Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

02 Ağustos '15

 
Kategori
Genetik
 

Mutasyon ve üreme

(TANRISAL  EYLEM)

Üreme(seks) nin yaklaşık iki milyon yıl önce ortaya çıktığı anlaşılıyor. Bundan önce; yeni organizma çeşitleri; yalnızca DNA da rastlantısal olarak oluşan genetik emirlerindeki harflerin değiştirilmesi sonucu ortaya çıkıyordu.

Üremenin ortaya çıkışı ile; iki organizma, aralarında DNA kodlarının tam olarak birer paragraflarını, sayfalarını ve giderek kitaplarını değiş tokuş edebilmeye başladırlar. İşte, bu olgu;tanrısal bir eylemdi. Buradan; günümüzün en gelişmiş organizması olan kişioğluna ulaşılmıştır.

Belki de, DNA daki mesajların içinde; bu da vardı. Yani, harflerin değil; metinlerin birleştirilmesi olgusu.

Bu mesajın çalışmaya başlaması ile, üreme olgusu başlamıştır.

Bu olgudan sonra ;ayıklama olgusu, yeni bir öğe ile desteklenir duruma gelmiştir. Gerçekten de; sekse ilgi duymayan organizmalar, çabucak yok olup gittiler. Günümüzde; pandaların da yok olmakta olmaları, bu yolla açıklanmaktadır.

Dört milyar yıl önce; mikroskobik küçüklükteki mavi yeşil yosunlar, okyanusları kaplamışlardı. Bu bitkiler; durmaksızın oksijen üretmeğe başladılar. Böylece ;yeryüzünün başlangıçta hidrojene doymuş atmosferinin yapısı değişti ve oksijen egemen bir yapı oluştu. Evrenin güneşten koptuğu varsayıldığından; başlangıçta evrenin hidrojen egemen atmosferinin olması gerekiyordu. Çünkü; güneşte günümüzde bile hidrojen patlamaları sürmektedir.

Bu atmosfer değişimine uyum gösterenler yaşadılar. Uyamayanlar, yok olup gittiler. Yaklaşık 600 milyon yıl önce;ilk yaşam çeşitlenmesi patlaması ortaya çıktı.

Bu değişim; çok uzun sürmüştür. Mikroplardan sebze ve hayvanlara geçiş, çok zor olmuş ve zaman almıştır. Ama; üreme süreciyle DNA değiş tokuşu sürdükçe, daha gelişmiş organizmalar ortaya çıkmıştır.

Buna göre; günümüzde de ve gelecekte de daha iyi organizmaların ortaya çıkması söz konusudur.

İlk iyi yapılanmış hayvanlar; trilobit sürüleri olup; günümüzde bu yaşam türleri bulunmamaktadır. Yeryüzünde; günümüzde canlısı kalmamış olan bitkiler ve hayvanlar, sayılamayacak kadar çoktur.

Diğer yandan;eski fosillerde bizim gibi yaratıklara, organizmalara ait bir ize rastlanmamaktadır. Bu husus; evrimin diğer bir göstergesi olmaktadır.

Sanki;bir genel kuralmış gibi; türler bir ara belirdikten sonra; uzun ya da kısa süreler bu gezegende oturuyorlar; sonra da ortadan kayboluyorlar.

Bu türden yitmelerin, iki açıklaması bulunmaktadır.

Birincisine göre; üremeyi durduran tür yok olmaktadır.

İkincisine göre ise; üremeyi sürdüren türler, durmaksızın evrimleşmekte ve evrimleşen bu varlıkların ilkelleri, ayrı bir varlık(yaşama biçimi)durumunda kalmaktadır.

Çünkü, türler arasında da üreme(piçleşme)görünmektedir. At ile eşekten katır türü; deve ile lamanın çiftleşmesinden ayrı bir tür ortaya çıkmaktadır. Biyolojideki Mendel yasaları;ayni tür için olduğu kadar, türler arasındaki üremelerde de geçerli görünmektedir.

Ancak; günümüzde, bitkilerle hayvanların aralarında DNA değiş tokuşu yaptıklarına dair ize rastlanılmamaktadır. Ama; bunun da olanaklı olması gerekmektedir. Çünkü; hayvanlar gibi başka hayvanları yiyen bitkilere de rastlanmaktadır.

Belki de;bu türden DNA değiş tokuşları, üremeler için zaman geçmesi gerekmektedir. Ya da bu türden üremeler, evrenin geçmişinde kalmıştır. Böyle bir üreme sistemi sonunda; kişioğlunun bitkiler gibi oksijen üreten bir organizma olması, ilginç olurdu. O zaman; başka evrenlere gitmek daha kolaylaşırdı.

Öyle anlaşılıyor ki; canlılar, işin başından beri durmaksızın DNA değiş tokuşu ya da yaması yaparak yeni türler oluşturmaktadır. Keza; ayni bir türde bile; DNA ların yeni öğeler oluşturması ve bunun sonucunda; değişik varlıkların belirmesi olanaklıdır.

Gerçekten de; günümüzün kişioğlunu, bir orta çağ kişioğlunun görmesi olanaklı olsaydı; herhalde, bu kişinin günümüz kişioğlunun uzay yaratığı olduğunu düşünmesi olanaklıydı.

Gerçekten de; mağara adamı ile, tunç çağı adamının; ilk, orta, yeni çağ kişilerinin ayni kişiler oldukları ileri sürülemez.

Keza; Japonya’daki nükleer patlamadan etkilenmiş kişilerden gelen yeni kuşakların; bu etkiler altında kalmamış kişilerden farklı oldukları gözlenmektedir. Bu ikinci olgu; olumlu DNA değiş tokuşu gibi düşünülmemektedir. DNA yapılarının değişmesi sonucu gerilemiş bir tür ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşımın doğruluğu tartışılmalıdır.

Türlerin ortaya çıkmasında üreme(seks)önemli olmuştur. Üremesini sürdüren varlıklar, türlerinin yaşamlarını sürdürmekte; daha da gelişmiş türlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Üremeyen türler ise yok olmaktadır. Bu nedenle üreme; tanrısal bir eylem gibi beliren bir mutasyon olmaktadır.

 
Toplam blog
: 142
: 578
Kayıt tarihi
: 04.09.13
 
 

1940 yılında İzmir'de doğdum İzmir Atatürk Lisesi'ni bitirdim 1961 yılında Mülkiye(Siyasa..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara