Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Aralık '14

 
Kategori
Tıp
 

Mümkünse hiç içmeyin – Alkol ve kanser, kalori,

Mümkünse hiç içmeyin – Alkol ve kanser, kalori,
 

Ben küçükken, gençken, büyükken hatta son bir iki seneye kadar hep şunu söylerlerdi : “iç ama adam gibi iç”, “iç ama kararında iç” , “içip de sarhoş olmadıktan sonra, kimseye zarar vermedikten sonra arada sırada içiyorsan iç kardeşim”, “sosyal içici”, “bir kadeh içip günün yorgunluğunu atıyorum”, ve saire.

Son bir iki senedir, gazetelerin sağlık sayfalarında ve bazı kitaplarda söylem değişti: “alkolü azaltın, mümkünse hiç içmeyin”. Evet değişiklik burada : “mümkünse hiç içmeyin” diyorlar artık.

Alkolün zararları hakkında şimdiye kadar söylenen çoğunlukla şu idi. Alkol de yüksek kalori vardır, kilo yapar, şekere dönüşür, yağa dönüşür, kolesterolünüzün artmasına sebep olur, vesaire. Halbuki bence kalorili olması belki de alkolün en masum, en zararsız yanı. Şöyle de söyleyebiliriz; eğer alkol alıp da onu yakacak kadar spor yapar, koşarsanız, yürürseniz, alkolün bu zararlı etkisini yok ederseniz. Doğru, eğer alkolün tek zararı kalori olsaydı çaresi çok basitti.

 

Ben bir zamanlar, çok eskiden prostatit geçirmiştim, yani prostat iltihabı. Prostatdaki doğal salgı tam da bakterilerin arayıp da bulamadığı, çok sevdikleri bir ortam. Antibiyotiklerin prostattaki o ortama kadar erişip bakterileri öldürme şansı, daha doğrusu etki oranı %5 ile %20 arasında değişiyor, ortalama %10 diyelim. Bu bakımdan uzun bir tedavi süreci gerekiyor. Diyelim ki o uzun tedavi sürecini başarıyla geçirdiniz ve bakteri oranını %10 lara indirdiniz. Şimdi sıkı durun. Eğer bu durumdayken sadece yarım bardak bira içerseniz, bakteri durumunuz tekrar yüzde yüze çıkıyor, yani en başa dönüyorsunuz. Gördünüz mü yarım bardak biranın yaptığı işi. Bu sadece bir misal, bunun gibi başka misaller de var.

 

Diyebilirsiniz ki, ben hasta değilim, sağlıklıyım, mesele yok. Öyle değil, bakın neden. Vücudumuzdaki milyarlarca hücrenin her birinin bir zarı var. Bu zarda hücreye girecek faydalı maddelerin ayırt edilip hücre içine girmesine izin verilmesini sağlayan bir sistem var. Bu bir nevi kilit – anahtar sistemi gibi veya bir nevi şifre (password) sistemi gibi işliyor. Hücreye girmek isteyen her bir faydalı madde ayrı bir şifre taşıdığı gibi, hücre zarında ki reseptörlerde de her bir madde için o şifrenin karşılığı yani onu anlayıp hücreye girmesini sağlayan bir kilit var. Basitçe böyle anlatılabilir belki. Keza, hücreye giren besinler oksijenle yakılıp hücre beslendikten sonra ortaya çıkan toksik yani zehirli maddelerin hücreden dışarı atılmasını sağlayan yine böyle bir mekanizma işliyor; işliyor ki, hem toksik madde hücreden dışarı atılsın hem de o sırada açılan kapıdan başka bir zararlı madde içeri giremesin. İşte alkol ve diğer zararlı maddeler, mesela nikotin, şeker ve trans yağlar bu sistemin çalışmasını zamanla bozuyor.

 

Hücreler o kadar mükemmel işliyor ki, bozulan mekanizmaları tamir mekanizması da var. Yani bir defa alkol içtiniz diye veya sigara içtiniz diye veya patates kızartması yediniz diye hücre zarı hemen bozulup bitmiyor. Tamir ediliyor ve tekrar düzgün çalışmaya devam ediyor. Dolayısıyla beş sene, on sene, yirmi sene sigara veya alkol içtiğiniz halde hücreleriniz düzgün çalışmaya devam edebiliyor. Ama ısrarla bu kötü ve bozucu etkileri almaya devam ederseniz hücre artık kendini tamir edemez hale geliyor.

 

Bunda da sorun yok. Hücre merkezindeki DNA da öyle bir gen var ki eğer hücreniz kendi kendini tamir edemeyecek kadar bozulmuşsa, o spesifik gen hücreye kendi kendini imha emri veriyor ve bozulan hücre kendini imha ediyor.

 

Buraya kadar herşey iyi. So far so good. Fakat siz bu zararlı maddeleri almaya devam ederseniz hücre içinde ki bu kendi kendini imha mekanizması da bozuluyor, tabii ki hücrenin kendi kendini yenileme mekanizması da bozuluyor. İşte bu durumda bozulan hücre kendi hayatını idame ettirebilmek için kendini daha iptidai, oksijene ihtiyaç duymadan sadece şekerle beslenebilen ve hızla çoğalan bir yaratık haline dönüştürüyor. Tahmin ettiğiniz gibi bu yaratık hücreye kanser hücresi deniyor.

 

Ben doktor değilim, tıpla uzaktan yakından bir ilgim yok. Sadece okuduğum kitaplardan aklımda kalanları özetlemeye çalıştım. Bu bilgilerin doğru olup olmadığı ancak bu konuda eğitim almış bir uzmanın teyidi ile sağlanabilir. Amacım sadece bir merak uyandırabilmek ve faydalı olmaktı.

 

Bu arada şunu da söyleyeyim ki, doktorların son birkaç senedir söylemeye, yazmaya başladıkları “mümkünse hiç içmeyin” sözünü bizim peygamberimiz 14 asır önce söylemiş, “ çoğu sarhoş edenin azı da haramdır” demiş.

 

Kalın sağlıcakla. 

 
Toplam blog
: 326
: 941
Kayıt tarihi
: 10.03.11
 
 

Okullar: TED Ankara Koleji, ODTÜ, Bogaziçi Üniversitesi (Master) İş Hayatı: Philips, Anadolu Endü..