- Kategori
- Futbol
Mucizeye kalırsa iş, hem kebap yanar hem de şiş! 2:0

2:0 başlamıştık lige, 2:0 bitirdik, istikrar bu işte!
Sarı Kanaryalar için kötü başlamıştı 2007-2008 sezonu. Daha ilk maçında deplasmanda İstanbul Büyükşehir Belediyespor'a karşı etkisiz oynayıp, ilk yenilgiyi almıştık. Hem de bizim kiralık verdiğimiz Kerim Zengin'di golü atan, Galatasaray mağlubiyetinde golü kendi kalesine atan yine Kerim'di. (Ellerin kiralıkları şampiyonluk getiriyor, bizimkiler felaket-:))
Takım uyum sağlayamadı, ilk maç, hadi neyse, demiştim. Şampiyonlar Ligi ön eleme maçları vardı, birer birer rakipleri elediler ve gruptan ikinci olarak çıktılar, üstelik kendi sahasında yenilgi yüzü görmeden. Çeyrek finali Chelsea ile oynayıp, başları dik olarak yurda döndüler.
İşte, ne olduysa o Chelsea maçından sonra oldu, takım bir türlü düzelemedi, akılları Avrupa sahalarında kaldı, tabii sahalar güzel olunca. Tüm bunlara rağmen iyi durumda ve liderken, 32. haftada Ali Sami Yen'de kendi ellerimizle bıraktık şampiyonluğu, hala umut vardı son dakikaya kadar, çünkü Teknik Direktörümüz Arthur Zico öyle demişti; "yaşadığımız sürece umut var, son düdüğü bekleyin!" Onu kırmadık, ama son düdüğe gerek kalmadı; Trabzon'da öyle bir bocaladı ki takım, şampiyonluk kazanılsa bile taraftarın içine sinmeyecekti. Bu kez olmadı, yakışmadı bu büyük takıma böyle oyun.
Bir oyuncu ile aldı götürdü Trabzonspor, o ne Yattara'ymış Allah aşkına, beş yıldır neredeymiş? Zaten maç öncesi mikrofonlara; " Trabzon için bir yıl boyunca iki maç vardır, o da Fener maçları, " demişti. Vayy be! Fenerbahçe kulübü diğer kulüplerden artı-motivasyon ücreti talep etmeli. Hiç prime filan gerek yok, en sakatı, en formsuzu en işe yaramazı, en yedeği bile Fener adını duyunca devleşiyor sahada.
Maç, bizim açımızdan hem kötü hem de şanssızlıklarda doluydu, hemen ilk dakikalarda elektrik kesildi, 6-7 dakika beklediler, oyun soğudu. Yine dedik, birşeyler olacak. İlk değil bu, iki yıl önce bir sürpriz yapmışlardı, bugün zaten her şey ters gitti, kızlar ve erkekler basketbol takımları gündüz maçlarında yenildiler, PAF takımı da 2:0 yenilmiş, ağabeyleri de finali yenilgiyle yaptılar.
Zar zor üç gol attık, üçü de ofsayt. Bir de Semih'in üst direkten dönen, kaleye girmeyen şutu var. Neyse, züğürt tesellisi olacaksa eğer, 17 gol ile gol kralı oldu Semih, geçen yılın kralı kaptan Alex de 14 golle 3. sırada.
Bu akşam takımın yarısı yoktu, son anda Kezman da kadro dışı kalınca hiçbir maçta oynamayan İlhan Parlak girdi oyuna. Uğur Boral sakat olmasına rağmen en çok koşan ve özverili oynayandı, ortasaha yoktu neredeyse. Alex gününde olmayınca, ne Aurelio çıktı ortaya ne de Deivid. Oynayıp oynamaması çok tartışılan Selçuk çok top kaybetti ve gollerde hatası var. Yasin, yine seyretti kaleye giren topları. Edu, kendini affettirmek için son dakikalarda canlandı, ama oyun bitti.
Gökhan Gönül ve Uğur Boral dışında beğendiğim oyuncu yok gibi, bir de kaleci Serdar, farkın artmasını engelledi. Yasin sakatlanıp çıktı, yerine hiç oynamayan Can girdi, Kazım çıktı, belki ilk kez Gürhan katıldı oyuna. Bu şanssızlıklar yenilgiye bahane değil, kazanma isteği yoktu bence. Trabzon kötü geçirdiği sezonu bu sonuçla affettirdi, büyük maçlarda hiç galibiyeti yoktu ve 6 yıl aradan sonra Fener'i yendi ve kurtuldu.
Turkcell Süper Lig'deki kötü gidişleri, Avrupa'da alınan başarılarla unuttuk, hep birlikte sevindik, takıma destek olduk. Ama böyle bitmemeliydi sezon, deplasmanda olsa bile, iş mucizeye kalmasa bile, Fenebahçe'nin büyüklüğüne yakışır bir sonuç alınmalıydı. Doymuş insanı memnun etmek zordur, bizim çocukların da karnı epeyce tok, her yönden, onun için bir anlamı yoktu bu maçın...
Ne diyelim, canımız sağolsun! Şampiyonlar Ligi'ne katılmak önemliydi, onu sağladılar. Kendi iplerini kendileri kestiler, kendi elleriyle hediye ettiler, alın biz 17. kez şampiyon olduk, siz de 17. şampiyonluğu görün, dediler. Hem sizin daha çok ihtiyacınız var, biz iyi gün değil, kötü gün dostuyuz, dediler...İşte bu kadar!
