Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mayıs '10

 
Kategori
Tarih
 

O köprülerin altından çok sular geçti

O köprülerin altından çok sular geçti
 

Leonardo da Vinci'nin İstanbul için tasarladığı köprü


Çok takılır aklıma bu söz. Der ki “Çok sular aktı, yani zamanlar da o sular gibi aktı ve geçti.... Çok geçti... Artık yeni bir zaman ve o zamanın yeni şartları ile yaşıyoruz hayatı. Eski şartları unut, bekleme, bitti....” Bu mecazi anlamın dışından bakarsanız çok farklı bir nokta çarpar gözünüze, “ Su” lar vardır ve o “su” ların aktığı yatağın iki tarafı vardır, bu iki tarafı birleştirmek için bir köprü yapılmıştır ve “su” o köprünün altından akar geçer, geçerken zaman değiştirir ama “su“ madde olarak değişmez, doğal çevrimi yoluyla bir gün tekrar aynı köprünün altından geçer ve bir daha, bir daha .... garip bir “ironi” var bu sözün içinde.

“Su” dan ve köprülerden bahis açarak başladık yazımıza, suların ayırdığını birleştiren köprülerden, köprülerin altından geçen suların ve zamanın ilgi çekici bir buluşmasından bahsedelim o vakit...

“15 yy ın hemen başları, Avrupa Ortaçağ’ın koyu karanlığından yeni yeni uyanma çabasında olduğu zamanlar İtalya’da Ser Piero da Vinci'nin ve muhtemelen bir çiftçi kızı olan Caterina'nın evlilik dışı çocuğu olarak Vinci kasabası yakınlarındaki Anchiano'da dünyaya geldi.İsmi Leonardo idi babasının nadiren uğradığı büyükbabasının evinde yaşamaya başladı; arada sırada Floransa’ya babasının evine giderdi 14 yaşına kadar Vinci’de yaşayan Leonardo, büyükanne ve büyükbabasının ardı ardına ölmesi üzerine 1466’da babası ile birlikte Floransa’ya gittiKüçük yaştan itibaren çok güzel çizimler yapan Leonardo’nun resimlerini babası, dönemin ünlü ressam ve heykeltıraşı Andrea del Verrocchio'ya gösterince, Verrochio onu çırak olarak yanına aldı Floransa’yı 1482’de terkederek Milano Dükü Sforza’nın hizmetine girdi. Dükün hizmetine girebilmek için köprüler, silahlar, gemiler, bronz, mermer ve kilden heykeller yapabileceğini anlattığı ancak göndermediği mektubu bütün zamanların en olağanüstü iş başvurusu sayılır. 1485 - 1490 yıllarında doğa, mekanik, geometri, uçan makinelerin yanısıra, kilise, kale ve kanal yapımı gibi mimari yapılar ile ilgilendi, anatomi çalışmaları yaptı, öğrenciler yetiştirdi. İlgi alanı o kadar genişti ki, başladığı çoğu işi bitiremiyordu. 1490 - 1495 yıllarında çalışmalarını ve çizimlerini deftere kaydetme alışkanlığı geliştirdi. Anladınız sanırım Leonardo da Vinci den söz ediyoruz ama burada araya girmekte fayda var Leonardo pek çok şey gibi köprüler de tasarladığı 1489 yılında Milano dan çok çok uzakta , Kayseri Ağırnas’da bir hristyan ailenin bir erkek çocukları oldu...

Biz kaldığımız noktadan devam edelim. Leonardo 1499 yılına kadar Milano da yaşadı 1499’da Milano'yu terkeden ve yeni bir koruyucu (hami ) aramaya başlayan Leonardo, 16 yıl boyunca İtalya’da seyahat etti. Pek çok kişi için çalıştı, çoğu eserini yarım bıraktı. İşte bu zaman dilimi içinde bir yerde 1502 senesinde, kendisi için aradığı koruyucuların en kudretlisine Osmanlı padişahı 2.Beyazıt’a hitaben “Ben kulunuz İstanbul’dan Galata’ya uzanan bir köprü yapmak istiyorum” arznamesini ve aşağıda gördüğünüz köprü çizimi eskizlerini ve planlarını gönderir.

Leonardo bu talebine (çok profesyonelce iş başvurusuna) bir cevap alamaz. Altın boynuz diye bilinen Haliç üzerinde eserini görmeyi bu yolla doğuyu ve batıyı, bu iki koskoca medeniyeti birbirine bağlamayı başaran ilk kişi olmayı çok istemiştir sanırız çünki muhteşem eseri “Mona Lisa” yı yapmaya başladığı tarih bu olaylardan 1 yıl sonrasına rastlar.

Bu arada Osmanlı Devletinin başına 2.Beyazıt’ın oğlu 1.Selim(Yavuz ) geçmiş ve tarihler 1511 senesini gösterdiğinde Kayseri Ağırnas da doğan Hristyan çocuk “devşirilmiş” olarak yeniçeri ocağına girer artık adı Abdulmennan oğlu Sinan dır.kendi ağzından bunu “Bu değersiz kul , Sultan Selim Hanın saltanat bahçesinin devşirmesi olup , Kayseri sancağından oğlan devşirilmesine ilk defa o zaman başlanmıştı........ kurallara bağlı olarak kendi isteğimle dülgerliğe seçildim. Ustamın eli altında , tıpkı bir pergel gibi ayağım sabit olarak merkez ve çevreyi gözledim. Sonunda yine tıpkı bir pergel gibi yay çizerek , görgümü artırmak için diyarlar gezmeye istek duydum........ padişah hizmetinde Arap ve Acem ülkelerinde gezip tozdum. Her saray kubbesinin tepesinden ve her harabe köşesinden bir şeyler kaparak bilgi, görgümü artırdım.” diye anlatan bu genç 1516 da ilk kez mimar olarak Mısır seferine katılan Mimar Sinan dan başkası değildir.

