Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ekim '10

 
Kategori
Tarih
 

Müslüman İlim öncüleri Sergisi

Müslüman İlim öncüleri Sergisi
 

İbn-i Heysem:

On birinci yüzyılda Basra, Bağdat ve Mısır’da yaşamış Müslüman fizikçi.

Bir gün odasında otururken duvardaki delikten gelen güneş ışığının, dışarıdaki görüntüyü karşı duvara ters biçimde yansıdığını fark etmiş, bunun üzerine yıllarca süren titiz bir çalışmanın sonunda bugünkü kameraların atası sayılan ‘camera obscura’ (karanlık oda)’yı icad etmiş.

Ve <ı>Kitab-ül-Menazir adlı eserinde optik olayını detaylarıyla anlatmış İbn-i Heysem.

1572 senesinde <ı>Risner tarafından <ı>Opticae Thesaurus Alhazeni Arabis Libri ismiyle Latinceye çevrilerek bastırılmış ve optik ilminin gelişimine kaynaklık etmiş Müslüman fizik alimin bu kitabı.

El Cezeri:

13. yüzyılda Diyarbakır’da yaşamış Müslüman mühendis.

Otomatik makine kavramının babası.

Arşimet’in ilkelerini ve Hintlilerin ‘su saati’ mekanizmasını harmanlayarak fil saatini icad etmiş..

<ı>El Câmi-u’l Beyn’el İlmî ve El-Amelî’en Nâfi fî Sınâ'ati’l Hiyel, adlı eseri aydınlanma dönemi Avrupa üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulmuş ve Sibernetiğin batıda tanınmasına vesile olmuş.

El Harezmi:

780 yılında Harzem ‘de dünyaya gelmiş, 850 yılında Bağdat'ta vefat etmiş olan Müslüman matematikçi…

Cebir’in kurucusu…

Bir dönem bulunduğu Hindistan’da sayıları ifade etmek için harfler ya da heceler yerine basamaklı sayı sisteminin kullanıldığını tesbit etmiş...

Bu konuda yazdığı kitap Algoritmi de numero Indorum adıyla Latince'ye tercüme edilmiş, bu sayede batılılar 12. yüzyılda sembollerden oluşan basamaklı sayı sistemini ve sıfırı tanımış.

Prof. Salim El Hassani

21. yüzyılda Londra’da yaşayan Müslüman alim.

Aynı zamanda dünyanın birçok ülkesinden tanınmış bilim adamlarının üyesi olduğu<ı> Bilim, Teknoloji ve Medeniyet Vakfı’nın da başkanı.

Yürütücülüğünü yaptığı El Harezmi, El Cezeri , İbn-i Heysem gibi onlarca Müslüman ilim öncülerinin eserleri hakkındaki kapsamlı projeyi geçen yıl tamamlayarak Müslüman alimlerin tarihin tozlu raflarında kalmış olan eserlerini gün yüzüne çıkarmak gibi çok önemli bir başarıya imza attı.

Bununla da kalmadı .

Projenin sonucunda ortaya çıkan yapıtları “1001 İcat: Müslümanlığın Bilim ve Teknolojiye Mirası” adlı sergilerle tanıtmaya başladı.

İlk sergi geçtiğimiz Ocak ayının başında Londra’da açıldı ve Haziran’a kadar ziyaretçilerini ağırladı.

İngiltere’de yoğun ilgi gören sergi, Ağustos’ta İstanbul’a getirildi ve 18 Ağustos-5 Ekim tarihleri arasında Sultanahmet Meydanı’nda ziyaretçilerin nazarlarına takdim edildi.

Yetkililer serginin İstanbul’da açık kaldığı bu süre içinde 350 bin kişi tarafından gezildiğini bildirmektedir ki, bazı komplekslerden sıyrılmamız adına serginin gerçekleştirilmesi kadar; gösterilen ilginin ibresi olarak da yabana atılır bir rakam değildir bu 350 bin kişi.

Aynı zamanda; yeryüzünde kayda değer ne varsa kendi ataları tarafından yapıldığını zanneden batılılar için de <ı>Avrupa'nın ''Karanlık Çağ'' diye adlandırdığı dönemi yaşarken Müslümanların önemli icatlar yaptığını, İspanya'dan Çin'e uzanan İslam medeniyetinin ''Altın Çağını'' yaşadığı yedi ve on yedinci yüzyıl arasındaki bin yıllık tarihi süreçte bilim ve teknolojide çok önemli gelişmelere öncülük ettiğini öğrenmeleri açısından da önemli bir etkinlik olmuştur diyebiliriz.

Diğer yandan Dünya çapında yaygınlaştırılması halinde hiç şüphe yok ki, 11 Eylülden sonra hızla artan islamifobianın tesirlerinin kırılmasına katkıda bulunacağı gibi, batılı toplumların Müslümanlara karşı ön yargılarının azaltılmasında da önemli bir rol oynayacaktır. Gönül istiyor ki, önümüzdeki günlerde New York’ta sergilenecek olan bu eserler bu anlamda Amerikalıların İslam dünyasına bakışlarında pozitif değişme sağlar.

Yine gönül istiyor ki bu bin bir çeşit icadın meşheri Türkiyemiz’de sadece istanbul’la sınırlı kalmasın.

Başta Ankara, İzmir, Adana, Konya , Samsun, Bursa, Diyarbakır gibi üniversite kenti olan büyükşehirler olmak üzere ülkemizin dört bir Sergilensin ki; bir zamanlar üç kıtada hakim olan bir neslin çocukları, dedelerinin at üstünde kılıç kalkanla gerçekleştirdikleri siyasi fetihleri bilimle nasıl pekiştirdiklerinin idrakine ulaşsın.

Sergilensin ki; Anadolu’da bin yıldır birlikte yaşayan kardeşler arasındaki bağ güçlensin.

Söz gelimi, Anadolu’nun Müslüman fatihlerce fethedilmesinden sonra bölgede hüküm süren büyük Türk komutanlarından Artukoğullarının himayesindeki Cizreli Kürt alim El Cezeri’nin icadı olan otomatik makinalar Diyarbakır’da ve Mardin’de sergilensin.

Sergilensin ki; Türk’ün, Kürdün, Arabın gücü bir araya gelince insanlığı aydınlatacak bir meşale haline nasıl dönüştüğünü görsün insanımız.

Cezeri, Artukoğullarının himayesinde bu binbir çeşit icadı gerçekleştiren yüzlerce alimden birisi sadece.

Ya bölgenin diğer Türk hakimleri olan Danişmendliler’in , Saltukoğullarının, Ahlatşahların, İnaoğullarının, Dilmaçşahların himayesinde bilim adına destanlar yazan öteki alimlere ne demeli?

Öyleyse gelin hep birlikte;

Kompleksimizi sındıracak, kardeşliğimizi pekiştirecek tıp, matematik, coğrafya, mimari ve daha pek çok alanda gerçekleştirilmiş, birbirinden değerli 1001 çeşit eserin Anadolu’nun dört bir yanında sergilenmesi için ilgili makamları göreve çağıralım.

Sesimizi bölgesel idarecilerimize duyuralım.

Duyuralım ki;

Yöneticilerimiz bir an önce sergi yetkilileriyle temasa geçsin ve gençlerimiz bu muhteşem gösteriden mahrum kalmasın.

 
Toplam blog
: 79
: 717
Kayıt tarihi
: 30.12.07
 
 

1963 K. maraş doğumluyum. Bir kamu üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışıyorum. Muayyen zama..