- Kategori
- Kültür - Sanat
Mızraklı Kapı'nın Ardındaki Zarif Şövalye
Çözülmemiş düğümleri yürekte taşıya taşıya gitmek... Hulki Aktunç, Moda, 2009
Çok iyi bir gözlemciydi Hulki Aktunç ve birkaç devrin tanığıydı. Kalemi bu dikkatli gözlemlerinden beslenen ve akılcı sorgulamasıyla daha da güçlenen bir usta yetenek. İstanbul sokaklarındaki ağaçları çiçeklerine, kokularına, üzerinde sığınmış konuk kuşlarına değin bilirdi. Nerede hangi semtte hangi ağaçta hangi kuşlar yaşamakta, anlatmıştı, defalarca anlatmıştı. Kasedi epeyce başa sararak anlatacağım.
Bir ÇAĞ YANGINI benzeri dahi yazılamayacak bir edebiyat abidesidir. 70' li yıllarda ödül aldığında gazetede haberi görünce tepem atıverdi. -74 den sonra olmalı.-..Benden önce biri - hem de genç biri, ben yaşlarda- kalkmış, benim dedemin evini yazmış diyeydi kızgınlığım. Çünkü o sıralarda hep kafamda kurgularla geziyordum. Dedemin evinde yaşadıklarımızı hafifleten, gerçeküstüye çeviren kurgulardı. Belki de o kurgular olmasa yaşayamaz insan kim bilir? Sonra Bir Çağ Yangını bir köşede kaldı tıpkı diğer edebi kitaplarım gibi. Yaşam zordu, farklı bir alandaki çalışma koşullarım edebiyat ve sanatla ilgilenmeye olanak tanımıyordu. Sonuçta uzun yıllar o romanı okuyamadım, unuttum ve gazete haberinden aklımda kaldığı kadarıyla "dedemden kalan o eski evi" yazdığı için yani bizim bir zamanlar yaşadığımız evdi orası, gıcırdayan merdivenleriyle, bin yıllık fareleriyle, Bizanslı gelinciğiyle, üstelik de Sultanahmet 'taraflarında olduğundan işte, dedemin evini anlatmıştı yazar ve alevi sönse de közü küllenmiş de olsa kızgındım o kitabın yazarına. Oysa romanı da okumamışım. Bütün bilgim gazetedeki yazı ve belki de alınca arka kapağı ve bir kaç sayfasını okumuş olabilirim. - Edebiyat haberleri bir zamanlar ne çok önemliymiş. O zamanlar yani 70' li yıllarda edebiyat dünyasında "Kıtalar" ve çevresinde öbeklenmiş oynak "Adalar" yok muydu? Vardı da bana yokmuş gibi mi gelirdi? Varlığını bilmediğin şeyi düşünemezsin ki!
Gazetelerdeki, dergilerdeki edebiyat yazılarını en saf yanımla okurdum, içtenlikle, heyecanla. Sanıyorum o okuduğum yazı da gerçekten "Adalar ve Kıtalar cemaatine dahil olmayan" gerçek edebiyat sevgisiyle dolu birine aitti. Kim bilir nasıl verildiyse kitapla ilgili bilgi, ben aradan yıllar geçmiş olsa da kızgındım, kitap kütüphanemin bir köşesinde elime geçtiğinde. Şimdi var mı öyle edebiyat haberleri? Olanı da bir solukta okuyup ikinci solukta unutuyor olmadık mı?- Nasıl bir kırgınlıksa işte yazarına kırgınım. Kıskançlık demek, evet dürüst olmak gerekirse bu daha uygun. Şimdi biliyorum niye böyle dosdoğru yazıyorsun diye kızanlar olacak yakınlarımdan ama değişemem ki. Ben böyleyim. Doğruları bildiğimi söylerim. Sanatla edebiyatla ilgilenmeye zaman bulduğumda görmüştüm küskün kitabı. Yazarına biraz garezliyim ya adını da bilmiyorum tam ama kitaptan bakarak yazdım Google hazretlerine, nerededir dedemin evini benden önce yazan bu yazar, neler yapmış onca zaman diye ve böylece izini sürmeye başlayınca, bir kaç yıl evvelinde ciddi rahatsızlıklar geçirdiğini öğrendim. Sanıyorum o arada kitabını okudum yoksa tanıştıktan sonra mı? Bir toplantısı olacağını duyunca koşarak gitmiştim ve Hulki Aktunç'un o entelektüel ve akılcı sohbetini dinleyince, neler neler düşündüğümü artık sormayın, kendime ne denli kzıdığım da ayrı konu. Aslında o toplantı faslını da yazmak isterim, belki de bir yerlerde daha yüzeysel olarak yazdım. Jale Sancak 'ın Galapera 'sındaydık. Jale Sancak, yazdığı kitaplarıyla olduğu kadar meraklılarına değerli edebiyat insanlarını dinleme ve anlama olanağı veren çok önemli toplantıları ile İstanbul kültürünün ve edebiyat sosyolojisinin tarihine geçecek bir başka değerdir aslında...
