- Kategori
- Siyaset
Mutekabiliyet yasası ile ne yapılmak isteniyor?: Rusya'nın kolhozları mı, kapitalizmin plazaları mı!

İstanbul plazalarla hergecen gün siluetini kaybediyor
Van Depremi’nin ardından cok gecmeden yurt icinden ve yurt dışından Van’a yapılan yardımlara dair saibeler ortaya dökulunce, hemen Basbakan Erdoğan bir acıklama yaptı. İktidarı kaybetme bahasına da olsa, böyle deprem riski olan illleri basta da Van’ı, yeniden depreme dayanıklı hale getirmek icin gerekli düzenlemeleri behemahal yapacaklarını bildirdi. Ardından medyada, Tv kanalllarında, Turkiye’de deprem riski olan illerde, basta İstanbul olmak üzere, eski bina stoklarının nasıl yeniden imar edileceği ve buraların nasıl yeniden yapılandırılacağı acıklandı. O vesileyle Sehircilik ve Cevre Bakanı Erdoğan Bayraktar, Basbakan’ın direktifiyle hemen planlar olusturuverdi medya önünde ve sıraladı.
Uc secenek sunuyordu, İstanbulun merkezinde oturan ve deprem riski tasıdığı öne sürülen eski binalarda;
1. Bu binaların mülkiyet sahibleri, yeni kurulacak depreme dayanıklı toplu konutlara takas sistemiyle tasınacak, bir anlasma karsılığında devlete veya ihaleyi alan kurulusa borclandırılarak. Mülkiyet sahibinin bu cıkarıldığı mülkünün arazisi baska mülk sahiblerinin yerleriyle birlestirilerek büyük bir bina yapılmak üzere ihaleye verilecek.
2. Mülk sahiblerine iskan bedeli olarak bir miktar nakit verilerecek ve ev sahipleri baska bir alanda üzerine kendileri nakit ödeyerek baska bir yerde istediği bir daire alabilecekler.
3. Bina veya daire sahipleri hal-i hazirda oturdukları yerlerde kalmak isterlerse, ilerde yaplıması muhtemel büyük bir toplu konutun bir dairesi kendilerine satılacak ve devlete mortgage sistemiyle devlete borclandırılacak.
Hemen bu acıklamaların ardından insanın doğal olarak aklına bu uygulamalarla İstanbul’da kendi özel mülklerinde yılllardır oturan insanların, o ya da bu sekilde, istediği yerde oturabilme özgürlüğünün elinden alındığı, bu demokratik acılımların bol kepceden yapıldığı Turkiye’de kisisel özgürlüklerin ‘acılmak’ bir yana, ‘acmaz’a girdiği konusu ortaya bariz bir sekilde cıkıyordu. Bunun altında bir bit yeniği vardır; İstanbul’da böyle gözde ve merkezde olan yerleri özel kisilere bırakmaktansa, büyük yatırım sahiblerine yeni yapacakları oteller, isyerleri ve plazalar icin yer yaratma cabası olduğu anlasılıyordu. Ne oluyordu!.. İnsanlara nerede oturacağını devlet mi belirliyordu!..
Avrupa uyum yasalarıyla birlikte Türkiye dünün Sovyet Rusyası’nın kolhozlarina mı dönüyor diye düsünmemek elde değildi. Oysa son değisimle birlikte Cumhuriyetin devletcilik ilkesinin, bırakınız AKP ile sonlandırılmasını, yeni CHP ile bile ustu kapalı da olsa devletcilik ilkesi kapitalizme yenik dusuyordu. Van depreminin yaraları henuz sarılmadan 2012’ ye ramak kala, bu söylenenlerin nereye getirilmek istendiği hemen belli oldu. Birkac gün önce Sehircilik ve Cevre Bakanı Mütekabileyet yasasını acıklayarak cok yakında, bu yasa tasarısı Meclis’te kanunlasacak, yabancılara mülkiyet hakkı verilecek, yabancıların 2.5 hektarlık arazi alma hakkı 30 hektara cıkarılacak derken, bunun yakında kanunlasacağını ‘İnsallah’ temennileri esliğinde duyurmayı da ihmal etmiyordu. Tabii bu yasayı Maliye Bakanı Simsek’in “Simdiye kadar havaalanından ev, arsa sırtında cıkan bir yabancı görmedim” yollu sözleriyle onaması da isin ayrı talihsiz bir acıklamasıydı. Bu kanunlasmamıs yasa tasarısı hakkında yorum yapan dev insaat sirketi sahiplerinin yorumlarını da siz düsünün! Bakanlar böyle derse, onlar daha ne dememis olabilirler!..
Hemen Mutekabiliyet yasasıyla ilgili bir dip not duselim. Mutekabiliyet(karsilıklılık) ilkesi; eğer Turk vatandası yabancı ülkede mülk edinebiliyorsa, bir yabancı ülkenin vatandası da Türkiye’de mülk edinme hakkına sahip olabiliyor. Bu yasayla mütekabiliyet sartı kaldırılıyor, hadd-i zatında Batılı ülkeler zaten Türkiye’den mülk edinebiliyor, ama hali hazırda Ruslar, Türki Cumhuriyetler ve Araplar’a da bu yasa imkan tanıyor olacak ve de arazi büyüklüğü de genisletilmis olacak. Eğer bu Türkiye’nin Avrupa birliğine girme esiğinde, Avrupa uyum yasalarıyla ilgili bir acılımsa, bildiğiniz uzere Rusya, Arap ülkeleri zaten Avrupa birliğinde değil! Bir petrol zenginin nakidiyle bir Turk’un nakitini karsılastırın da, ‘karsılıklılık’ ilkesinin ne anlam ifade edebileceğini siz dusunun!
Bir zamanlar Mehmet Ali Brand bir söylemde bulunmustu: “Turkiye Türkler’e bırakılamayacak kadar zengin bir ülke” diye, butun internet sayfalarında, kendini kınayan yazılar çevirilmis durmustu, (aşırı) milliyetci okurlar Brand’ı dıslamıslardı. Brand, bilakis önünü cok iyi görebilen bir gazeteciydi; bugünleri (o günden) görebilmesi icin bugünleri (simdi) görmesi gerekmiyordu! Buna herhalde olsa olsa, ‘uz görü’ denir! Baska ne denebilir ki?!..
Bugün sınırların kalktığı bir dünyada yasıyoruz. Doğru!.. İnsanların özgürlüğü olmalı. Doğru!.. İnsanlar istediği yerde yasayabilmeli! İnsanlar, yıllardır yasadığı mekanlardan itelenmemeli, onların yasadğı mülkler ve arazilerin hesapları yapılarak büyük dev sermayelerin ellerine peskes cekilmemeli! Hele de bunu, ülkesine finans kaynağı yaratacağım diye, elindekini avucundakini satarak yapmamalı, kurbanlık koyununu bile ithal ederken, sigarasinın tütününü bile üretemezken, pancarına kota koydururken, yolunu, koprusunu, fabrikasını, traktörunu kendi yapamazken, elindeki avucundaki topraği, hazine arazisini ihrac etmek, hem de esit kulvarda olmadan yüzmek, petrol zenginiyle, dolar babasıyla ‘karsılıklılık’ ilkesini yarıstırmak sidik yarıstırmaya benzer! Bizden söylemesi!..