1516 tarihi Sinan için mimarlık yolundaki ilk adımlar anlımına geliyorken Leonardo ustalığın zirvesinde Fransa Kralı 1.Francis in davetiyle Fransa’ nın baş ressam, mühendis ve mimarı olmuştur 1519 yılında Leonardo da Vinci arkasında bugün bile sırrı çözülememiş pek çok deha ürünü şaheser bırakarak ( ve fakat Haliç’in üzerine istediği köprüyü yapamadan) dünyaya gözlerini kapar

• Zaman köprülerin altından akan sular misali akmaya devam eder 1538 yılında Osmanlı İmparatorluğu 3 kıta ya yayılmış bir “Dünya devleti” olarak en zirvedeki günlerini yaşamaktadır, Mimar Sinan büyük bir usta olarak mimarbaşılığa getirilmiştir O’ nun zamanında imparatorluğun her yerinde artık kurumsallaşmaya başlamış Osmanlı mimari stili ile bir çok eser boy göstermekte bu arada kendi sanatını pek çok öğrencisine öğretmektedir. Günün birinde Kanuni Sultan Süleyman baş mimarı Sinan' ı huzuruna çağırarak şöyle söylediği anlatılmaktadır: "Ey koca mimar! Batı' da gittiğimiz en uç ilimiz Mostar' da öyle bir köprü yaptırasın ki, bu güne kadar eşi benzeri görülmeye; bakan gözü gönlü fethede; Türk' ün adını hatırlata, yaşata!" dediği zaman Neretva nehrinin eşsiz güzelliği henüz taçlanmamıştır. Gerçekten Neretva nehri belki tümAvrupa’da görebileceğiniz en güzel nehirdir. Zümrüt yeşili suları ile kıvrılarak akan bu nehir için duyduğum en güzel söz şudur” “Neretva’nın kökeni bosnalı, ruhu Osmanlıdır Mostar’ı bulabilmek için akar Mostar’ın gönlünden akar”İşte o Neretva nın üzerine Sinan’ ın öğrencisi Mimar Hayreddin tarafından tasarlanan köprü, 9 yılda inşa edilmiş ve 1566 'da tamamlanmıştır. 4 metre genişliğinde, 30 metre uzunluğunda ve Neretva nehrinden 24 metre yükseklikteki köprü, dönemi için gelişmiş bir teknoloji ile inşa edilmiştir.. Rivayete göre Osmanlı Sultanı'nın Mimar Hayreddin'e tahta destekler kaldırıldığında köprü yıkılırsa onu idam edeceğini söylediği ve mimarın o gün kendi mezarını kazmaya başladığı anlatılır. Köprü sağlamlığını kanıtlarcasına '429 yıl' ayakta kalmayı başarmıştır.. İçlerinde “mostari” ( köprü bekçileri) oturduğundan Mostar adı bu kelimeden gelmekteymiş. Mimar Sinan’ın kullandığı teknikle yapılan köprü 1992 tarihinde yıkıldlıktan sonra tekrar yapılırken ancak ve sadece aynı teknik tekrar kullanılarak inşa edilebilmiştir.

Mostar köprüsü ve Neretva acılarla kardeş olmuş bir coğrafyanın canlı tanığıdır. Neretva ya yıllar boyu savaşların, ölümlerin, çilelerin, acıların göz yaşları karışmış Mostar içini Neretva’ya dökmüş Neretva yıkılan, yakılan, Mostar’a ağlamıştır. İnanın ki Neretva ya karışan tüm göz yaşaları yollar aşar sulardan sulara karışır, 1502 de yapılmayan ama 2010 Kültür başkenti İstanbul programı dahilinde Haliç kıyısına Eyüp-Sütlüce arasına birebir ölçüleri ile yapılmasına ve üzeri, Mimar Sinan'ın da pek çok köprüsünde kullandığı, küfeki taşı ile kaplanmasına karar verilen “Da Vinci Köprüsü” nün altında Haliç’le buluşur. Esasında hiç de anormal olmaz ama ne olursa olsun bu köprünün açılış tarihi 15 Nisan olmalı neden mi? hem Kayseri' li Mimar Sinan a hemde Vinci' li Leonardo 'ya doğum günü hediyesi olması için evet yanlış anlamadınız yılları farklı olmak kaydıyla her iki dahi 'nin doğum günü 15 Nisan dır. Koca Sinan'ın dediği gibi bir ayağımızı pergelin sabit ucu olarak Neretva'ya, Mostar' a dayadık ve bir yay çizdik kendimize çağının İki büyük deha'sının köprülerinin altından geçen sulara baktık ve siz bakmayın "köprülerin altından çok sular aktığına", ya da bundan sonra daha bir dikkatle ! bakın

Ersan Bengisu
 
Toplam blog
: 6
: 14782
Kayıt tarihi
: 20.05.10
 
 

1970 İstanbul doğumluyum.İÜ SBF mezunuyum. Aynı üniversitede yüksek lisans yaptım. 15 yıldır profesy..