Mühendis ve bilim adamı

Mühendis ve bilim adamı arasında ne fark vardır, hiç düşündünüz mü? Bilim adamı bulduğu sonuçlardan hep kuşku duyar, mühendis ise hiç kuşku duymaz? Eğer bilim adamı kuşku duymasaydı bilimin ilerlemesi mümkün değildi, eğer mühendis kuşku duysaydı kullandığımız hiçbir alet güvenli olmazdı.

Ben bu kadar yalın düşünüyorum bu konuda. O nedenledir ki bilim adamı ebedi mutsuzdur, çünkü var oluşun sebebini ve başlangıcı arar. O nedenledir ki mühendis mutludur, bilimin sundukları ile para kazanır, hayat kurar.

Transistör ve diyotu bulan fizikçi yaptığının mühendisliğe ve insanlığa ne yararı olduğundan haberi bile olmamıştır. Ama transistörlü radyoları imal eden mühendis ve şirketi dünyanın en zengin şirketi olmuştur.

Kuantum fizikçileri içerisinde zengin olan, zengin bir hayat yaşayan yoktur, ama hepsi çok ünlüdür, Planck, Schrödinger mesela. Ama bugün kuantum elektroniği kullanılan onlarca aleti kullanıyoruz. Plazma fizikçileri, katı hal fizikçileri de aynı durumdadırlar. Ama plazma, LCD televizyonlar dünyanın fiyatına evimizin baş köşesinde yer tutarlar.

Bilim evrenle ilgilidir, evreni keşfeder, sosyal hayatın içine balıklama dalmaz, ve hatta sosyal hayatı aniden değiştirmez. Ama teknoloji yani mühendislik öyle bir şeydir ki, sosyal hayatın içerisine balıklama dalar ve her şeyi değiştirir.

Çünkü teknoloji hız demektir, hareketi kolaylaştırma demektir, bilgiyi transfer etme demektir. Yürüyerek avlanan insanlar, hayvanı ehlileştirdiklerinde, arkasından tekerleği bulduklarında, daha uzağa gitmeye, daha hızlı hareket etmeye başladılar. Teknoloji, yani basitçe enerji kullanımında verimlilik ve etkinlik kimin elinde ise o dünyaya egemen olur. Yani basitçe söylemek gerekirse, mühendislik, yani teknoloji üretenler dünyaya ister istemez egemen olurla, güçlü olurlar. Üretmeyip yalnızca kullananlar ise fazla bir şey söylemeye gerek yok gördüğünüz ne varsa öyle olurlar.

Türklerin , ya da Asyalı kavimlerin dünyaya egemen olduğu dönmelere, ve o dönemlerin teknolojilerine yani mühendisliklerine bakalım. Demiri işlemek, çeliğe su vermek, at ile hareket etmek. İşte Türklerin işte Moğolların dünya egemenliğinin sırrı. Tabii ki bu sırrın sürekliliği sürekli gelişme ile sağlanabilirdi.

Sürekli gelişme ise sürekli sorgulayan, sorguladıklarını sonuçlandıran, sonuçlarından şüphe eden bilim adamlarını ve bilimi desteklemekle. Bilim ve teknoloji, bilim adamı ve mühendis işbirliği sürekliliği sağlayan, dünyada önemli bir yer tutmaya neden olan unsurdur.

Ne tek başına bilim, ne tek başına mühendislik. Bunların koordinasyonuna önem veren ve teşvik eden bir yönetim çok ama çok önemlidir.

Teknisyenler ve mühendisler ile bilim adamları birbirlerini çok seven insanlar değillerdir. Edison ile Tesla’nın meşhur çatışması buna örnektir. Edison doğru akım kullanarak yaptığı ışıklandırmayı daha etkin hale getirecek olan alternatif akıma ve bu yoldaki Tesla’nın önerilerine hep karşı çıkmıştır. Sonunda kazanan bilim yani Tesla olmuştur ama Edison’un inadı kullanımı geciktirmiştir.

Bilim ve teknoloji bugünkü dünyanın yani bilgi çağının iç içe geçmiş iki kavramıdır. Bunun nimetlerinden yararlananlar bilime önem verip teknolojiyi üreten ülkelerdir. Diğerleri sadece mühendisliğin sonuçlarından yaralanırlar ve bu sonuçlar hep pahalıdır, bağımlı kılar, ve sizi kendine mahkum eder. Teknoloji bağımlısı hale geldikten sonra bundan kurtuluş yoktur. Bilgisayarsız, cep telefonsuz bir dünya, özellikle cep telefonsuz bir dünya düşünebiliyor musunuz?

Bugünkü dünya düzeni ve teknolojisi artık hem bağımlı, hem de bağımsız olmayı kavrayabilecek insanlara ihtiyaç duyuyor. Bu Amerikan arabalarının kaputunu açtığınızda içindeki tüm teferruatın Japon malı olması gibi bir şey. Artık dünya böyle bir duruma doğru gidiyor.

Bu dünyada yaşamaya hazır mısınız? Teçhizatlarınız iyi mi? Değilse yandınız.

Bilim adamları ve mühendislerin dünya ile konuşur olmadığı, bilim ve teknoloji üeretn bir ülke olunmadığında, gelecekteki yerimizin ne olacağını tahmin ediniz.