Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Kasım '12

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Mustafa Kemal Atatürk

Mustafa Kemal Atatürk
 

Mustafa Kemal Atatürk


Ben turizmciyim.

Turizmde olanlarımız iyi bilirler.

Turistlerimiz, misafirlerimiz yani yabancılar bize en çok Atatürk’ü sorarlar.

İnanmakta güçlük çekerler onlara anlattıklarımıza…

Onun hakkında çok kitap okuduklarını söylemişlerdir bir çok defalarda.

Aslında bilirler bilmesine de onlar yabancıdırlar ya, bizler kitapların haricinde Atamızı nasıl anlatırız’ı merak ettiklerinden de sorarlar.

İnanmakta güçlenirler haliyle.

Biz inanamazken, nasıl başarmış derken, nasıl yürekliymiş, nasıl akıllıymış, nasıl insan sevgisi ile doluymuş, bu nasıl vatanı sevmekmiş, bu ne büyük aşkmış, bu ne kocaman ne büyük ne kutsalmış bir zafermiş derken…

 

Onun çevresindekiler ona inanmışlar.

Onu hiç tanımayanlar, sadece Mustafa Kemal adını bilenler bu adın büyüklüğünün içindeki zaferi görmüşler, ona yüreklerini vermişler…

Haydi demişler haydi…

Bu Vatan bizim…

Bu vatanı ecdatlarımız kanlarıyla kazanmış, sizlere bırakmayız.

Gerekirse ölürüz, biz vatandan kıymetlimiyiz ki düşünürüz.

Ona öyle bir inanmışlarki…

Komutanı, askeri, subayı değil ki sadece – sadece mürekkep yalamışlar değil ki onun doğrularını doğru kabul edenler…

Köylüsü, şehirlisi, kadını, genci, yaşlısı hasta hastası…

Tek yürek olmuşlar.

Bu ezberleniş lafta kalmamış bu yüreklerin tek bir yüreğe armağanı ile olmuş…

Benim yazdığım bir kitap vardır.

Hekim Ali Süavi Efendi…

O kitap kurtuluş Savaşında yurt dışında yaşarken, vatan için verilecek mücadalede bulunmak üzere apar topar gelen bir doktorun bir vatanseverin bir kahramanın hikâyesini yazar. Orada Mustafa Kemal ile görüşmesi vardır.

Bakın ne yazar.

 

İçerisi çok aydınlık değildi. Masanın olduğu yerde garip bir loş parlaklığı vardı...

Ali Süavi yavaş adımlarla iki adım attı durdu.

“Gel bakalım efendi. Gel buyur.

Sesi duyduğunda tüylerinin ürperdiğini hissetti. Karanlığın bile örtemediği, bir çift mavi göz-le göz göze geldi.

Ali Süavi iki adım daha attı. Masaya artık yaklaşmıştı.

Daha da yaklaşmasını isteyen sesle bir kez daha sıçradı.

“Hekimliğin de takdire şayan'mış.”

“Sağ olunuz, Zati âlinize layık olmaya çalışacağım. Emir buyurursanız, kanımın son damlasına kadar size hizmet etmek isterim.”

“Hâşâ… Bana değil, hizmet Vatanadır.”

Ali Süavi utanmıştı. Başını öne eğdi...

“Haklısınız efendim. Eğer izin verirseniz konuşmak istiyorum.”

“Buyurun hekim bey.”

“Benim Urfalı olmamın mutlak ki gönlümde yarattığı bir farklılık vardır... Ama bu Urfa değil de memleketimin bir başka yeri de olsaydı, ben yine orada olmayı kendime görev addederdim.”

“Ona ne şüphe! Vatan bir bütündür.”

Ali Süavi tekrar selam verdikten sonra üç adım geri yürüdü, tekrar selam verdi dışarı çıktı.

İçeride güçlendiğini hissetmişti. Birileri bir sihirli değnek vermişti eline sanki! Keyiflenmişti. Başarmıştı.

 “Duam kabul oldu.”

 

Bu sadece biriydi… Bu çöldeki kumlardan bir tanesiydi. Düşünün ona inananları, düşünün onun açtığı yoldan yürümek için can atanları…

Onun için tek yürek olmuşlar…

Atan için tek yürek olmuşlar,

 

Bu büyük zaferi; yüreklerimiz dola – dola, gözlerimizden yaşlar aka – aka düşünürken – okurken – anlatırken ve hatta tam olarak anlatamazken; onlar yani turistler, yani yabancılar nasıl anlasınlar…

 

Zordur işte Atatürk’ü anlatmak…

Zordur işte onun ölüm yıldönümünü anmak.

Zordur işte bu gün 10 Kasım Atamız bu gün hayata gözlerini kapatmış demek.

 

Zor olmayan onun hiçbir zaman ölmediğini bilmek.

O tek yürekte, o kocaman, çok kocaman çöldeki kumların sayısı kadar çok yüreklerde yaşadığını bilmek.

Zor değildir onu her daim düşünmek.

Zor değildir onun yıllar önce söylediklerinin hala geçerli olduğunu bilmek…

 

O bizim atamız, o bizim Musafa Kemal’imiz, O bizim Atatürk’ümüz.

Ömrümüz yettiğince, her turizmci, her Türk onu anlatacağız.

Yeterki bize sorsunlar…

 

Ruhun şad olsun Atam…

 

 

Nazan Şara Şatana

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....