Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Şubat '08

 
Kategori
Deneme
 

Minibüs

Minibüs
 

Minibüs


Üsküdar’a gidecekti. El kaldırıp kalabalıkta kendine yer açarak minibüse bindi. Sıcak yetmezmiş gibi, bir elinde elindeki çantasını, diğeriyle tutacağa sarılarak şoförün ani manevralarına karşı ayakta durmaya çalışıyordu. Arabasını alıp park etmek ve kaldırımcılara park parası vermek oldum olası rahatsız ediyordu onu..

Minibüste kalabalıktı, sıcakta fazla beklememek için kimse sesini çıkarmıyordu. Yanındaki bayanın camdan gelen rüzgarla saçları hafiften yüzüne değiyordu. 30’lu yaşlara gelmiş, alımlı bir bayandı. Üstelik yaz sıcağında giydiği pembe tişört vücudunun tüm hatlarının ve içindeki sutyenin dantellerine kadar gösteriyor, göğüsleri de bütün ihtişamıyla görünüyordu. Bir de sürdüğü parfüm yok mu? Kokusu erkeklerin içini eritecek cinstendi.

Çiçek kokularıyla bezenmiş güzel bir parfümdü ama daha önce bu kokuyu hatırlamıyordu. Kadının teniyle parfümün güzel bir uyum içinde olduğunu söyleyebilirdi. Üstelik ucuz parfümlere de benzemiyordu. Hani Orhan Veli’nin dediği gibi onu da bu “havalar ve kokular” mahvediyordu. Kadın kokusu da işin tuzu biberi oluyordu.

Bu sıcakta müşterilerle görüşmek yerine yazlıkta veya bir deniz sahilinde dinlenmek vardı ama iş daha önemliydi. Zaten piyasada herkes “yaprak kıpırdamıyor” derken o yine de birkaç yaprağı kıpırdatmak için tatile gitmemişti. Ticarette temel prensibi okuduğu bir kitaptan almıştı; “Eğer başkaları duruyorsa sen yürü, onlar yürüyorsa sen koşmaya başla. Ve sen yarışı bitirdiğinde onları koşarken seyretmek çok keyifli olacaktır.” Herkesten bir adım önde olmanın önemini biliyordu.

Gideceği müşteriyi düşündü bir an. Zorlu bir müşteri idi. Aslında malın önemini biliyordu ama yine de piyasaya güveni kalmadığı için zorlu bir müşteri olarak gözüküyordu. İşin kötüsü müşterisinin eşi uzun süredir kırılan ayağının tedavisi yüzünden zor durumlar yaşıyordu. Biraz da bunun olumsuz etkisi vardı. Her telefon açısında eşinin durumunu soruyor, müşterisi de “buna da şükür” diyerek kendini teselli etmeye çalışıyordu. İnşallah kadıncağız bir an önce iyileşirdi de adam da işlerine daha kolay sarılırdı.

Şoför son anda gördüğü bir müşteri için sıkı bir fren yapmıştı. Tek elle adam zoraki tutunurken yanındaki bayanın bütün ağırlığını birden üzerinde hissetti. Vücudu öylesine yumuşaktı ki, hele memelerinin göğüslerine değmesi bu yumuşaklığın katsayısını fazlasıyla arttırıyordu. Dudaklarının birleşmesine 4-5 santim kalmıştı neredeyse. Kadın özür üstüne özür dileyerek şoföre söylenip duruyordu. Aslında diğer ayaktakiler de şoföre veryansın ediyorlardı. Bir tek kendisi memnundu halinden.. Bu nedenle kaptana hiç sesini çıkarmadı, aslında içten içe teşekkür bile ediyordu. Keşke bir kez daha böyle fren yapsaydı!

Göğüslerin yumuşaklığı ile başka alemlere daldı, gitti birden.. Aklında ne iş kaldı, ne de senetler.. Sadece o yumuşaklığı düşünüyordu. Kadınla konuşsa mıydı acaba? Ya da ona bir kartını mı verseydi? Bir minibüste doğru bir hareket değildi bu, çevresindekilerin ne düşüneceğini tahmin edince bu düşüncesinden vazgeçti. Belki indikten sonra uygun bir fırsat olursa.. Ama nasıl olacaktı ki o fırsat?

Tanıştıktan sonra kadınla birlikte neler yapacağını kafasından geçirmeye başladı. Böylesine uyarılmışken aklından geçenler kolayca tahmin edilebilirdi. Kendini hafifçe gülümserken buldu. Acaba başkaları düşüncesini tahmin edebilir miydi? Hemen ciddi işadamı maskesine tekrar büründü. Yapacağı işler ve müşterisi aklına geldi. Saçlardan ve kokulardan arınıp son durakta indi ve karşıya geçmek üzere Beşiktaş motorlarının bulunduğu iskeleye doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı.

 
Toplam blog
: 64
: 968
Kayıt tarihi
: 28.10.07
 
 

Mülkiye İşletme mezunuyum ve aynı zamanda Sakarya Üniversitesi Maliye Bömlümünde doktora öğrencis..