Kutlanacak biri varsa, o da Feldkampf'dır, o olsa bu sonuç olmazdı. Vatana millete hayırlı olsun!
************
Resim alıntıdır:
http://www2.internethaber.com/news_detail.php?id=140249
Takım uyum sağlayamadı, ilk maç, hadi neyse, demiştim. Şampiyonlar Ligi ön eleme maçları vardı, birer birer rakipleri elediler ve gruptan ikinci olarak çıktılar, üstelik kendi sahasında yenilgi yüzü görmeden. Çeyrek finali Chelsea ile oynayıp, başları dik olarak yurda döndüler.
İşte, ne olduysa o Chelsea maçından sonra oldu, takım bir türlü düzelemedi, akılları Avrupa sahalarında kaldı, tabii sahalar güzel olunca. Tüm bunlara rağmen iyi durumda ve liderken, 32. haftada Ali Sami Yen'de kendi ellerimizle bıraktık şampiyonluğu, hala umut vardı son dakikaya kadar, çünkü Teknik Direktörümüz Arthur Zico öyle demişti; "yaşadığımız sürece umut var, son düdüğü bekleyin!" Onu kırmadık, ama son düdüğe gerek kalmadı; Trabzon'da öyle bir bocaladı ki takım, şampiyonluk kazanılsa bile taraftarın içine sinmeyecekti. Bu kez olmadı, yakışmadı bu büyük takıma böyle oyun.
Bir oyuncu ile aldı götürdü Trabzonspor, o ne Yattara'ymış Allah aşkına, beş yıldır neredeymiş? Zaten maç öncesi mikrofonlara; " Trabzon için bir yıl boyunca iki maç vardır, o da Fener maçları, " demişti. Vayy be! Fenerbahçe kulübü diğer kulüplerden artı-motivasyon ücreti talep etmeli. Hiç prime filan gerek yok, en sakatı, en formsuzu en işe yaramazı, en yedeği bile Fener adını duyunca devleşiyor sahada.
Maç, bizim açımızdan hem kötü hem de şanssızlıklarda doluydu, hemen ilk dakikalarda elektrik kesildi, 6-7 dakika beklediler, oyun soğudu. Yine dedik, birşeyler olacak. İlk değil bu, iki yıl önce bir sürpriz yapmışlardı, bugün zaten her şey ters gitti, kızlar ve erkekler basketbol takımları gündüz maçlarında yenildiler, PAF takımı da 2:0 yenilmiş, ağabeyleri de finali yenilgiyle yaptılar.
Zar zor üç gol attık, üçü de ofsayt. Bir de Semih'in üst direkten dönen, kaleye girmeyen şutu var. Neyse, züğürt tesellisi olacaksa eğer, 17 gol ile gol kralı oldu Semih, geçen yılın kralı kaptan Alex de 14 golle 3. sırada.
Bu akşam takımın yarısı yoktu, son anda Kezman da kadro dışı kalınca hiçbir maçta oynamayan İlhan Parlak girdi oyuna. Uğur Boral sakat olmasına rağmen en çok koşan ve özverili oynayandı, ortasaha yoktu neredeyse. Alex gününde olmayınca, ne Aurelio çıktı ortaya ne de Deivid. Oynayıp oynamaması çok tartışılan Selçuk çok top kaybetti ve gollerde hatası var. Yasin, yine seyretti kaleye giren topları. Edu, kendini affettirmek için son dakikalarda canlandı, ama oyun bitti.
Gökhan Gönül ve Uğur Boral dışında beğendiğim oyuncu yok gibi, bir de kaleci Serdar, farkın artmasını engelledi. Yasin sakatlanıp çıktı, yerine hiç oynamayan Can girdi, Kazım çıktı, belki ilk kez Gürhan katıldı oyuna. Bu şanssızlıklar yenilgiye bahane değil, kazanma isteği yoktu bence. Trabzon kötü geçirdiği sezonu bu sonuçla affettirdi, büyük maçlarda hiç galibiyeti yoktu ve 6 yıl aradan sonra Fener'i yendi ve kurtuldu.
Turkcell Süper Lig'deki kötü gidişleri, Avrupa'da alınan başarılarla unuttuk, hep birlikte sevindik, takıma destek olduk. Ama böyle bitmemeliydi sezon, deplasmanda olsa bile, iş mucizeye kalmasa bile, Fenebahçe'nin büyüklüğüne yakışır bir sonuç alınmalıydı. Doymuş insanı memnun etmek zordur, bizim çocukların da karnı epeyce tok, her yönden, onun için bir anlamı yoktu bu maçın...
Ne diyelim, canımız sağolsun! Şampiyonlar Ligi'ne katılmak önemliydi, onu sağladılar. Kendi iplerini kendileri kestiler, kendi elleriyle hediye ettiler, alın biz 17. kez şampiyon olduk, siz de 17. şampiyonluğu görün, dediler. Hem sizin daha çok ihtiyacınız var, biz iyi gün değil, kötü gün dostuyuz, dediler...İşte bu kadar!
Kutlanacak biri varsa, o da Feldkampf'dır, o olsa bu sonuç olmazdı. Vatana millete hayırlı olsun!
************
Resim alıntıdır:
http://www2.internethaber.com/news_detail.php?id=140249