Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '14

 
Kategori
Güncel
 

Musul'un işgali için bir fırsat daha mı heba edildi?

Musul'un işgali için bir fırsat daha mı heba edildi?
 

Körfez Savaşı sırasında, Özal'ın Irak'tan beklediği füze ne ise, IŞİD'ın konsolosluğumuzu işgali de odur.


MUSUL'DAKİ KONSOLOSLUĞUMUZUN IŞİD TARASINDAN İŞGALİ, MUSUL'U ALMAMIZ İÇİN BİR FIRSAT OLABİLİRDİ..

BU İŞGALİ BAHANE EDEREK YAPACAĞIMIZ BİR ASKERİ MÜDAHALE, MONDROS MÜTAREKESİ HEMEN SONRASINDA, İNGİLİZLERİN BİR OLDUBİTTİ İLE  MUSUL İŞGALİNİN BİR RÖVANŞI OLABİLİRDİ...

Bu sabah(14 Haziran 2014), medyada okuduklarım beni oldukça şaşırttı ve üzdü.

Konsolosluğumuzu kuşatan IŞİD teröristlerine karşı "son mermiye kadar direniriz" diyen Özel Harekatçıları, Hükümetin "Çocuk ve kadınları riske atmayın" talimatı durdurmuş, sözüm ona...

Hükümet doğru mu yapmış acaba?

Bana göre, doğruyu yapmak isteyen yürekli "Özel Harekatçılar", yanlışı yapan da, --Başbakan Erdoğan'ın sık sık kullandığı bir şekilde ifade edeyim-- kusura bakmayın, bu ürkek kararı alan sivil ve askeri mercilerdir.

Konsolosluğumuzdaki, elleri tetikte etrafı gözleyen özel harekatçılarımızın görevi nedir ki? Konsolosluğu hırsızlara karşı korumak mı, yoksa konsolosluğumuza taş atan çocukları kovmak mı?

Yürekli özel harekatçılarımız, kuşatmayı yapan Işid teröristlerinin, "teslim olun, yoksa binayı yerle bir ederiz" tehditlerine karşı da, tam bir görev bilinci ile, "burası bizim topraklarımız, sonuna kadar savaşırız" mesajını iletmişlerdir.

Burada Hükümetim ve Genelkurmay Başkanlığı'nın yapacağı tek şey, Özel Harekatçılarımız, konsolosluğu kuşatanlarla çatışmaya girerek onları oyalarken, Hava Kuvvetlerimize ait birkaç jet bombardıman uçağı ile bölgeye ulaşmak ve Işid militanlarının hesabını görmekti...

Bu hareket tarzı, zaman zaman Kuzey Irak'a girdiğimiz gibi, uluslararası siyasi hukuk kuralları içinde yer bulurdu.

Duruma göre, hemen ardından yapılacak bir kara harekatı ile, yukarıda belirttiğim gibi, aynen İngilizlerin Mondros Mütarekesi'nin hemen ardından bir "oldubitti" ile işgal ettikleri gibi Musul işgal edilebilir ve topraklarımıza katılabilirdi...

Bu, yavaşlık ve anında hızlı karar vererek eyleme geçmeyişimiz, Suriye tarafından düşürülen uçağımız karşısında ikinci bir basiretsizlik örneği olmuştur.

Biraz geriye dönelim...

Birinci Körfez Savaşı'nda, bu harekattan yararlanmak ve Türkiye'nin stratejik önemini kanıtlamak için, Turgut Özal, Kuzey'den bir cephe açarak savaşa dahil olmak istedi. Aslında, ABD de buna yeşil ışık yakmıştı...

Özal'ın amacı, bu savaştan sonra  "Kuzey Irak'ta kurulacak bir Kürt Federe Devleti" ve Türkmen Devleti" üzerinde Türkiye'nin koruyucu kalkanının bulunmasıydı. Türkiye vakit geçirmeden Körfez Savaşı'na girmeli ve Irak'ı Kuzey'den işgal ederek, Musul-Kerkük'ü ele geçirmeliydi. PKK belası da böylece önlenebilirdi" (1) 

Bu sırada, muhalefet ne yapıyordu?

Saddam'ı kurtarmak için uğraşıyorlardı, Onların tek düşüncesi "yurtta sulh, cihanda sulh" idi. Onlar, Atatürk'ün bu ilkesini, yalnızca etrafımızdaki düşmanları eylemsiz bırakmak için söylenmiş olduğunun farkında değillerdi... Öyle olmasaydı, Atatürk 1933 yılında "Allah Nasip ederse, Musul ve Kerkük'ü  Türkiye hudutları içine katacağım" der miydi?

Muhalefete göre, biz sınır komşumuz Irak'a karşı tavır almamalıydık. Bir tek kurşun atılmamalı, bir tek asker gönderilmemeliydi. Savaşa girmek istemeyen  Milli Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı istifa etmişlerdi. Muhalefet, meydanlarda kıyameti koparıyor, İnönü ve Ecevit Saddam'a gidiyorlardı. Dünya, Saddam'ı devirmeye uğraşırken bizim muhalefet Özal'ı devirmeye çalışıyordu.

Özal ise, Irak'ın Türkiye'ye bir füze atmasını bekliyordu. Savaş süresince, belki de bunun için hep dua bile etmişti(2).

Şimdiki muhalefetimiz ne yapıyor?

"Fırsat bu fırsattır" deyip, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasını engellemeye çalışıyor... Kılıçdaroğlu, Kuzey Irak ve Musul için, "Türkiye bataklığa sürükleniyor" derken, Bahçeli, "askeri seçeneklerin düşünülmesi gereğini" söylüyor; bana göre biraz geç kalsa da...

Orası bataklıksa, "girelim de şu bataklığı kurutalım" demek de kimsenin aklına gelmiyor...

Bence, konsolosluğumuzun IŞİD tarafından işgali, Özal'ın  o zamanlar, Irak'tan "Türkiye'ye atılmasını beklediği bir füze" ayarında idi...

Bir fırsat daha böylece heba olup gitti... Arkasında, işgal edilen konsolosluğumuzun (aslında ülke toprağımızın) işgali işgal edilmesinin utancını ve de rehin alınan vatandaşlarımızın üzüntüsünü bırakarak...

cdenizkent

---------------------  :

(1) Yavuz Gökmen, Özal Yaşasaydı, Ankara: 1994, s95

(2) A.g.y. s.101

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..