Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Şubat '08

 
Kategori
Sivil Toplum
 

Mezara Ödenen Borç

Mezara Ödenen Borç
 

IŞIKLAR İÇİNDE UYU


Bu sabah Milliyet Blog’daki sayfamı açtığımda, mesaj kutusuna, bir önceki gün saat 15:06 sularında bir mesaj düştüğünü gördüm. Mesaj Sayın Mustafa Kılıç’tan geliyordu ve beni Türk Hava Kurumu Basımevi’ne davet ediyordu.

Yazılarımı okuyanlar hatırlayacaklardır, 14 Ocak 2008 tarihli,”MB Yazarları Uçantürk’te” başlıklı yazımda ( http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=86117 ) söz ettiğim dumanı üstünde, baskı makinesinden yeni çıkmış Uçantürk Dergilerini bir Cumartesi Pilavı günü şubemize getiren ve o sırada şubede bulunan MB yazarları ile pilavı unutup dergilere saldırmamıza neden olan; Türk Hava Kurumu Basımevi Müdürü Sayın Mustafa Kılıç’ı.

Malum, töremizde “Davet nezaket, icabet mecburiyettir.” * Töre böyle diyorsa, bize de düşen töreye uymak. Töre; toplumumuza dayatılan can almaya, ocak söndürmeye yönelik, ilkel dönem alışkanlıkları değil elbette. Töre; güzel davranış ve alışkanlıkların kuşaktan kuşağa aktarılması olmalı.

Sabah Şube’deki işlerimi hallettim. Türk Hava Kurumu’nun açacağı kurslar hakkında bilgi almak için gelen gençlerle sohbetim uzayınca, planladığımdan bir saat kadar sonra, THK Basımevi’nde olabildim.

Kapıdan girer girmez, Mustafa Bey; “Oturmadan seni hemen bir yere götürmek istiyorum. Neresi olduğunu sorma.” Dedi. Birlikte arabasına bindik. Dışkapı kavşağını, Ziraat Fakültesini geçtikten sonra, Samsun Yolu’nda ilerlemeye başladık. Pek renk vermesem de, bir hayli meraklanmıştım. Siteler Kavşağından Gülveren’e dünüşümüze de önceleri bir anlam veremedim.

Cebeci Asri Mezarlığı’nın kapısına geldiğimiz de anladım. Tayyareci Vecihi’yi ziyaret edecektik.

Çeşitli nedenlerle Şehitliğe gittiğimizde, Vecihi Hürkuş’un orada Sevgili Yavrusu’nun, Eribe Kartal’ın (http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=27940, http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=28192 )yanı başında yatmadığına hep hayıflanırdım. Bunca kahramanlık ve yurt görevine karşılık neden Şehitlikte olmadığını sorardım kendime. ( http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=35925, http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=36216, http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=36473, http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=77642 ) Yanıt alamasam da sorardım. Cebeci Asri Mezarlığı’nda olduğunu da biliyordum. Ama bir olanak yaratıp gidememiştim. Gitsem bile mezarı bulacağımdan emin değildim.

Mustafa Bey, hiç duraksamadan mezarlık içindeki dar yolları geçti ve birkaç keskin dönüşten sonra; “işte burası” dedi. Kutsal Kurtuluş Savaşı’nın Kahraman Tayyarecisi Vecihi’nin, Vecihi Hürkuş’un Mezarı’nın önündeydik.

Ellerimiz kendiliğinden açılıp, yüce yaratıcıya uzandı. Birer fatiha okuyup rahmet diledik. Ulusumuzun en çok gereksinim duyduğu bir zamanda Kahraman Tayyareci Vecihi’yi bize gönderdiği için şükrettik. Sonra Mustafa Bey, arabasının bagajından bir bidon su ve fırça çıkarttı. Büyük Hoca’nın mezarını birlikte temizledik, yıkadık. Mezar taşının üzerindeki metal Pilot brövesi düşmüştü. Aradık yerdeki yaprakların arasında, bulamadık. Söz verdik orada, “ Hocam en kısa sürede brövenizi takacağız. Sizi, Kahraman Hocamızı brövesiz bırakmayacağız” dedik.

