıştır.

4) Mecâlis-i Seb’a:

“Yedi Meclis” adını taşıyan bu eser de Mevlâna’nın çeşitli zamanlarda kürsüden ve toplantılarda verdiği yedi vaazın yazılmasından oluşmaktadır. Eser, muhtemelen Mevlâna’nın Şems’le karşılaşmalarından (29 Kasım 1244) önce verdiği vaazların oğlu Sultan Veled veya başkaları tarafından dikte edilmesiyle bir araya getirilmiştir.

5) Mektûbât:

Kelime anlamı “Mektuplar” olan bu eser, Mevlâna’nın emir, vezir, dost ve akrabalarına yazdığı 147 mektubu içeren bir kitap olup; yine onun ölümünden sonra bir araya getirilmiştir.

Şu ana kadar tespit edilen Mevlâna’nın mektupları daha önce de belirtildiği gibi 147 adet olup, bunların dördü Arapça diğerleri ise Farsça yazılmıştır. Bu mektuplar Mevlâna’nın diğer mensur eserleri gibi çevresindekiler ve müritleri tarafından toplanarak kitap haline getirilmiş ve bu esere de genellikle “Mektûbât” adı verilmiştir.

 
Toplam blog
: 81
: 9709
Kayıt tarihi
: 01.12.06
 
 

1968 Ankara doğumluyum. Selçuk Üniversitesi, Doğu Dilleri ve Edebiyatı, Fars Dili ve Edebiyatı Bilim..