Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ocak '13

 
Kategori
TV Programları
 

Muhteşem Yüzyıl'ın keyfi kaçtı kaçacak..

Muhteşem Yüzyıl'ın keyfi kaçtı kaçacak..
 

Ve nihayet uzun bir aradan sonra Muhteşem Yüzyıl yazmaya geldi sıra..Bu sezonun ikinci yazısını yazıyorum Muhteşem Yüzyıl ile ilgili. Çok söz birikti ama ben son üç bölümü yorumlayacağım kendimce..Ama öncelikle belirtmek istediğim bir nokta var..
 
Sinemada, tiyatroda, televizyonda, müzikte, resimde, sanatın hangi dalında olursa olsun, baskıyla ve zorlamayla yapılan bir takım faaliyetlere, kesintilere, değişikliklere yani kısacası sansür adı verilen her türlü olaya karşıyım. Zira bu tarz baskılar sonucu yapılan her şey eğreti duracak, sahici ve samimi olmayacaktır. Son zamanlarda Muhteşem Yüzyıl için yapılan ağır eleştirilerin, dizinin genel yapısında gözle görülür değişikliklere yol açtığı görülmekte. Belki de sırf bu yüzden bu güne kadar hiç görmediğimiz pek çok ilginç sahneyi de bu sayede seyretmiş olduk. İçimize sindi mi..Bana sorarsanız hayır..Eleştirim, kılık kıyafetin kapatılmasına, ibadetlerin yapılmasına, İslami öğelerin ön plana çıkarılmasına değil elbette..Benim eleştirim, bütün bunların bugüne kadar yapılmayıp ta, bir takım eleştiriler sonucu gözümüze sokulmasında..Üç sezondur aklınız neredeydi diyesi geliyor insanın..
 
Gelelim son zamanlarda gözümüze çarpanlara..
 
Hatice Sultan ve onun fısır fısır ağlamaklı konuşmasından bana fenalık geldi canlarım..Hele o saçları yok mu..Ne oldu kıvır kıvır şahane saçlarına anlamadım. Roma dizisini seyredenler daha iyi anlayacaklardır beni..Oradaki Roma prenseslerine ne kadar benzedi kadın..Yüzünü gören sanki bir felaket haberi verecekmiş sanıyor. Fazlasıyla mutsuz, suratsız ve dahi sevimsiz elbette. Ben çok bunalıyorum Hatice Sultan’ı seyrederken ve Pargalı’ya da hak vermiyor değilim. Taht,saltanat için bile katlanması zor böylesi kadına..
 
Kanuni’nin zehirlenmesinde en dikkat çeken iki kişi Hürrem ve Pargalıydı..Her ikisinin gözyaşları da çok inandırıcıydı. Ama insan düşünmeden edemiyor..Acaba bu gözyaşları bir parçada kendileri için olabilir mi..Öyle ya..Diziyi seyredip de içine düşmeyenlerden biriyim. Yani tarihsel gerçeklerle, kurgusal saçmalıkları birbirine karıştırmayacak kadar aklım başımda çok şükür. Ama yine de, hikâyeyi seyrederken, insanın aklına ister istemez, gerçekten haremdeki kadınların hayatta kalma savaşı geliyor..Onca saltanat, ihtişam arasında ne korku dolu bir yaşam düşünsenize. Her an ölüm korkusu, kim kimin adamı belli değil. En güvendikleriniz, düşmanınızın ajanı çıkabiliyor. Cana kıymak, tavuk kesmek kadar doğal..Pahalı mücevherler, taçlar, kıyafetler olsa ne olur. Her an ölme korkusuyla yaşamak korkusuyla, tadı mı çıkar o saltanatın..Ben elbette ki haremin bu kadar kötülük dolu olduğuna inanmıyorum. Ama kadınların yaşamı gerçekten zormuş o dönemde bunu anlamak zor değil canlarım. Her şeyi bir kenara bırakın, hangi kadın sevdiği adamı pek çok kişiyle paylaşır. Hangi zamanda yaşarsa yaşasın, kadın kadındır. Süregelen taht kavgası, kadınlar arasındaki rekabet ve elbette ki yarına sağ çıkıp çıkmayacağını bilememek korkusudur beklide Hürrem’i ağlatan kim bilir..Asıl dert Sultan Süleyman’ın ölmesi falan değil aslında. Taht kime kalacak derdinde herkes. Ve eminim, tahta çıkma sırası Mehmet’te olsa, Hürrem bırakın ağlamayı, çoktan lokmalar dökmeye başlamıştı bile..
 
Gelelim Hürrem Sultan’ın sözde kıldığı namaza..Pardon da sosyal medya sallanmış, neymiş efendim olay olmuş Hürrem’in namazı falan filan..Ne namazı kardeşim. Kadın namaz falan kılmadı..Oturmuş seccadenin üstüne sağa sola iki selam verdi o kadar..Yani bir rükû, bir secde yaptırın da namaz kıldı diyelim. Oturduğu yerde başı yarı açık, iki yana selam verip el açtı o kadar..Bu kadar ortalığı ayağa kaldıracak bir durum yok yani..Ama üç sezondur boyun boğaz göğüs açıkta gezen Hürrem’in bir anda türbanlara bürünüp,seccadeye yüz sürmesi sanırım büyük olay olsa gerek..Öyle ya, Padişah İslam devletini yaymaya uğraşırken, haremde kan gövdeyi götürüyor. Ve bu noktada insanın aklına iktidar mı büyük, aşk mı sorusu geliyor?
 
