Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ocak '11

 
Kategori
TV Programları
 

Muhteşem Yüzyıl rezaleti

Muhteşem Yüzyıl rezaleti
 

Show Tv ekranlarında yayınlanan, gazete ve tv ekranları, aylar öncesinden tellal tutularak reklamı yapılan diziyi (Muhteşem Yüzyıl) niye yalan söyleyeyim, biraz utanarak biraz da sıkılarak izledim. 

Kabul etseniz de etmeseniz de atanız olan geçmişinizin üzerinde kim gölge bırakarak kendi payına bir şeyler yapmaya çalışıyorsa, utanmamanız ya da sıkılmamanız mümkün değil. 

Aslında Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk içinde buna benzer görüntülerle yayınlar yapılmaya çalışıldığında aynı utancı yaşamıştık. 

Kabul edilmesi gereken tek bir gerçek var, hiç kimse kusursuz değildir, olması da mümkün değildir. Ancak Atatürk’ü alkolik, tutarsız kararları olan bir kimlikle sunmaya çalışan anlayışla, Osmanlı’yı kadın düşkünü, entrikalarla yönetilen bir devlet anlayışı olarak göstermekte aynı kefede tartılması gereken bir başka husustur. 

Dizinin hemen hemen her yerinde işlenen müstehcenlik ve kadın temalı figürler ne kadar Osmanlıyla bağdaşır bilinmez. Ancak abartı denen sanatı bu kadar aşırı dozda işlemek de filmi seyredenleri bayar ve diziden uzaklaştırır. 

Yani o yüzden filmin sonu gelmeden ben teslim oldum ve başka kanala geçtim. Özellikle Harem’e bakan hadımağalarının çokluğu gözüme çarpan başka bir konuydu, Osmanlı hem uçkuruna düşkün, hem de Sultana ait kadınların(!) başına bir çorap örülmesin diye o kadar erkeği kesip biçip Harem’e sokmak aklı başında bir devlet adamının yapacağı iş değil. Üstelik bu kadınları Padişahın koynuna sokmak isteyenler de Sultanın Anası olunca filmin seyirlik bir yanı kalmıyor ve deyim yerindeyse işkenceye dönüşüyor. 

Kısaca dizi, seyirci ilgilensin diye, kadın, şehvet, entrika dolu temalarla süslenmiş, sanıyorum bir iki bölüm sonra, felçler, boşanmalar, aldatmalar başlar. İlk bölümden tahminim de, Hasodası başı İbrahim efendinin, Alexandra ile eninde sonunda aşna fişne yapacağı. 

Bütçe yönünden iyi para harcandığı her halinden belli olan dizide ses getirecek, reklamı yapılacak bir şeyler ortaya koyamıyorsanız, yapımcılar da boş durmaz. Gerçi dizide Sultanı canlandıran Halit Ergenç bu konuda sabıkalı olan kişilerden, daha önce oynadığı Binbir Gece Masalları adlı dizi de bir geceliğine 150.000 dolar vererek başlayan bir sultanı(!) oynamıştı. 

Demek ki, “Binbir Gece Masallarının” etkisinde fazla kalmış olmalı ki oradan Osmanlı Sarayına terfi etti. Film’in teknik yönden tartışmak haddimize değil, ancak gördüğümüz kadarıyla da onda bile filmcilik adına tartışılması gereken o kadar çok konu var ki. 

Diyalektik berbat, Vatikan Papası kendi dilince konuşurken, tercüme; Türkçeyi yeni öğrenen bir yabancının ağzıyla yapılıyor seyirciye. Sözde Kanuni olan aktris derin Osmanlıca-Farsça kelimelerle süslerken cümlelerini, saray ahalisi muteşem ve düzgün İstanbul Türkçesiyle konuşuyor, bu arada seyirci git-gel yaşıyor. 

Bir tarafta elinde Osmanlıca-Farsça sözlük, bir tarafta alt yazı kaosunda boğuluyor. Notre Dome’nun kamburu zangocu Quasimodo kılıklı bir ressam Osmanlıyı ve Saray’ı resmedip kayıt altına alıyor, falan vesaire. 

O kadar çok teknik hata var ki. Dizi ilk bölümünde çorbaya dönmüş, sanıyorum son bölümünde de dibine tutar. Ben beğenmedim, beğenen söyle geçsin breeeee densuzlar. 

Sağlıcakla kalın. M.Bülent ÖZÇELİK 

 
Toplam blog
: 26
: 1713
Kayıt tarihi
: 22.07.06
 
 

Yerel bir gazetede yaklaşık 6 yıldır köşe yazarlığı yapıyorum. Gündelik yaşamın gölgesinde kalan kon..