- Kategori
- Yılbaşı
Mutlu yıllar ama nasıl?

Ülkenin ürettiği çok fazla bir şey olmadığı, yaşam standardının bugünle karşılaştırıldığında yoksul sayılabilecek bir düzeyde olduğu, mahalle kültürünün ağır bastığı, belki de bunun için aile bağlarının kuvvetli olduğu yıllarda yetişmiş olmanın alışkanlığından olsa gerek, tüm akrabaların... bir arada olduğu, birlikte yemek yendiği, lapa lapa kar yağan, kok kömürünün sıcak bir yaz günü gibi ısıttığı o sobalı, tombalalı yılbaşılarını hatırlamak, o gecede benim için dünyanın en eğlenceli restoran veya eğlence yerlerinde bulunmaktan bile çok daha fazla önem taşır. O günleri özlerim.
Aradan geçen uzun yıllar, sanayi, iletişim, ulaşım ve teknolojinin gelişmesiyle, aile veya bireylerin de sosyolojik yapısını değiştirdi. Her ne kadar adaletsiz bir gelir dağılımı söz konusu olsa bile ülkede yaşam standardı yükseldi. Türkiye’nin şu anki genç nüfusu şimdi bahsettiğim yılların tam iki katı. İnsanların bu gelişime paralel olarak tatil ve eğlence anlayışları da değişti.
Yeni yılı dışarda, programlı bir restoranda eğlenerek karşılamak ve uzun bayram tatillerini haftalık gezillerde değerlendirmek, toplumun alıştığı bir eğlence veya dinlenme biçimidir şimdi. Veya ekonomik küresel krize kadar öyleydi.
Yüz yıllık finans kuruluşlarının iflas ettiği, yüzbinlerce çalışanın işsiz kaldığı veya kalabileceği söylenen A.B.D ile dünyanın en ileri ülkeri sayılan Japonya, İngiltere, Almanya ve Fransa’nın bile bütün dünyayı saran küresel krizde ekonomilerinin durduğu, Dünyadaki finansal sistemin bile tartışıldığı, yarın hala ne olacağının bilinmediği, ne zaman sonuçlanacağının bile tahmin edilemediği yıllardayız artık...
Dünyayı saran bu küresel finans kriz ardındaki endişeli bekleyiş içerdinde, dünya ülkelerinin alıştıkları yılbaşı kutlamalarından vazgeçeceklerini sanmıyorum. Krizin en ağır hissedildiği 2008-2009 bile coşkuyla kutlandı. Gökyüzünü aydınlatan fişekler altında saat 24 de 1 kala yine geriye doğru saniyeleri sayıp, ne getireceğini o an düşünmek bile istemedikleri 2011 in gelişini kutlayacaklardır. Herşeye rağmen hayat devam ediyor ve insanlar alışkanlıklarından kolay vazgeçmiyor.
Yine bir yılbaşı arifesi, aklıma o eski, karlı, kömür sobanın ısıttığı eski yıllardaki sıcacık yılbaşı akşamlarındaki tombala oyunu geldi. Eskiden ne kadar mutluymuşuz..
-İkinci çinko…Tombalaaa. Yok ya ne çabuk. Kontrol edin şunun kartını!...
Torbadan yani önümüzdeki yıldan hangi rakam yani refah mı, gözyaşı mı, ne çıkacağı belli olmayan küresel bir dünyadayız şimdi.
Ülke olarak gece gündüz çalışmanız da yetmiyor. Nüfusu Kocaeli kadar olmayan bir İzlanda’da toplam 3 tane bankanın batması tüm dünya ekonomisini etkileyebiliyor. İşsizlik artık bir dünya sorunu ama aynı zamanda ailenin de sorunu., , işsizlik giren evde huzur kalmıyor. Milli gelir artıyor, nasıl oluyorsa çalışanların maaşı hiç artmıyor!... Veya Yüzde 3 alan bayram yapıyor!.
Zengin giderek daha zengin, fakir daha fakir oluyor. Orta gelirli diye bir sınıf yok artık.
Tombala kartlarındaki tüm rakamları torbadan çıkan rakamlara göre kapatıp, o günlerdeki gibi gibi ‘’tombalaaa’’ diye bağırıp, ülkemin kazanmasını istiyorum. Siyasetçiler iktidar uğruna birbirini yemesin istiyorum. Büyük bir potansiyeli olan bu ülkenin kaynaklarının iyi kullanılmasını istiyorum. Gençlere sahip çıkılsın, onlar yarının sahipleri, onlara her alanda daha iyi imkanlar sunulsun istiyorum. Onlar dövülsün istemiyorum. Çalışanlar haklarını alsın. İçinde işçisi olmayan, bacası tütmeyen fabrika görmek istemiyorum. Herkes kazansın istiyorum.
Gazetelerde, Tv lerde hırsızlıktan, soygundan, cinayettenten, tecavüzden geçilmiyor. Ülkemde huzur istiyorum huzur.
Mutlu yıllar dilemek istiyorum ama nasıl?. Tombala torbasından ne çıkacağı meçhul.
Gelişi, gökyüzünü aydınlatan fişeklerle karşılanan yılların ne getireceği artık belli olmuyor…