Hulki Aktunç'la Moda yakasında karşılaşmamız da hiç unutmam Mızraklı Kapı'nın oralardaydı. Orada, eski Moda İskelesi 'ne el koyan İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin "bira yasağı" getirmesine karşı gençlerin protestosunda gençleri destekleyecektik. Orada şarkılar türküler söyleyerek yapılan güzel protesto hoşlarına gitmemiş olmalı ki, mızraklı demir korkuluklardan kapılar takıldı Moda iskelesi İBB Sosyal Tesisleri diye nitelenen -aslında İBB'nin olduğu kadar hatta daha fazlasıyla ora halkının da olan- o güzelim iskelenin rıhtımdan giriş kapısına. Son protesto yağmurlu bir akşamdaydı- pek ünlü romancı olarak gazete köşelerini tutmuş, bir yazar da tarihi restoranda, rakısını yudumlarken keyifli bir yüzle sohbete dalmıştı karşısındaki arkadaşıyla ara sıra da sırıtarak, protestoculara da göz ucuyla çaktırmadan ama küçümseyerek bakıyordu ve bizler şarkılar, türküler, bildiri derken yağmur bastırınca dağılmaya başlamıştık.
İşte o sırada telaşla biri geldi yanımıza. Galiba ben tek başınaydım kaldırımda ve yolcu yolunda gerek diyerek eve doğru gidiyordum. Baktım Hulki Aktunç 'tu taksiden telaşla inen kişi. Geç kaldım, diye nasıl üzgün.Hemen -Serin Teo-Teoman Bey ve birkaç arkadaşın oturduğu o güzel yere, çayhaneye- bira da vardı- götürdüm Hulki Bey'i. Daha sonra uzun süre buluşma yerimiz olarak kaldı o sahildeki güzel yer ta ki futbol yayınları bizim sohbetlerin üstesinden gelene kadar. Pek çok yazarın, edebiyata gönül vermiş insanın, şairlerin katıldığı konuşmalarla kendimizi aştık. İşte bu da o güzel iyi insan, Mızraklı Kapının Ardındaki Zarif Şövalye Hulki Aktunç 'un verdiği şevkle oldu. Ne keyifli anlatırdı Kemal Tahir 'in meclislerini ve belki de bizlere de benzer olanakları yaratmanın gizli mutluluğuyla sürdürüyordu o güzelim sohbetlerini, bozuk sağlığına rağmen...
Sevgili Hulki Aktunç, öykülerinle de 60 lı 70 li yılların Kadıköy Çarşısı'nda dolaştırırdın bizi ve hatta o dükkancılar, esnaf, hamallar, kardeşimiz kadar yakın geliverirdi, içimiz ısınırdı, sayfalardan seslenmek isterdik onlara. O sevinçle kalmamıza iznin olmazdı pek ve kolumuzdan tutardın bizi kalemini ucuyla atardın sahillere, Lodos'la beraber kendimizi Moda kıyılarında bulurduk. İstanbul kıyılarında...belki de Üsküdar 'da... Şimdilik bu kadar....Yani devamı gelecek gibi bu yazıların. Eski günleri nostaljiyle anan, anlatan kıdemliler kervanına biz de mi katılıyoruz sessizce? Düşündüm de Moda kıyıları deyince, Cemal Süreya'nın şiirinden yola çıkarak yazdığım "Bir Adam ve Bir Şapka" öykümde ne kadar etkin vardı acaba diye. Bunu ben de dahil belki de kimseler ne araştıracak, ne de bilecek. Yaşam bu işte... Çözülmemiş düğümleri yürekte taşıya taşıya gitmek. Işıklar içinde yat sevgili Hulki Aktunç. Hep saygı ve sevgi ile anacağımız değerli dostumuz , Mızraklı Kapı'nı Ardındaki Zarif Şövalye, şimdilik hoşça kal.... Emel Dinseven ( ezgi umut) 9 Haziran 2014
Not. Bu yazıyı Teoman Serin 'in rahmetli Hulki Aktunç için hazırladığı facebook etkinliği için hazırlamıştım.
https://www.facebook.com/events/1498276297054124/1498421760372911/?notif_t=event_mall_comment
Emel Dinseven