Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Şubat '07

 
Kategori
Sosyoloji
 

Mutlu musunuz?

Yazılarımdan birine yorum yazan sevgili blog yazarının sorduğu bir soru beni epey düşündürdü. '' Teknoloji, çok ileri herşeyiniz var neden mutlu değilsiniz'' diyor. Birçok insanın ortak sorunu, mutlu değiliz. Kırıcı, öfkeli ve yıkıcıyız, herkes benmerkezci maalesef. Çoğumuzun evinde beyaz eşyaların hepsi var. Eskiler gibi bir divan, bir halıyla evlenmiyor yeni nesil. Ev, araba, yazlık, para ne varsa istiyorlar, erkekler de aynı kadınlar da.

Sistem o kadar acımasız işliyor ki, bizi de esir ediyor. Her gün yeni birşey çıkıyor. Vitrinler, arabalar, evler, takılar, cep telefonları, bilgisayarlar, yeni çıkan harika çamaşır makinaları, buzdolapları, kıyafetler (Hele şimdikiler bir felaket. Daracık, kısacık, apaçık olan moda adı altında saçma sapan şeyler) ......Kısacası herşey kısa zamanda çok çabuk değişiyor. En basiti cep telefonları mesela. 1, 5 yıl önce cep telefonum iyice bozulunca bir bayiye girdim ve '' fazla fonksiyonu olmayan, mesaj yazabileceğim, konuşabileceğim bir telefon istiyorum'' dedim. Bayideki genç bana yeni çıkan bir model gösterdi. Çok hoş bir modeldi hemen aldım. Şimdi tahmin edebileceğiniz gibi yüzyıllık itibarı görüyor. Her gün arkadaşlarım '' değiştirsene şunu'' diyor. Oysa ki onu ben beğenerek aldım. Parasını ben ödedim. Sevgilime kızınca yatağa ben fırlattım sonra barışırken yine onu kullandım. Arabamı da binbir zorlukla ben aldım ve bir emektar olarak benimle yaşlanmasını istiyorum. Çocuklarımı ve torunlarımı onunla gezdirmek istiyorum. Evdeki kanepem çok işime yarıyor. Yatıyorum, oturuyorum, altını baza olarak kullanıp kışlık kazaklarımı koyuyorum. Her eşyamı kullanıyorum. Fakat sistem '' hayır hemen değiştir'' diyor. Bana ait olmalarına, anılarımı yaşamama izin vermiyor. '' Hemen değiştir '' , '' eskiyi getir, yeniyi götür'' , '' siz daha almadınız mı? '' , '' 12/24 ay taksitle'' '' çalış, çalış çalış'' ve'' beni al, beni al, beni al'' diye bas bas bağıran pazar çığırtkanları....

Sanki dünyaya sabahtan akşama kadar dört duvar arasına hapsolup çalışmaya ve sürekli bir şeyler almaya gelmişiz. Posamız çıkıp bir kenara atılınca dönüp baktığımızda ne görüyoruz? Hiçbirşey, koca bir hiç. Yine bir ev, yine bir araba, yine beyaz eşyalar. Peki o halde biz neden böyle yarış atları gibi koşup durduk?Bunlar zaten vardı. Hem bunların hatırası da yok. Bu tüketici çılgınlığı elimizde hiçbirşey bırakmıyor. Bize ait olmalarına izin vermiyor, anılarımızı çalıyor.

Bir yerde okumuştum, yanlış hatırlamıyorsam Himalaya' lara çıkan turistlere eşlik eden yerli rehberler her yarım saatte bir durup ruhlarının gelmesini beklerlermiş. Çünkü, ruh bedenden geri kalırmış. Bizler sanırım ruhumuzu kaybettik. Bu koşturma içinde ruhlarımız bir yerlerde yitip gitti. O yüzden mutlu olmayı beceremiyoruz. Umarım ruhum mutlu olduğu bir yerde takılıp kalmıştır.

 
Toplam blog
: 265
: 642
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1974 İstanbul doğumluyum. Yüksekokul mezunuyum. Bursa'da yaşıyorum. Her zaman yazıp defterler, aj..