Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mart '08

 
Kategori
İzmir
 

Mola

Mola
 

Saat 16.00 a geliyordu. Çok önemli bir görüşmem vardı. Bunun için de kolayca bulabileceğim bir mekana ihtiyacım vardı.

Bir şehirden başka bir şehre taşındığınızda kimseyi tanımazsınız. Tanıştığınız birkaç kişiyle de görüşmek istediğinizde nerede buluşacağınızı bilemezsiniz. Yollar mekânlar tarif edilir ama tarif uzadıkça akıllar karışır yol iz kavramı çorbaya döner. En kısa yoldan ve en bilinen yerde arkadaşınızla buluşmaya karar verirsiniz.

Öyle ya gideceğiniz yere kaybolmadan ulaşmalısınız. İşte ben şu an öyle bir yerdeyim. İzmir' e yeni gelenlerin kaybolmadan buluşabildikleri en gözde mekânlardan biri olan Sevinç Pastanesi' ndeyim.

İlk geldiğimde pastane tıklım tıklım doluydu hiç boş masa yoktu. Garsona bir masa ayarlamasını rica ettim ve bir süre barda oturup masanın boşalmasını bekledim. Nihayet cam kenarında iki kişilik bir masa boşaldı ve ben hemen davranarak masada yerimi aldım.

Kahvaltıyla durduğum için karnım acıkmıştı. Peynirli kanepe ve çayla karnımı doyurdum. Beklediğim arkadaşın gelmesi bir saati bulacakmış. Ne yapsam da vakti çabuk geçirsem diye başladım kara kara düşünmeye.

Sokağı seyretmeye başladım. İnsanların haline bakılırsa hava iyice soğumuştu. Palto yakaları kalkmış insanlar atkılara sarınıyordu. Çok üşüdükleri her hallerinden belliydi.

Tam karşımda binanın tepesinde altı tane bira şişesinden oluşan yeşil fosforlu ışıklı bir tabela yanıp sönüyordu. Bu esnada gözüme çiçekçi ilişti. Rengârenk kasımpatı satıyordu. Beyaz pembe kırmızı turuncu hepsi birbirinden güzeller. Harika görünüyorlar.

<ı>

Tam bu esnada aklıma pis bir espri geldi

Kadının elinde ne var?

Sepet

İçinde ne var?

Çiçek

Ne satıyor?

Sepet...

Bu espri de nereden geldi aklıma diye kendi kendime gülümsedim. Pastanenin içinde de adamın biri ( Haline bakılırsa işadamı ) hararetle yanındakine talimatlar veriyor. Volümü gittikçe artırıyor, olanca dikkatimi dağıtıyor. Ben de dikkatimi toplayıp yazımı bitirebilmek için çabalıyorum.

Yan tarafta yine yeşil bir tabela gördüm. ' Fil Pizza ' yazıyor. Aklıma fuarda gördüğüm fil geldi. Adı Bahadır' mış. Çok ünlü bir filmiş. Bir file Bahadır ismini veren kişiyi görmeyi isterdim doğrusu.

Ben bunları yazarken akşam oldu hava iyice karardı. Ama arkadaştan hala bir haber yok. Yazım da bitmek üzere ve ben yeni bir yazıyı düşünmüyorum. Cam kenarı olduğundan mıdır nedir soğuk oldu üşümeye başladım.

Buna bir çözüm bulmalı. Buranın salebi güzelmiş. Mis gibi tarçın kokan sıcacık bir salep. İçip ısınmak en güzeli. Hemen siparişimi verdim. Çok hızlı servis yapıyorlar.

Bana müsaade, salebim geldi. Umarım salepten sonra beklediğim arkadaşım da gelir.

Başka mekânlarda buluşmak dileğiyle...

Not : Fil Bahadır' ın sonradan öldüğünü öğrendim çok üzülmüştüm.

 
Toplam blog
: 1929
: 661
Kayıt tarihi
: 11.11.06
 
 

  Hayatı ciddiye almam, emeği çok ciddiye alırım. Dünyanın en vazgeçilmez üçlüsü; çocuklar, çiçek..