Hürrem Sultan’ın türbanları demişken,zoraki kıldırılan namaz gibi, zoraki kapatılan başlar, gerdanlar da pek inandırıcı gelmedi bana..Hele Hürrem Sultan’ın son derece şık türbanları o devirde var mıydı bilmem ama pek yakıştıramadım ben kendisine..
 
Pargalı’nın gözyaşları ise bana daha sahici geldi. O ne kadar kibirlense de, Sultan Süleyman’ı çok seven biri. Gerçekten sadık. Tarihsel sırayı izleyen dizinin Ramazan ayı girmesiyle Pargalı’nın ölümü de yaklaştı. Meral Okay’ın ölümünden sonra hayli keyfi kaçan dizi, Pargalı’nın ölümüyle çok ama çok kan kaybedecek, yazıyorum buraya..Çünkü Okan Yalabık öyle oynadı ki rolünü, biz Pargalı İbrahim’i yüzlerce yıl önce değil de, sanki dün evimizde misafir etmişçesine benimsedik, sevdik..Pargalı’nın yerini Rüstem tarihte doldurmuş olsa da, dizide biraz zor görünüyor. Son birkaç bölümdür Pargalı-Hürrem savaşı iyice şiddetlenirken, Hürrem’in gücünün farkına varan Rüstem paşa da, Pargalı’nın karşısında yerini aldı. Bu arada Hürrem’in her olaydan, yaptığı her kötülükten,tereyağından kıl çeker gibi kolaylıkla sıyrılması da cidden kabak tadı vermeye başladı. Şükretsin ki, yanındakiler çok sadık..
 
Hazır sıyrılmak demişken, dizimizin en çok hatayı yapan ama aynı zamanda en uzun ömre sahip Nigar Kalfasından söz etmemek olmaz. Yerinde bir başkası olsa çoktan kellesi uçurulmuştu, değil haremde sarayda gezinmek, çoktan boylamıştı denizin dibini Nigar Hatun. Ve fakat Nigar karakterinin bu kadar uzun soluklu olmasının bana göre en önemli sebebi Filiz Ahmet karizmasıdır, çekiciliğidir, güzelliğidir canlarım. Çok ama çok beğeniyorum kendisini de, oyunculuğunu da..Sanırım bu kadar olay sonrası sürekli affedilmesinin sebebi Pargalı gibi karizmatik bir adama yakışacak şıklıkta bir karakteri başarıyla oynamasının etkisidir.
 
Son üç bölümde gözüme takılan şu meşhur rüya sahnesine de değinmeden edemeyeceğim doğrusu. Hani Sultan Süleyman’ın gördüğü rüyanın yorumunu yapan Yahya Efendi..Yahya Efendi’yi oynayan da Hamdi Alkan..Kusura bakmayın ama üç sezondur izlediğim,yazdığım onca karakter arasında hiç ama hiç olmayan bir roldü onunkini.Bir de rüyayı yorumladı. Ne dese iyi..Bu kişiler hakkında bir karar vereceksiniz. Şunu yedi yaşındaki çocuk bile söyler. Zannettim ki, böyle yüceltilen abartılan Yahya efendi çok ilginç bir rüya yorumu yapacak ama beklediğim çıkmadı..
 
Ve rolüne hiç ama hiç uymayan bir karakter de son bölümde karşımıza çıktı..Şah Sultan karakteri ile Deniz Çakır. O kadar oyuncunun arasında bula bula Deniz Çakır’ı bulmuşsunuz iyi hoş tamam ama hiç karakterinin ağırlığında bir oyunculuk sergilemedi bu bir..İkincisi, Deniz Çakır’ın yarı Ferhunde, yarı İffet tarzı bakışları, konuşmaları bana hiç hoş gelmedi bu iki..Ayrıca, bu kardeş neden Valide Sultan öldüğünde ortaya çıkmadı. İnsan annesinin cenazesine gelmez mi..Hatta ve hatta bildiğim kadarıyla Sultan Süleyman’ın 4 kız kardeşi var..Hatice,Şah,Hafise ve Fatma..Hatice yi biliyoruz. Hafise de Beyhan olmuş sanırım. Şah ve Fatma bugüne kadar ortalıkta hiç görünmediler. Annelerinin cenazeleri dâhil. Şimdi iyice kısırlaşan konuya bir hareket getirmek amacıyla yeni bir karakter alınacaksa, bu hesap ta yapılmalıydı diye düşünüyorum..Dizinin son sahnesinden anladığım kadarıyla birkaç bölüm Şah Sultan Hürrem ile uğraşacak. Sonra oda yenilecek ve ortadan kaybolacak. Seyirciyi de birkaç bölüm daha oyalamış olacaklar. 
 
O değil de..Ben asıl Pargalı’nın boşluğunu nasıl dolduracaklar bunu merak etmekteyim..Seyredelim ve görelim..Şimdilik Muhteşem Yüzyıl’dan bu kadar yetsin canlarım..Bir sonraki Muhteşem Yüzyıl yazısında bu yazıda adı geçmeyenleri konuşmak üzere..
 
Siyah İnci’den sevgiyle..
 
www.twitter.com/blackpearl42
 
Toplam blog
: 55
: 2295
Kayıt tarihi
: 02.12.11
 
 

Kendi halinde bir TV izleyicisi ve yorumcusudur Siyah İnci. Tipik bir akrep burcudur.  Büyük çoğu..