Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Kasım '11

 
Kategori
Güncel
 

Minik Gizem, sen artık bir Simgesin

Minik Gizem, sen artık bir Simgesin
 

Bir simgesin sen


Yaklaşık bir yıl önce, bir video çekildi. Bursa da bir ilköğretim okulunda, karne günü, sınıf öğretmenleri tarafından çekilen bu video görüntüleri, tüm haber kanallarını ve internet sitelerini salladı. Konu, sınıf başkanı ve yardımcısı iki küçük ama ÇOK BÜYÜK kız çocuklarının arkadaşlarına isyanıydı. Aslında bu isyan, herşeye idi bence. Başkanın adı Havva, yardımcısının adı ise Gizem'di. Bu videoyu izlerken, Havva'nın ve Gizem' in sessiz ama sesli çığlıkları beni çok etkiledi. Öylesine doğal öylesine içten ve öylesine insana mahsustu ki. Bu isyanlar, hayatı görmüş geçirmiş insanlara daha çok yakışırdı. Ama bu yavrulara, bu yaşta böylesi yük yakışmadı. En azından benim düşüncem. Bu iki kızımızın dobralıkları, savunduklarının arkasında bu kadar inançla durmaları bana umut vermişti açıkçası. 'Umut var yarınlarda' demiştim. Diğer yandan da bu kadar acı gerçeklerin farkında olmaları ilerde nasıl olumsuz bir etki yapabilir diye de düşündüm. Çocukluklarda ki travmalar, ilerde iki tip insanı çıkarır karşımıza. Ya çok güçlü olurlar yaşama, ya da yok olur giderler, ezilirler hayata. Ortası pek mümkün değildir.

Biliyorum bu video'yu, daha sonra da Beyaz Show' daki canlı yayını izlemişsinizdir. Ben çok fazla detaylara girmek istemiyorum. Zira izlemeyenlerde, google da bu isimleri tarayıp, izleyeceklerdir biliyorum. Ben sadece beni etkileyen noktalara parmak basmak istemiştim. Bir iki repliği paylaşacağım burada.

Sınıf başkanı Havva kızımızın arkadaşlarına can hıraç seslenirken;' 70 soru hazırladım size, ben size anlatmaya çalışıyorum, siz de anlayın, siz de öğrenin 100 alın diye' demesi, Gizem kızımızın kompleksiz, gayet doğal olarak, korkmadan, utanmadan; 'öğretmen ben fakirim diye beni başkan yapmadı, ben ıslak geldim okula bakın, ayaklarıma bakın, Derya'nın ne güzel ayakkabısı var, benim babam alamıyor, benim babam çalışamıyor, inşaattan düştü... Hele hele de, Mini mincacık Gizem'in, kendisinden yapılı Havva ağlarken, onun yanına sokulup, ona 'üzülme, ağlama arkadaşım, ben buradayım' der gibi sarılıp okşaması beni mahfetmişti. Dağıldım şu an ve yazamıyorum. Bu yazı her zaman ki gibi doğaçlama oldu. Neden mi yazdım, gündeme getirdim bu haberi, söyleyeyim.

Sabah kalktım, bilgisayarımı açtım ve facebook'a girdim. Milliyetin paylaştığı haber takıldı gözüme. Açtım okumaya başladım. Ve........ Haber sınıf başkan yardımcısı , küçük surat Gizem ve ablası ile ilgiliydi. Banyoya yıkanmaya giren iki kardeş, Türkiye'nin acı gerçeklerinden biri olan sohben gazı ile zehirlenmişlerdi. Gizem malesef kurtarılamamış, ablası da hayat mücadelesi veriyor.

İçim kaskatı oldu, bu sefer bende onların çığlıklarına ve isyanlarına benzer duyguları hissettim içimde. Sustum, gözyaşı gelmedi, gelemedi. Herkes bilir ben ağlayamıyorum. Nedeni ise Can Yücel'in dediği gibi; acı doruga ulaştığında, gözyaşı gelmezmiş gözlerden...

Burada, lanetler okumak istemiyorum. Nedenleri sıralamak, Sosyal Devlet olmayı beceremeyen, yönetimlerden bahsetmekte istemiyorum. Herkes konuşacak, yazacak, çizecek. Ben burada, küçük surat Gizem'i uğurlamak istiyorum.

Sevgili kızım Gizem,

Seni bir yıl önce tanıdım. O küçük suratını çok sevdim. Hele ki o kocaman yüreğin var ya, onu daha da çok sevdim. Onlarca olanak ve varlık içinde, onlarca yaş ve tecrübelere sahip milyonlarcasının bilemediklerini, hissedemediklerini, 11 yıllık yaşamına sığdırmışsın ya seninle gurur, diğerlerinden utanç duydum. Kaç yaşına gelip de, asalak olarak hayatını sürdürenlerin içinde, sen kısacık yaşamında tüm dünyaya ' ben varım, doğrularım bu ' diyebildin.

Sen benim için artık bir simgesin.

Doğruluğun, isyanın, kendine inanmanın, mücadelenin ve bilincin simgesisin.

Sen hep benimlesin, nurlarda ol güzel, minik ama BÜYÜK GİZEMİM... 

 
Toplam blog
: 39
: 1366
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

Gazi Üniversitesi Ekonomi Fakültesi 1982, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi,Yöneticilik İht..