Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ekim '17

 
Kategori
Edebiyat
 

Murabba - Kültür Yozlaşması

Murabba - Kültür Yozlaşması
 

Bir ulusun kültürü eski kazanımlarına sahip çıkışı ile zenginliğini korur.  Onları anlamak, örneklemek ve günümüz değer yargılarıyla güncel bir tarzda yaşatmaya çalışmak o ulusun vazgeçilmezleri arasında olmak zorundadır.

Sevip sevmemek söz konusu olamaz. Kültür değerleri kişilere özgü olmayıp ulusun yansımalarıdır. Dolayısıyla kişiler mensubu oldukları ulusun kültürel yansımalarına gereken özeni göstermek zorundadır.  Bu değerleri siyasî veya dinî bakış açılarının dışında tutmak ve gereğince değerlendirmek zenginliğin yolunu açacaktır. Aksi takdirde kısırlaşan ve dumura uğrayan değerler er geç yok olmaya mahkûm olacaktır. Tıpkı bir zamanlar saraylarda, divanlarda, dergâhlarda yaşayan dilin ve edebî eserlerin artık unutulup yok olmaya mahkûm edildiği gibi.

Maalesef öyle bir eğitim çıkmazı içerisinde bocalıyoruz ki başımıza bir gün sonra nelerin gelebileceğini bilemiyoruz. Hani bir söz vardır „Ali yazar, Veli bozar …“ diye. Tıpkı öyle oldu. Yeni gelen eskiyi beğenmez oluyor ve kendince yeni bir düzen kurmaya çalışıyor. O gidince diğeri geliyor. Bu defa da yeni gelen bir öncekini yerip kendince en iyi(!) olanı uygulamaya koyuyor. Maalesef yıllardır yerine oturtulamayan eğitim sistemimiz bu yaz-boz uygulamalarla kişiliksiz bir halde çırpınıp duruyor. Bu da haliyle kültür yozlaşmasının en büyük nedenlerinden biri olarak yıkıcı etkilerini, çamurlu ayak izlerini bırakarak ilerlemeye devam ediyor. Bilerek ya da bilmeyerek yapılan yanlışlıklar sonucu bu meş‘um ilerleyiş çakallar gibi elimizde kalanları da silip süpürmeye fırsat kolluyor.

Eğitim ve kültür kişilere, partilere, hükümetlere göre değişen uygulamalara kurban edilmemelidir. Bunlar devletin en temel görevi olarak süreklilik gösterecek şekilde sağlam temeller üzerinde yürütülmelidir. Aksi takdirde işte günümüzde yaşananlar gibi yozlaşmanın içinde bocalamaya mahkûmiyet kaçınılmaz son olacaktır.

Son dönemlerde yaşananlar ve yılların duyarsızlığı sonucu doğruyu yanlışı bilemez bir toplum haline getirildik. Sonuç olarak da dile düşmanlık, harflere düşmanlık, şiire-edebiyata düşmanlık, tarihe düşmanlık, atalara düşmanlık… Aldı başını gidiyor. Particilik, dincilik kaygı ve kavgası sonucu dilde ve edebiyatta kaybettiklerimizin hesabını tutmak mümkün değil.

Pek çok değer yargılarımızda olduğu gibi dilimizin şiirsel yansımalarını kaybettiğimiz gerçeğini görmenin verdiği acıyı yaşamak çok üzücü. Oysa bir zamanların üst düzey eserlerini anlamaya çalışmak, onları yaşatmak kime ne zarar verir ki? Dedik ya, siz sevmeyebilirsiniz ama sevenlerin varlığına hürmet etmek gerekmez mi? İşte bu zenginliktir.

Günümüzde 3 kuşak öncesiyle iletişimde zorlanan, yılda bir kitap bile okumaktan aciz yeni yetmelerin acınası hallerini görüyoruz. Bu dilde yozlaşma değil de nedir? Bu geçmişini yok saymak değil de nedir? Bu kişiliksizlik değil de nedir?

Bırakın Fuzûlî‘yi, Nedim’i, Şeyh Galip’i artık Mehmet Akif’i, Namık Kemal’i, Halide Edip’i de anlayamayan bir nesil var. Dildeki yozlaşma öylesine hızlı bir ivme gösteriyor ki korkarım yakında beni bile anlayamayacaklar. İster anlasınlar ister anlamasınlar. Ben yeri geldiğinde eskiye dönük karalamalarımla mutlu oluyorum. Bunlar bana bir şey kaybettirmiyor. Üstelik ne kadar geniş bir ufkumuzun varlığını hatırlatıyor.

Geçmişi unutmayan benim gibilere hitaben yazdığım MURABBA tarzı dizelerimi sizinle paylaşmak istedim. Umarım anlayanı çok olur. Umarım ard niyet aranmaz. Umarım güzelliğin göreceli olduğu unutulmaz.

Yaşamınızda her gününüzün şiir tadında olması dileklerimle.

***

MURABBA

Gülşene çökünce sükût-u hazan
Bülbülün diner mi çeşm-i giryanı
Dökülür yapraklar solar nâgehan
Cihanı tutsa da sessiz figânı

Sükût eyle gönül bu figân niye
Bezm-i aşk içerü gülün mü soldu
Gül-i zar surette bu hüsran niye
Yitirdin maşukun ömrün mü doldu

Ol bivefa nâzân kılmıyor nazar
Asumâni dîde müjgâna mahpus  
Dil-i bî-mârına fermanlar yazar
Cevr-ü cefa etmek canana mahsus

Melanî biçare ey ruh-i revan
Mest-i serşar idi ol beşer sana
Gam-ı firkatinle dil-i perişan
Ahval-i pür melâl makberden yana

Tahsin Melan

 
Toplam blog
: 87
: 3041
Kayıt tarihi
: 07.09.06
 
 

Çankırı doğumlu (1954). İlk ve ortaokulu tamamladıktan sonra liseye Ankara'da devam etti. Özel ti..