Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Haziran '10

 
Kategori
Tarih
 

Mimar Sinan-Mihrimah Sultan Aşkı

Mimar Sinan-Mihrimah Sultan Aşkı
 

Mihrimah Sultan Mimar Sinan'ın gizli aşkı mı?


Tarih hep savaşları, kavgaları mı anlatır? Miladın bilmem kaçıncı sene öncesi veya sonrası sayılarak, zamana önemli bir olayı not düşmek midir Tarih? Anlatılanlar sadece kazanan veya kaybedendir, ele geçirilen veya yitirilendir belki ama anlatılmayan veya derinlerde bir yerlerde yitip giden bir şeyler yok mudur insana dair, aşka dair?

Aşk’ın kendisi tarih kadar eskidir ya da tarih aşk’ın ta kendisidir. Aşk’ın her anı ve her biçimi tarihin bir sayfasını oluşturur, bir başka dile, biçime, surete bürünür; anlatılanlar başka, başka kişilerin hikayesidir ama kokusu, tadı hep aynıdır; "bu " dur esasında tarih’in yazdığı

Bugün dünya üzerindeki tüm sanat eserleri, en güzelleri, bir başka tarz aşka adanmış, tarihle beraber kendini zenginleştirmiş, yapanın anlattıklarından, görenin hissettiklerine doğru gelişerek , insanoğlunun sahip olduğu en büyük zenginliği oluşturmuştur

İşte böyle bir aşk’ı anlatalım istedik. Aşk’ın tarihinden, tarih’in aşklarından bir yansıma…………

“ 1522, İstanbul. Osmanlı’nın büyük cihan padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın ve büyük aşk’ı Hürrem Sultan’ın bir kız çocuğu gelir dünya’ ya. Efsane bir ask’ın meyvesidir bu çocuk ve bu yüzden belki efsane aşkların en temeline, en masalsı olanına ithafen ismi " Mihrimah" konulur Mihr-ü Mah Farsça da Güneş ve Ay demektir.
Zaman hızla geçmiş Mihrimah Sultan büyümüş 17 yaşına gelmiştir ki o zamanlar için evlendirilmesi uygun olan bir yaştadır. İki talibi olur , biri Diyarbakır valisi Rüstem Paşa dır, diğeri ise saray’ın baş mimarı Mimar Sinan… Padişah biricik kızını Rüstem paşa ile evlendirir, Sinan evlidir ve 50 yaşındadır ama rivayet o dur ki Mihrimah Sultan’a deliler gibi aşıktır
Mimar Sinan o derece derin bir tutku ile aşık olduğu Mihrimah Sultan’a kavuşamamıştır fakat O’na olan aşkını olanca güzelliğiyle, sanatına yansıtmıştır. İstanbul’un en güzel yerlerinden birine, Üsküdar’a Mihrimah Sultan adına bir cami yapması istenir kendisinden. 1540 yılında inşa etmeye başladığı cami’yi 1548 yılında tamamlar. Cami inşa edilirken bir yandan kendi aşkını anlatır hiç şüphesiz ve eserine sanki “eteklerini giymiş bir kadın” siluetini verir, ayrıca bu cami için mimari olarak esinlendiği, örnek aldığı yer ise bir başka aşka, kutsal bir aşka adanmış bir şaheserdir; Ayasofya………

Bahsi geçen bu cami 2 Minareli olup, padişah fermanı ile yaptırılan bir eserdir, ama Sinan Usta’nın söyleyecekleri bununla bitmemiş olacak ki bu eserden 14 yıl sonra, o güne kadar ilk defa, padişah fermanı olmaksızın, Edirnekapı da surların yakınına, pek kimsenin ilgilenmediği, ıssız, yalnız ama İstanbul’ un en yüksek tepesi olan bir yere, sanki aşkının gizliliğini, ıssızlığını ve yalnızlığını ama bir o kadar büyüklüğünü haykırmak istermişcesine ikinci bir eser yapmaya koyulur Mihrimah Sultan’a ithafen

Derler ki; cami Mihrimah sultanın o duru, gösterişsiz ve bir o kadar asil güzelliğine istinaden küçücüktür ve sadece 38 mt boyunda tek bir minareye sahiptir. Bir adet incecik kubbesinin üzerindeki 161 pencere ise iç güzelliğinin ne kadar aydınlık ve berrak olduğunu temsil eder. Bu sayede gün ışığının her köşede adeta dans ettiği kadınsı edalı (o tarihte bu açıklıktaki ve bu kalınlıktaki bir kubbeye o kadar pencere, dünya üzerinde sadece Mimar Sinan tarafından yapılabilirdi) bu caminin içindeki pandatiflerde ve minare kenarlarındaki upuzun işlemelerde de Mihrimah Sultan'ın o çok güzel ayak topuklarını döven , upuzun saçları tasvir edilmiştir, ve yine denir ki Mihrimah Sultan’ın statüsü iki minareli cami yaptırmaya yetmesine rağmen, yalnızlığını simgelemesi anlamında tek minareli yapılmıştır bu cami.

Ama Sinan Usta aşkını öyle sihirli bir tılsımla mühürlemiştir ki, bu sırra şaşırmamak, o sevdaların naifliğine imrenmemek elde değil. Camiler Sinan Usta'nın aşk'ının birer vesikasıdır sanki, iki caminin de yeri özenle seçilmiştir. Her ikisi de Güneşin doğum ve batım yerleri tespit edilerek yapılmış camilerdir. Edirnekapı’daki ve Üsküdar'daki Mihrimah Sultan Camiileri’ni aynı anda görebileceğiniz bir yer tespit edin. Günbatımında (elbette, yılın sadece bir gününde ki o gün 21 Mart gece ile günün birbirinre eşit olarak kavuştuğu gün’dür daha enteresanı, o gün Mihrimah Sultan’ın doğum günüdür) göreceğiniz muhteşem manzara şudur: Edirnekapı Camii’nin tek minaresinin arkasından güneş batarken, Üsküdar’daki caminin minareleri arasından ay doğmaktadır! “Bu nasıl bir hesaplama, bu nasıl bir estetik anlayışıdır!” dediğinizi duyar gibiyim... Mimarbaşı, Mihrimah Sultan’a platonik bir yakınlık duymasaydı; acaba bu harika uyumu yaratabilir miydi? Sahi biz Mihr ü mâh, Farsça güneş ve ay anlamına geldiğini söylemiştik değil mi ??!

Sağlıkla,

ERSAN BENGİSU

 
Toplam blog
: 6
: 14782
Kayıt tarihi
: 20.05.10
 
 

1970 İstanbul doğumluyum.İÜ SBF mezunuyum. Aynı üniversitede yüksek lisans yaptım. 15 yıldır profesy..