Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

30 Mart '07

 
Kategori
Üniversiteler
 

Modaya uygun

Modaya uygun
 

Üniversiteli olmak= Fashionable (2 yıl önce yazılmış bir yazı)

Evet başlık bu ve ne yazık ki benim ülkeme baktığım pencereden gördüklerim de bu başlığın tezahürlerinden başka bir şey değil. Fashionable olabilmenin alt paragraflarında bu kavram dallandırılıp sulandırılabilir ama en genel anlatımı ile popüler kültürün pençesinde kıvranan yerelde Türk Üniversitelisi küresel düzeyde ise hem gelişmekte hem de geliştiğini sanmakta olan ülkelerin üniversitelilerine musallat bir hal. Biraz önce Radikal İki’de gençler sayfasında bir arkadaşın yazdıklarını okuduktan sonra bir şeyler yazmam gerektiğinin (nedense) farkına vardım!

İki’ nin ön sayfalarının müdavim yazarları memleketin sosyal demokrat pencereden mi neoliberal pencereden mi daha pembe göründüğünü tartışadursunlar, gençlik içinde bulunduğu durumu anlamlandırmakta oldukça zorlanıyor, genelde başına geldiği gibi. Liselilik döneminde kavgalı olduğu vücudunun kimyasıyla yeni yeni barışma eğiliminde olan bir kitlenin mevcut popüler kültürle anlamlandırmaya çalıştığı hayat ancak önekinde POP olan bir takım aktivasyonlarla mümkün günümüzde. Kafasının içindekilerden çok dışındaki maddi güruhlarla ilgilen bir gençlik Milli Eğitim’in istendik yönde geliştirmek istediği davranışlar kategorisinde değildir herhalde. Yalnızca olayın dışında durup yaşanılan her türlü olumsuzluğa eleştirel bir perspektiften bakmak en basit anlatımıyla “ucuzcu aydınlık”tan öteye gidemez kanaatindeyim. Yıllardır yalnızca dönem belgesellerinde izlediğimiz yürüyen öğrenci kitlelerinin karşısına malum kolluk güçleri çıkar ve filmin sonu hiç de hoş bitmez. Aslında aynı kareleri bugün de izlemek mümkün, yalnızca içinde bulunduğu durumu sorgulayan ve bu sorgulamadan her defasında negatif sonuçlar alan yirmili yaşlardaki bir gencin yerine koyun kendinizi bir süreliğine, sizin ilk tepkiniz ne olurdu? Elbetteki burada vurgulanmak istenen düşünce salt bir başkaldırının başlı başına doğru bir tutum olduğu değil ancak bunun ne kadar normal bir tepki olduğunu anlatmak asıl istenen. Konunun bir diğer boyutu ise yürüyen, itiraz eden, kendini muhalif bir söylemle ifade etmeye çalışan azınlığın dışında bir de büyükleri tarafından “sen yalnızca derslerine çalış gerisi seni ilgilendirmez” özdeyişi salık verilmiş “bilimsel idealist güruh” var ki onların durumu muhalif kitleden daha zor çünkü onlar biliyorlar ki ya da en azından çok kısa bir sürede öğreniyorlar ki bu ülkede çalışan, yenilik üreten, kendisini geliştiren değil bulunduğu durumu kabullenip bu durum karşısında evrim teorisinde olduğu gibi koşullara kendisini en iyi adapte eden başarılı oluyor. Yıllarca tez, doktora, seminer, sunum, konferans, deney diye koşuşturduktan sonra başınızdaki kırlaşmış saçlarınız ve en iyi ihtimalle yeni bir popstarın kazandığından daha az olacağını bildiğiniz bir maaşınız, ödeneksiz araştırma projeleriniz ve ennihayetinde de gemisini kurtaran kaptan psikolojisi ne yazık ki bu bilimsel idealist kitlenin sonu.

Şimdi, kendimize bir soralım: Biz bu çocuklara kendilerini ifade edebilecekleri ve özgüvenlerinin temellerini atabilecekleri bir fırsat tanıdık mı? Ben bu fırsatın bu ülkenin gençlerine hiçbir zaman tanınmadığı kanaatindeyim, durum böyle iken bu gençlikten popüler kültür dışında bir yönelim beklemekte başlı başına bir safdillik olur. Aslında özeleşiri yapması gereken yirmili yaşların sudan çıkmış balık psikolojisi ile çevresini tanımaya çalışan gençlik değil ona bir türlü kendisini ifade etme fırsatı tanımayan her dönemin muktedir güçleridir. Biz ne zaman ki bu fasit daireden kurtulmaları için onlara rehberlik yaparsak onlarda ülkesini, dünyayı ve evreni en nesnel biçimde değerlendiren karşılaştığı sorunlarda çoktan seçmeli şıklar aramadan kendi yanıtını kendisi bulan, üreten, yöneten, değiştiren, dönüştüren, sorumluluk almaktan korkmayan, girişimci, yaratıcı ve kendi etik kurallarını uzlaşma kültürü ile oluşturabilme becerisine sahip; özgüveni tam gençler olurlar. Biz Onlara bu fırsatı verirsek elbette.

Yazıda kullanılan yüksek perdeli dile bakıp da benim yaşımın da kırklı-ellili yaşlar olduğunu düşünebilirsiniz.Hayır ben yalnızca 25 yaşındayım yani çözüm reçeteleri yazdığım kitlelerle neredeyse aynı yaştayım, ama nereye savrulduğunu bilmeyen gençten mecburen rasyonelliğe erken geçiş yapan bir yetişkin hissiyatıyla karalıyorum bu satırları. Belki de bu yazıda anlatılmak istenen içerlerde bir yerlerde kalmış uhdenin bu vesile ile dışavurumudur, kimbilir. Eleştirmeden önce, kısa bir süre pencerenizin perdesini güneşin olduğu taraftan aralayın, içeri güneşle birlikte kendi gençliğinizin yarım kalmışlığının da çöktüğünü göreceksiniz. İyi sabahlar!

*Modaya uygun.

Eski öğrenci yeni yetişkin

 
Toplam blog
: 12
: 515
Kayıt tarihi
: 26.01.07
 
 

İlk, orta, lise, yükseköğrenim hayatımı Samsun'da tamamladım. Halen bir kamu kuruluşunda network sor..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara