- Kategori
- Dilbilim
Osmanlıcayı öğretelim mi?
En büyük ağabeyim ile onun iki yaş küçüğünün sünnet düğünü davetiyesi var. Babam bastırmış. Onun kopyasını buraya koysam, yüzde doksanınız ne yazdığını anlamazsınız.
Yani, benim gibi yaşlılar için babasının yazdığı sünnet düğünü davetiyesini, daha gençler için dedesinin yazdığı sünnet düğünü davetiyesini anlayamayan bir millet yetiştirdik. Siz bir de tarih hocalarını düşünün. 1900 lü yıllarda yani 20. asırda yazılı olayları anlatan belgeleri okuyamayan, okusa da anlayamayan tarih hocaları var.
Birisi çıkıyor diyor ki, babalarımızın yazdığı, okuduğu lisanı çocuklarımıza öğretelim. Vay sen misin konuşan. Kıyamet kopuyor. Ne Cumhuriyet düşmanlığı kalıyor, ne Atatürk düşmanlığı. Oturmak, konuşmak, tartışmak yok. Hemen yanlış, kötü, art niyetli damgasını yapıştırıyoruz.
Aydınlarımız maalesef bu işi de şimdiden ağaç kesme işindeki tepkilerine benzettiler. Bir yerde birkaç bin veya birkaç yüz hatta birkaç tane ağaç mı kesiliyor; hemen yaylım ateşe, bombardımana başlıyorlar. Vay vicdansızlar, vay rantçılar, vay doğa düşmanları vs. Yahu adam niye doğa düşmanı olsun, o da, onun çocukları da, torunları da bu memlekette yaşamıyor mu, yaşamayacak mı? Evvela bir oturup, akıllı uslu düşünmek, konuşmak tartışmak yok. Hemen hücum, hemen suçlama, hemen hakaret.
İşte yetiştirdiğimiz aydınlarımızın durumu.