Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ekim '07

 
Kategori
Felsefe
 

Mutluluğu paylaşalım!

Mutluluğu paylaşalım!
 

Mevlana ve müritlerinden biri yolda giderken, birkaç aç köpeğin sarmaş dolaş uyuduklarını görürler.

''- Güzel bir kardeşlik örneği, keşke insanlar da bundan örnek alsa!'' der mürit.
Mevlana gülümseyerek cevap verir:
''- Aralarına bir kemik at da görüver kardeşliklerini.''

Bazen insanlar neyi paylaşmak istediklerini bilemezler. Paylaşılacak şeyin hep elle dokunulduğunda deriyle temas etmesini beklerler. Materyalist düşünce kavramı budur. Elle dokunamayacağımız, duygularımızla kalbimizin ta derinliklerine indirebileceğimiz paylaşımlar da vardır. Başkalarının mutluluğu.

Başkalarının mutluluğu, onların haberi olmadan da alıp kullanabileceğiniz bir olgudur. Tüm samimiyetinizle bakın mutlu insanlara, yüreğinizin en temiz duygularını harekete geçirin o anda. Paylaşın onların mutluluğunu. Varsın fark etmesinler. Teşekkür etmesinler size mutluluklarını paylaştığınız için. Siz teşekkür edin, içinizden. Hem onlara, hem de bizleri yaratan yüce Allah'a!

Kendiniz o anda birtakım nedenlerde dolayı mutlu olma imkânlarından yoksunsunuzdur. Bu imkânsızlıkları ortadan kaldırmak için tabii ki mücadele vereceksiniz. Bu mücadelenizde birtakım zorluklarla karşılaşacaksınız. Önünüze engeller koyacaklar, arkanızdan mırıl mırıl dedikodular yapacaklar. Belki de sizin mutsuzluğunuzdan mutlu olacaklar.

Bakın, gördünüz mü? Sizin mutsuzluğunuzdan mutlu olacaklar, dedim. Evet, maalesef böyleleri, bilhassa son dönemlerde çokça toplumumuzda yer ettiler. Bunları karşı duygularınız ne olacak?

''Oh maşallah! İyi olmuş!'' demeyeceksiniz.

Üzüleceksiniz. İnsani duyguları ölmemiş olanların, başkalarının mutsuzluklarından mutlu olamayacaklarını düşüneceksiniz.

O zaman, ne duruyorsunuz? Mutlu olmak imkânınız yoksa, başkalarının yakaladıkları bu imkânı kıskanmayın, fesatlık yaparak yüreğinizi ağrıtmayın! En temiz duygularla seyredin mutlu olanları.

Ben yıllardır, yalnız yaşarım. 1983 yılında suçsuz yere, mafya metotlarıyla yattığım alman hapishanesinden çıktıktan sonra, eşimin bir sevgilisi olduğunu beni bekleyemediğini gördüm. İkram ettiği bir bardak portakal suyunu dahi içmeden elini sıktım ve mutluluklar diyerek oradan uzaklaştım.

Çok büyük maddi kaybım yanında bir de eşimi kaybetmiştim. Hemen boşandık. 24 yıldır Alman mahkemelerinin verdiği boşanma kararını Türk mahkemelerinde de kabul ettirmek için dava açmadım. Basit bir olay. Ama yapmadım. Çünkü hayal kırıklığımın geçmesi 24 yıl sürdü. Hâlâ da sürecek. Ne zamana kadar mı? Bilmiyorum...

Ben yalnız yaşadığım şu yıllarda hep başkalarının mutluluklarından pay kapmaya çalıştım. Asla onları kıskanmadım. Hiçbir zaman da başkalarının mutluluklarının yıkılmasını beklemedim.

Gerçek hayatta çevremdekilerin çoğu öyle yaptı. Sizler bu konuda ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınızla yazımı zenginleştirir, değerli düşüncelerinizi belirtirseniz sevinirim.

Hepinize sevgiler, saygılar!

Mustafa Mumcu, 05 Ekim 2007 saat: 09:17

 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..