Bir kez daha fatiha gönderdik aziz ruhuna.

Mezarının başından ayrılırken, Mustafa Bey cebinden bir madeni para çıkarttı. “ Hocam şu parayı görüyor musun?” Dedi. Elime aldığım para, tedavülde olmayan bir madeni beş liraydı. Hani Bir yüzünde Atatürk’ün Samsun’da, şaha kalkmış bir atın üzerindeki Heykeli’nin kabartması; diğer madeni paralara göre bir hayli büyük olan madeni beş lira.

Soran gözlerle baktım, yüzüne.

“Anlatacağım.” Dedi.

Elinde su şişeleri ve süpürgeler bulunan gençlere doğru yürüdük. Mustafa Bey onlara, Aliekber’i sordu. “bu gün gelmedi.” Dediler.

Mustafa Bey, kaldığı yerden anlatmaya başladı; “Aliekber, mezar bakımı ve temizliği ile uğraşan bir genç. Bunca işsizlik içinde, iş edinmiş mezar bakımcılığını. Kayınpederim ve Vecihi Hoca’nın mezarlarını ona emanet ettim. Temizler, çiçeklerini sular. 2007 yılının Nisan Ay’ında bir gün mezarlığa geldiğimde, Aliekber, ‘Mustafa Ağabey, şu karşıdaki bankta oturan yaşlı adamı görüyor musun? Bu parayı O bıraktı Pilot Amcanın mezarına. Dua okudu ve ağladı. Bak o bankın üzerinde hala ağlıyor.’ Deyince, hemen orada oturan yaşlı adamın yanın gittim. Kendimi tanıttım önce, ‘Mezar üzerine para bırakmışsınız, bu ne anlama geliyor?' Diye sordum. Derin bir iç geçirdi. ‘Borcum vardı.’ Dedi. Uzun uzun ağladı. ‘O’na o kadar çok borcum vardı ki, kalanlarını nasıl öderim? Bilemem. Bana kol kanat oldu, meslek sahibi oldum. Çoluk çocuk, aile sahibi oldum. Benim babam gibiydi. Bana dostluğunu verdi. Dost sahibi oldum. Bir gün gereksinimim oldu; Beş lira borç istedim. Hemen çıkarıp verdi. Sonra duydum ki, hastaneye kaldırılmış. Kaç kez gittim, Gülhane Hastanesine, görüştürmediler. Sonra… Sonrası malum, o bırakıp gitti. Babasız kaldım. Dostsuz kaldım. Sahipsiz kaldım. Üstelik borcumu da ödeyememiştim. Borçlu kaldım. Araya yıllar girdi, gurbet girdi. Yeni öğrendim mezarını. Bu gün, o borcumu ödemeye geldim.’ Dedi. O’na soracak çok sorum vardı. Ama hiçbir soruma yanıt vermedi. Ağladı ve sustu. Sonra da oturduğu yerden kalktı ve ağır ağır yürüyüp gitti. Sadece arkasından bakmakla yetindim.”

Yılarca iç yakan bir borcun ödenme şekli, beni çok etkiledi.

Hala Mustafa Bey’in anlattığı bu olayın etkisindeyim.


* Davet: Çağrı
Nezaket: Kibarlık
İcabet: Uymak, katılmak
Mecburiyet: Zorunluluk


Unutmayın1: THK Yangın Uçağı alım kampanyası için, tüm operatörlerden yangın yazıp, 3919’a gönderin. Bedeli 6 YTL’dir. Ülkemize katkısı, yemyeşil ormanlar.

Unutmayın2: Bir Cumhuriyet Kurumu olan THK’na üye olun. Rejime ve Cumhuriyet kazanımlarına sahip çıkmanın bir yolu da, rejimin ve Cumhuriyetin kurumlarına sahip çıkmaktır.

 
Toplam blog
: 182
: 2395
Kayıt tarihi
: 29.01.07
 
 

10 Kasım 1954 tarihinde doğdum. Sosyal Hizmet Uzmanıyım. Pilotum. (ultralight licence no:151)..