Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Şubat '13

 
Kategori
İnançlar
 

Muhyiddin İbn Arabi -Yavuz Sultan Selim Han buluşması..!

Muhyiddin İbn Arabi  -Yavuz Sultan Selim Han buluşması..!
 

Güneş kızıldı bugün, kan kızıl! Gökler hüzünlüydü, ağlamaklı ve yetim! Oysa melekler göklere şanlı bir misafirin dönüşünü fısıldıyordu! Muhyiddin diye parlıyordu yıldızlar, O’nun haykırışlarını taşıyordu rüzgârlar!   Muhyiddin… Zaman An’ın başladığı yere doğru ilerlerken, kendinden emin bir nida yükseliyordu yüce tepelerden;

“Sizin taptığınız tanrı ayaklarımın altındadır .”

O ses, o’nun sesi olan; o ses, kader okuna takıldı ve yol aldı!  Riyakâr kalplere kahharın gazabı Muhyiddin olup saplandı.  Allah alçakları alınları secdede yakaladı! O söz Mecusiye değildi,  ya da bir putpereste! O söz sadece secdeye şirkle eğilen sahtekârlaraydı. Şüphesiz ki; kalplerde saklananları bilen Allah’tı!  Allah dilerse kulundan da konuşur kalplerin sakladığını açığa çıkarırdı! Ancak Elif’in sadece eteklerinde dolaşan ehli garabet,  gözleri dönmüşçesine sesin sahibini arıyorlardı!  Zira onlar da ataları  iblis gibi insandan görünen Allah’ı tanımıyorlardı!  Muhyiddin İbn Arabi'yi bir tepede göklere haykırırken yakaladılar. Kin ve nefretle onu yakalayıp  mahkemeye çıkardılar. Aslında O Allah’ın yer yüzünde insandan görünen bir neşesiydi sadece!  O’nu Allah’ta ayırdılar! O’ndaki Allah’ı göremediler. Oysa Kalbinde sadece Allah Olan  Muhyiddin hiçbir beden ve güç karşısında;  eğilmeyecekti! Tam bir kararlılık ve imanla  tekrar etti:

"Sizin taptığınız tanrı ayaklarımın altındadır, sin şın'a girdiğinde; Muhyiddin'in kabri de, muradı da anlaşılacaktır!"

Hak sözünü söylemişti, kaderin oku hedefine saplanmıştı artık! Gökler levhin sayfalarını açmış, şehadet aşkla yazılmıştı artık.  

Âlimler  Hz Muhyiddin'in şirkine hükmetmişti. Oysa şirk hakikati gizlemek ve örtmek değil miydi? Ellerinde şirkin kanlı ipleri, ipin ucunda hakikatin Muhyiddini!   Astılar et ve kemikten ibaret bedenini! Oysa  Yunus Emre ve Muhyiddin şimdi birlikte gülümsüyorlardı  yüce  göklerden;

“Ete kemiğe büründüm Muhyiddin diye göründüm!  Ölen ceset imiş âşıklar ölmez”  

Aradan asırlar geçti!  Nice Muhammedi ruh bir rüya gibi gelip geçti! Muhyiddin'in sözü her birinin boynuna kıymetli bir emanet gibi asıldı!. Ta ki bir gün Yavuz Sultan Selim han(sin), şam’a(şın) girinceye kadar. İşte o sin şın'a önde nuru Muhammed Mustafa ve melekler ile bir olup girdi! Yanında Muhyiddin'ini Arabi’nin ruhu ile girdi!  Sin şın'a atından inerek arkasındaki binlerce askerle yürüyerek girdi!  Hz Muhammed’in sancağı Ukap yüreğinde girdi!

".. Ve işte Velayetin gözü,  Muhyiddin'in sözünü gördü! Muhyiddin'in sözü Yavuz’un gözlerine yürüdü."

Han emretti ; "kazın bu tepeyi!"

Şüphesiz ki; Allah, dostu Muhyiddin'in sözünü yerde bırakmazdı!
Şüphesiz ki Muhyiddin diye görünüp konuşan Allah ,
Kendi sözünü yerde koymazdı!
Kazdılar kazdılar Kazdılar.
Topraktan hak değil, hakikat Değil;  
çil çil altın çıkardılar...

Sabah rüzgârı şimdi yeniden fısıldıyordu o şanlı velinin sözünü;

"Sizin Taptığınız Tanrı Ayaklarımızın Altındadır"

Çünkü taptığınız Allah değil çil çil altındır!

Yavuz sultan selim han askerlerine döndü ve Muhyiddin İbn Arabî’nin kabrini sordu. Ancak kimse bilmiyordu! Zira onu asanlar kabrini de saklamışlardı.  Allah an da yetişti!  Ete kemiğe büründü bir  çobandan göründü!  Çoban  konuşmaya başladı;

” Ey Kutlu Han, şu uzaklarda bir tepe var! o tepede ne bir koyun ,ne de bir hayvan otlar! Kuşlar ve böcekler bile huzurla geçer o yüce tepeden! Oranın otlarının bile  kendi kendilerine kuruyup yokoldukları görülür! Çiçekleri hiç solmaz, fısıltıları hiç bitmez oranın; duyanların içini burkan  kutlu bir name gibi ahı hiç birmez oranın"

Bu söz üzerine Yavuz Sultan Selim Han orasının Hz Muhyiddin Arabî’nin kabri olduğuna karar verip kazdırdı.  Karşılarında  Muhyiddin İbn Arabi'nin naaşı capcanlı duruyordu!  Yavuz oraya muhteşem bir kabir yaptırdı! Böylece Allah, Dostu Muhyiddin'in  şanını tamamladı!

 "Ete Kemiğe Büründüm Muhyiddin Diye Göründüm! Ölen Sadece Ceset İmiş Aşıklar Ölmez"

 

Kutay Bilgehan

 
Toplam blog
: 35
: 4626
Kayıt tarihi
: 15.01.13
 
 

İzmir doğumluyum, İstanbul'da yaşıyorum. Şirketlere, ' insan kaynakları ve bilişim teknolojileri'..