Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '12

 
Kategori
Deneme
 

Mutlu olmak, çok ama çok sevmek lazım!

Sabahın erken saatleri aslında… Karanlık henüz ama olsun gün aymasa da olur bana… Henüz birkaç saat uyuduğumun farkındayım ama kesinlikle uykumu almış gibiyim… Elimde koca bir bardak su, yudumluyorum. İçim kıpır kıpır ve boğazımdan süzülen her damlayla içimin ferahladığını bir kez daha hissediyorum.

Pencereden baktığımda sabahın kızıl siyahıyla karşılaşıyorum. Balkona çıkıp, derin nefes alıyor olmak çok güzel… Ah bu saatler, sessiz sedasız dinlerler bizi… Günün en güzel saatleri, henüz güneşin tam doğmamış hali.

Bugün hayat bana bu kadar güzel göründü diye çok güzel bir şey oldu sanmayın. İnsan mutluluk nedenlerini kendisi yaratır. Bunun için mucizelere gerek yoktur aslında. Tıpkı ölü mutsuzlukları yüreğimde dirilttiğim gibi, mutluluklarımı temize çekip asarım karşıma… Seyretmeye doyum olmaz. Bütün bunların yapmamın nedenine gelince çok basit aslında, içimde gizlediğim sır… Ve içimdeki büyük sırrın adı “Sevmek”… Yerden, göğe kadar, içim içime sığmayana, gözlerimden kalpler taşana kadar sevmek… Evet, öyle ama sevmeden hiçbir şey olmaz ki. Hiçbir yola çıkılmaz,  gitmek istediğimiz yere varılmaz ki… Mutlulukları kurşuna dizmenin kime ne faydası var? Engellerin karşısına çıkmanın püf noktasıdır bu. Engeller hep bizim karşımıza çıkmaz, zaman zaman hüznün delik deşik eden sancısı, bulup getirir engel dediğimiz sebepleri…

Kısaca, önce çok istemek lazım, çokça sevmek lazım… Mutlu olmak, anlamsızlıkların önünde durmak lazım... Belki hayata bir seksek çizip, sayıları takip etmek, çizgilere basmadan zıplamak lazım… Bütün bunları mutlu yaşama başlangıç adımları olarak kazımak, her şeye rağmen gülümseyebilmek lazım…

Yaptığımız her işe, sevgiyle bakmak, sevmek şart değil mi? Kötü enerjinin bu yoğun sevginin, mutluluğun, isteğin içerisine girebileceğini düşünmüyorum. Çevreye yaydığımız enerji ile varız. Bazen tek bir cümlemiz, tek bir bakışımız ya da gülümsememizle enerjimizi aktarıyoruz. Baktığımız her noktaya iletebiliriz bunu. Belki bu satırlardan bile ulaştırabiliriz bir yerlere...  Zaman zaman içimizdeki gözyaşları nasıl akıyor, taşıyor buralardan dışarılara, hüzünleri nasıl anlatıyoruz sayfalarca… İşte öyle, mutluluğu, sevgiyi, istemeyi de öyle anlatabiliriz. Öyle yansıtabiliriz aslında…

Bütün bunları yazarken biliyorum kendimi ben, itiraf edeyim ki melankoli yanım çok daha ağır ve en çokta karanlığı, kızılı, geceyi seviyorum ben ama bütün bunları sevdiğim gerçeğinden içimin karanlık olduğu sonucuna kim varabilir ki… Ay doğuyor benim içimde, güneş doğmuyor belki… Olsun içim yine de aydınlık ki… Zaten aydınlığım çekmiyor mu zıt kutupları? Kimi zaman aydınlatsam da siyahı biliyorum ki, birçok zaman yenildiğimde oluyor karanlıklara ya da boylu boyunca uzanıp, savaşmadan kendimi bırakmışlığım da…

Her anı hüzünle yaşayamayız, elbette her dakika gülemiyoruz da… Her şeyi yerinde ve zamanında yaşamak güzel… Olması gerektiği gibi… Madem böyle olduğunu biliyoruz ayaklarımız yerde öyleyse bir nedeni olmasa da, tüm sıkıntıları bir yana bırakıp, bugüne gülümseyerek severek başlayabiliriz. Belki böyle başlayan günümüz gecemize yansır, gecelerimiz diğer günlere… Diğer günlerimiz geleceğimize…

Yeni bir haftaya başlarken, dileğim mutlu kalalım… Hayır, hayır sadece mutluluk olmaz istemeden, sevmeden hiçbir şey olmaz! İçimizden geçenleri çok isteyelim ama kimseye söylemeyelim bir de unutmadan, çok ama çok sevelim. Bunu herkese söyleyebiliriz sakıncası yok. Kocaman bir gülücükle “Günaydın” diyorum kelimelerimin ulaştığı her yere, herkese…

“Anlamımsın, biliyorum baktığım gördüğüm her şey kadar…”

  

 
Toplam blog
: 16
: 411
Kayıt tarihi
: 19.07.11
 
 

1981 Aydın doğumluyum. Sağlık sektöründe reprezant olarak çalışmaktayım. Yürüyüş yapmayı ve müzik..