- Kategori
- Gündelik Yaşam
Mezarlıklar göz önünde olmasın, ölmeden önce ölümü düşünmek istemiyoruz

Bu da aslında ölmekten korkmanın bir belirtisi. Sadece ölüm korkusu konuşuluyor ama korku değil, ölmek diye bir şeyin olmasını kabullenemiyoruz.
Hani ölümün çaresi yok ya bu konuda ne yazsak insanlar boş konuşuyorsun diyecekler. Ama bir gün ölümsüzlük bulunursa biz de onlara “Nasılsınız boş kafalılar!” diyeceğiz.
Bunlar öyle insanlar ki hani yukarıdan “amuda kalkıp duracaksınız” diye emir olsa “Neden böyle yapıyoruz?” demezler.
Ölüm karşısındaki bu acizliğimiz onların kahramanlığından daha anlamlı. Çünkü akla hayale gelmeyecek şeyleri gerçekleştiren beynimizin tavuk gibi ölüp gitmemizi seyretmesi mantıklı değil.
Bir de mezarlarımızı sanki mahsus gözümüzün önüne yapıyorlar, görelim de ibret alalım diyeymiş; e Azrail çağırmadan gidelim o zaman.
Akşam sabah önünden geçiyoruz. Mezar taşında yazıyor 13 yaşında ölmüş. Bunun neyinden ibret alacağım; hayatın saçmalığı, insanların akılsızlığı!
Mezarlıkları göremeyeceğimiz yere kurun, görmek isteyen gitsin görsün, biz niye görelim; hiç sevmem mezarlığı! Mahsus yapıyorlar, hep ölümü düşünelim diye! Bir de kutsalmış, ne kutsalı ya; insanın yaşadığı yer kutsaldır, ölüp gittiği yer kutsal olur mu?
Mezarlıkları da mezarları da görünce moralimiz bozuluyor, şimdi gerçek! Seven gitsin orada yatsın ama bizden uzak tutun. Zaten öleceğiz kardeşim bir de mecbur muyuz ölümü düşünmeye! Öldükten sonra hayat olmayacaksa(hayatla ilgili şeyler) yaşarken de ölüm olmasın.
Yine de vaktinde (yaşımı başımı aldıktan sonra, doğal ölüm) ölürsem üzülmem, bir de Niyazi olmak var! Ölüm olayları hiç böyle değil. Ortada bir yanlış var ama ne olduğunu henüz bulamadık!