Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ağustos '11

 
Kategori
Siyaset
 

Milletsiz* demokrasi hayaline karşı Avrupa gerçeği

Milletsiz* demokrasi hayaline karşı Avrupa gerçeği
 

Gidip görenler az çok biliyor, orada yaşayanlar en iyisini biliyor.

Avrupa’dan bahsediyorum. Burada esip gürleyen, eline geçirdiğini kafamıza atarak kahramanlık taslayan etnik ırkçı tayfası, Avrupa’nın gümrüklerine geldiğinde kuzu kesilir. Kendilerine daha en başta yan gözle ve şüpheyle bakarak valizlerini hallaç pamuğu gibi atan Hans Ağabeyleri’nin karşısında dut yemiş bülbüle dönerler. Çünkü bilirler ki herhangi bir işe yarasalar da yaramasalar da en nihayetinde, işsizlik maaşını verecek olanlar Hans Ağabeyleridir.

Hans Ağabeyleri, bu paraları kendi vergi mükelleflerinin cebinden aldığı için ülkesine giren ve orada çalışan yabancıların durumuna hâkim olmadan hiçbir şeye razı olmaz.

Şimdi bazıları “Ulus devletin devri geçti!” diyerek Avrupa’yı örnek gösteriyor, o bakımdan… Almanya’da Almanca dışında bir dili parlamentoda kullanamazsınız. Bu Fransa’da da böyledir, İngiltere’de de ve hiç kimse bu durumun meşruiyetini sorgulayamaz bile. Yeşiller Partisi’nden seçilen bir Türk milletvekili, oraya Alman seçmenlerinden ayrı bir “Türk iradesinin” vekili olarak gidemez! Ancak ve yalnız, “Türk kökenli bir ALMAN vatandaşı /Alman” olarak orada bulunabilir. Almanya’da bırakın Türkleri, hiçbir Kürt, “Alman devleti bizi Alman sayamaz! Kürt realitesini tanımazsanız savaş çıkar!” diye Alman devletine kafa tutamaz.

Alman veya Fransız veya İngiliz kanun yapıcılığının tekliğini ve bölünmezliğini, resmi dilinin tekliğini ve ulusal bütünlüğünü kabul etmez iseniz, daha vize başvurusunda reddi yersiniz ve oralara giriş çıkışınız da yasaklanır. Siz bilmeseniz de her vize başvurusunda AB ülkeleri siyasi sabıkanız olup olmadığını inceden inceye tetkik eder.

İngiltere’de polislik yapan sih, miğferini, türbanından dolayı ( türban aslen Hindu/sih inancının başlığıdır…) takamasa da göğsüne mutlaka resmi kraliyet armasını/kokartını takar.

Ezanı yasaklayan Avrupa ülkelerine kızmaya hakkımız var mıdır? Kimse kusura bakmasın, böyle bir hakkımız yoktur. Çünkü her ne kadar laik de olsalar kendi uluslarının yaygın dininin, örf ve adetlerinin, kendi egemenliklerinin bir parçası olması konusunu asla tartışmaya açmazlar. Hiç kimseye, hiçbir yabancıya/yabancı kökenliye, egemenlik alametlerini, kültürel unsurlarını tartışmak hakkı vermezler, tanımazlar. Hiçbir Alman da zaten bunları tartışma konusu yapmaz.

Dünyaca ünlü sanatçı Enrico Macias, bebek katilimizin aşkı Bayan Mitterand’ın huzurunda Arapça şarkı söylemeye kalktığında, madam “ Bu mecliste Fransızca’dan başka dil kullanılmasına izin veremem!” diye tepki vermişti, yıllar önce! Madam Mitterand, sosyalist ve enternasyonalistti! Bizim ülkemizde Kürt etnik ırkçılığını destekliyor ve bunu bir demokrasi sorunu olarak dayatıyordu, hatırlarsanız.

Avrupa’nın örnek liberal demokrasileri, ulusal bütünlüğün sağladığı bölünmez siyasal egemenlik alanlarını tavizsiz şekilde korur ve ancak bunu tartışmayanlara kapılarını açar. Bu unsurları tartışan hiç kimse o ülkelere adım atamaz, o ülkelerde barınamaz, o ülkelerin vatandaşı olamaz!

Peki bu faşizm midir? Kimse kusura bakmasın ama bu faşizm değildir! Bu, o ulusların, şimdiye kadarki kültürel, ekonomik ve siyasi kazanımlarının elde edilmesini sağlayan ulusal bütünlüklerini koruma gayretidir.

Bunlara “Sui misal emsal olmaz!” diyerek karşılık vereceklere, başları sıkıştığında başvurdukları mahkemelerin sahiplerinden, iltica taleplerinin muhataplarından, silâhlı ırkçı isyanlarına sözde “demokratik” destek bulmak için sürekli kapılarını aşındırdıkları ülkelerden bahsettiğimi, hatırlatmak isterim.

Bugün gelinen noktada Avrupa artık etnik Kürt ırkçılığı ile Türk ulusal kimliği arasındaki farkı, biliyor ve idrak ediyor. Bugün Avrupa, yakın zamana kadar, masumane etnik talepler diye görmeye çalıştığı şeyin, kendi medeniyet dairesi için nasıl büyük bir tehdit olduğunu görüyor. Yakın zamana kadar yalnızca Türk pasaportunun teminatını yeterli gören İngiltere’de artık iş başvurularında, Türk-Kürt farkı gözetiliyor. Çünkü etnik ırkçılık, millî bütünlüğümüzü yıpratmakta o kadar başarılı oldu ki “gerçekten Türk olmayan”, “pasaportuna rağmen kendini Türk saymayan” insanlara karşı İngilizlerde bile bir güvensizlik yeşermeye başladı.

Çünkü o insanlar, aynen “kak” dedikleri Kuzey ıraklı aşiret reisleri gibi Türk vatandaşlığı belgeleri ve kresidiyle dünyaya açılırken diğer yandan Türk kimliğine düşmanlık gösteren, mahallelerinde etnik aidiyet esasına göre yerleşen, iş hayatında Türk olduğu bilinenleri dışlayan ve düşman sayan, çevrelerine temelde yabancı ve düşman gözüyle bakan bir kapalı toplum yapısını temsil ediyorlar. Ki bu bakış özellikle ticaret ile kozmopolit hale geldiği halde ulusal kimlik oluşturmuş İngilizler için ciddi bir rahatsızlık sebebi…

Etnik ırkçılık, kendi etnik tecrit dairesini oluşturmayı başardı. Barış ve kardeşlik naraları atanların Türkiye’yi sürüklemek istedikleri yer işte burasıdır.

*Millet ve ulus kelimelerini çekinmeden birbirinin yerine kullanıyorum ve bunlara ideolojik çağrışım yüklemiyorum. Kelimeleri unutmak/ kaybetmek gibi bir lüksümüz yok… 

 
Toplam blog
: 153
: 503
Kayıt tarihi
: 11.02.11
 
 

Eczacıyım, memlekete meraklıyım.....