Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ağustos '13

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Milli İşletme, ben ve mühendis

Hollanda’da öğrenci evlerinde kalıyorduk kongre zamanı ve de garip bir şekilde hepsinin evlerinde Philips vardı. Ukalaca(bilmişçe) Sony’nin daha iyi olduğundan bahsetmiştim; sinirlenmişti ve bana cevaben PHilips bir Hollanda markası dedi. Ne demek istediğini o an anladım. Evet, lafa gelince son derece milliyetçi olan ben, tüketici olarak oysa ki, standart davranışlar gösteriyordum. İş hayatında o yüzdendir ki hep milli şirketleri seçtim ve milli irade ve davranışı gösterdim.

THY’na en genç mühendis olarak başladığımda, ki Dış Satınalma Dept.nında görevliydim, dedim ki bu motor parçalarını tamire yurtdışına göndereceğimize Aselsan’daki fırına gönderelim ve istediğimiz özellikleri kendilerine belirtelim. Ve koskoca mühendisler beni dinlediler. Gerçi Aselsan beceremedi o ayrı konu ama parçaları yakmak uğruna beni dinlediler. THY benim mücadele etmeden çalışabildiğim tek kurumdu Türkiye’de! Ne önerdiysem yaptılar ve sonuçta tabi ki karlı çıktılar. Benim gelişimimden sorumlu en az 4 tane müdür ve başkan vardı, hepsi Yusuf Bolayırlı’ya hakkımda rapor veriyorlardı. Bu durum sadece benim özelimde değil burslu diğer 83 kişi için de durum aynıydı. Bu burslu öğrenci alma fikri ise Cem Kozlu’ya aitti. Ayrılmam hem benim, hem de onların çok ağrına gitti.

Şunu demek istiyorum; ben hep milli şirketlerde çalıştım. Bu bile benim bilinçli kararımdı. Yalnız bir koşul arıyordum; sektöründe ilk 2 içerisinde olması. Yıllarca şirketlerin her yönden gelişmelerine önayak oldum.  Size hiçbir zaman detay anlatmadım ama inanın o kadar çok sistem kurdum ki hep bu kurduğum sistemler en aptalın bile çalışabileceği kadar basit ve bir o kadar efektif sistemlerdi…

Yetkin’in adını, bir mühendis olarak Etkin koymayı planlıyordum. Sonrasında karambole geldi ve yine iddialı bir isim olan Yetkin’i koydum. Babam benim adımı rakı sofrasında koyarken şöyle demiş: “benim oğlum her zaman hatırlanacak; ismi Anıl olsun!”. Ve bu hep böyle olmuştur ve hep hatırlanmışımdır… Sonuç insanlar ya bana hayrandırlar ya da benden nefret ederler…

Türkiye çok güzel bir ülke… Öncelikle harikulade bir vatan; tarihiyle, coğrafyasıyla ve jeopolitik önemiyle dünyada eşsiz! Çünkü Türkiye dünya haritasının en ortasında yer alıyor. Bu da ticareti kolaylaştıran bir faktör…

İkincisi, öğretimli ve genç insan nüfusu olarak, dünyanın en ilerisindeki ülke! Bu kadar kalifiye ve ham insan bulmak, dünyanın hiçbir yerinde mümkün değil. Belki biraz Amerika ama o insanların hiç birisi milli değil!

Üçüncüsü, tüm tembelliğine rağmen, Türk dünyaya göre çalışkandır. Almanya’ya 1958 yılında giden birinci kuşak Türkler fabrikalarda 16 saat çalışmaktaymışlar.

Dördüncüsü: Öyle ya da böyle Türklerde kafa basar. Yani zekiye yakındır. Ancak güdülmesi gerekir. Yani başlarına bir Mustafa Kemal gerekir!

İş hayatında iş yapmak en kolay olanıdır. Zor olan şey ise insanlara rağmen iş yapmaktır. Nitekim ülkemizde insan egoları yerlerinde pek durmazlar, hep başkalarının egolarıyla çarpışırlar, bu da işletmede hep iletişimsizlik sorunu doğurur. Bunu çözmenin yolu ya insanları ezmektir(ülkemde sıkça bu yöntem uygulanır) ya da motive etmektir(ülkemde bu hiç uygulanmaz). Ben ise bu uygulanmayan yöntemi kullanırım; iyi bir motivatör görevi üstlenirim… Motivasyon sadece parayla olmaz. En büyük motivatör HEDEFtir. Ben her zaman doğru hedefleri koyarım. Bu da benim bilgi ve yeteneğimdir.

Bazen derler ki bu makinayı hemen sevk edebiliriz. Ben hemen sevk etmem. Stoktaysa yeniden kontrol edilmesini sağlarım. Çünkü benim müşteriye vereceğim makine ya ayıbımdır, ya da referansımdır. Kendime yapılmasını istemeyeceğim bir şeyi müşteriye yapılmasına izin vermem. Onun makinasını kendim makinammışçasına korur ve kollarım. Müşteri koşulsuz veli nimetimdir. O olmazsa ben aç kalırım!

İnsan olarak ne İsem, iş yerinde de oyumdur. Kendim dahil kimseye yalan söylemem. Müşteriye hele hiç yalan söylemem. Ancak müşteriyi olası problemlere karşı bilgilendiririm. Yalan söylemek yerine onu ciddiye alıp bilgilendiririm.

En hakiki mürşit ilimdir. Bunu içselleştiririm ve ilim ve İRFAN öğrenmeye devam ederim. Ve bana birkaç kelime öğretenin kurbanı olurum. Vefayla teşekkür ederim her seferinde! Saygıda, sevgide kusur etmem. Hatalıysam, ilk önce hatamı kabul eder, sonrasında muhakkak özür dilerim…

İYİ BİR MÜHENDİS, YOLUN BAŞINDA OLDUĞUNU KABUL EDENDİR. İYİ BİR MÜHENDİS HİÇ OLMAYANDIR. OLDUM DİYEN BİR MÖÜHENDİS OLAMAZ VE GELİŞEMEZ. EN ZEKİ MÜHENDİS BİLE EN AZ YEDİ SENEDE YETİŞİR!

Günümüzde mühendisler güçlerini yitiriyorlar. Onarın yerlerini MRP, ERP, CAD, CAM programları alıyor. İdealist olmadıkça günümüzde mühendis olmanın anlamı gün geçtikçe azalıyor.

Lisan bilmek bir artı değil, bilmemek bir eksidir. Günümüzde lisan bilmeyen bir çalışan, bilgi düzeyi ne olursa olsun, ÖZEL kabul edilmez. İngilizce artık pazarcı için bile ön şarttır. Artı özellik ikinci bir yabancı dil bilmektir: Rusça, Çince, Arapça, İspanyolca…

Gençler için yepyeni yazılara başlıyorum. Bugüne kadar yapmadığım ölçüde didaktik ve öğretici doktrinler oluşturacağım!

Şimdiye kadar Anıl Yiğit ismiyle yazmadığım ve edebiyatı ön plana çıkardığım için çok farklı tarzlarda yazmıştım. Bugünden tezi yok, benim yani mühendis Anıl Yiğit’in dünyasına hoş geldiniz…

Umarım beni kabul buyurursunuz…

Kendinize iyi bakın..

ANIL YİĞİT

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..