- Kategori
- Futbol
Mutlu yıllar büyük başkan!

Çalışma masamdaki iki aylık ömrü kalmış aksakallı, yüzü buruşuk takvimim göz kırpmakta bana, bu günün Kasım’ın 2’si olma sebebiyle. 15 Şubat 1998’de bir oy farkla Fenerbahçe’mize başkan seçilip, çağ atlatarak adını şanlı tarihimize altın harflerle yazdıran büyük başkanımız sayın Aziz Yıldırım’ın doğum günü bugün. Bu satırlar işte o yüzden başının tacı bu haftaki yazımın.
Alex’in; haksız yere oyundan ihraç edildiği ve buna paralel olarak zincirleme hatalı hakem hatalarının yaşandığı Karabükspor maçımızda, tribünde koreografi kartonlarıyla büyük başkanın yeni yaşını kutlamak ne yalan söyleyeyim yeterli gelmedi bana sevgili okur. İşte bu yüzdendir kelimelerimin çırpınışları. 59’uncu yaşınızın size sağlık, mutluluk, umut getirmesinin yanı sıra, özgürlüğünüzün bir beyaz güvercin kanadında kalıcı olarak size geri iade edilmesini dilerim büyük başkanım. 60’ıncı yaşınızı demir parmaklıklar ardında değil, tribünlerde iç içe kutlayacağımıza dair en ufak bir şüphemiz yok sarı-laci yüreklerimizde. Bizler inandık, sizde inanın büyük Başkanım.
Kendime özgü bu kutlamamın ardından, satırlara dökemediğim maçlarımızdan kısa kısa bahsederek yazıyı büyütüp, beslemek isterim. 4-2’lik İstanbul Büyükşehir Belediye maçımızın ilk devresi uykumuzu getirmişti, ikinci devresi futbol şovumuza sahne olan maçın sonuna doğru peşi sıra yenen 2 gol bizi korku tüneline soksa da, yeni frikik mühendisimiz Baroni’yle tünelin esaretinden kurtulmuş olduk.
Yıllar sonra gidilen Mersin İdman Yurdu deplasmanımızda şüphesiz akıllara yer eden Özer’in 45 metreden attığı goldü. Mabedimizdeki Samsunspor maçı duygu seline kapılmamıza neden oldu İstanbul yamacında. Hakkâri / Çukurca’daki şehitlerimizin maç öncesi yoklamasını yapmayı akıl edenlerden biri de bendim. Meğer birçok renktaşımızla aynı hisleri paylaşıyormuşuz. Yoklama esnasında Annemin gözyaşlarını dindirecek babayiğit selpak mendilin icat olmadığına şahit oldum. 7,2’lik Van zulmünü seremonide öğrenmek içimizi mislisiyle acıttı Annemle. Gerek şehitlerimizin, gerekse Van depreminde yitirdiklerimizin mekânları cennet, ruhları şad, yakınlarının başları sağ olsun. Bu maçta gol atma başarısı gösteremeyerek asker selamından mahrum kalan oyuncuların ise kramponları sağ olsun diyelim.
Boğaza nazır oynadığımız Beşiktaş derbisine dair kelimelerime bakıyorum da; centilmenlik kokuyorlar resmen. Rakip yönetimi ve taraftarlarının maça gelme yasağımızı kaldırma başarısı, Sarbosa’nın golü ve maç sonrası galip gelememelerine karşın ev sahibi takım taraftarlarının Van için atkılarından feragat etmeleri takdire şayan değil de ne? Üstelik midemi bulandıran ırkçı harekâtın bu depremden dolayı ta’Van yapmasına rağmen. Rakip cephesini överken, yenilgisizliğimizin istatistiğine zam yapan Baroni’yi unutmak olmaz. Attığın o enfes frikik golünü meşin yuvarlağından öpüyorum kavruk efe.
Pastırma yazından kalma bir Kadıköy akşamında Karabükspor’u ağırladığımız maçta Alex’in fantastik kırmızı kartını yazımın başında kalemime dolamıştım zaten. Sırf bu absürt karttan dolayı hem tribünde, hem de saha içinde sinirler bir hayli gerilmiş, çıkması gereken kartlar çıkamamış oldu. Hakem Aytekin Durmaz evinde maçın dvd’sini başı elleri arasında izlemeli bence. Maç saatini Fener’in Bahçe’sindeki Yoğurtçu Parkında, can dostlarla ince belli bardaklarda içilen tavşan kanı çayı yudumlarken çınlatmıştım Bienvenü’nün kramponlarını. Attığı nefis aşırtma gol bir kez daha kanıtlamış oldu iyi insanın golünün üstüne geldiğini.