Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Şubat '18

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Mutluluğun Resmini Yaptım

Mutluluğun Resmini Yaptım
 

İşte size mutluluğun resmi: ABARTMAMAK

Evren “denge” ile tanımlıdır. Evrenin parçası olan ne varsa “dengede olmak” şartıyla yaşamın akışına uyum sağlayabilir. Dengesi bir yöne doğru kaymış olan her şey sorun ya da hastalık sebebidir.

“Sorunsuz yaşanır mı canım aaa!” mı diyorsun? Evren şöyle diyor: “Hıhıı tamam sen iste yeter…” (bknz: Evren Israr Etmez  başlıklı yazım)

“Ama sorun olmaması mümkün değil ki!” mi diyorsun? Dikkat edersen bir üstteki cümle ile bu aynı anlamı taşımaz. Benzer anlam aynı anlam değildir ve evren her anlam değişikliğine karşı aşırı duyarlıdır. Her mikron düzeydeki fark yaşamın bütününü etkiler.

Kendine sorman gereken şudur: “Benim çabam sorun ya da hastalık oluşturacağını bildiğim şey için mi, sevinç, neşe, keyif, iyilik üretecek şey için mi olmalı?” Bu sorunun yanıtı çok önemlidir.

İnsan olarak deneyimlemekte olduğumuz dünya yaşamında, beyazı tanımlayabilmemiz siyahın varlığına bağlıdır. İyi dediğimiz ne ise bir de kötüsü olmalıdır, aksi halde iyinin anlamı kalmaz. Neye doğru diyorsan bir de yanlışın var demektir. Bu kavramların yerini ilerde ne alır bilemeyiz ama yaşadığımız an için yapabileceklerimiz var; ABARTMAMAK gibi… Çünkü ne dersek diyelim, neye dayandırırsak dayandıralım, hepsi bizim yorumumuzdur, aksini iddia edene “haklısın dostum” der ve kendisiyle başbaşa bırakırım. Çünkü neden? Çünkü “anlamaya beynini kapatmış” kişiyle tartışmak da bir abartıdır.

“Ay her şey mutluluk için mi ayol, dünya gerçekleri var?”

Dünyanızın gerçeğinin ne olduğunu düşünürseniz onu yaşamaya mahkumsunuz. Bu gerçekler size göre dünyanın öteki ucunda dahi olsa bundan sorumlusunuz. “Ben ne yaptım ki yaşlı başlı kadınım” demek durumu değiştirmiyor. Evrenin halısında her birimiz bir ilmeğiz ve evrensel yasalara göre “dünyayı nasıl görüyorsak” zihin yapımızdan kaynaklıdır. Tüm insanlığın zihin yapısındaki abartılar silindikçe dünyanın olmasını istediğimiz yöne kayması an meselesidir. Asıl sorun, insanlığın bütününde dünyaya ilişkin benzer beklentiler yaratılabilir mi? (not: bilemem)

İnsan kendinin farkına vardığında yanıtlar akmaya başlar. Önce nerede olduğunu, buraya nasıl geldiğini, neden gitmek zorunda olduğunu az bir şey merak etmekle başlar farkındalık. Kim yanıt verecek? Kendisi gibi insan olanlar mı? Kim doğrusunu bilecek?

Bakınız hemen anladığınız gibi ABARTMAMAK burada başlıyor. Bir başladığında da tutamazsınız zaten, yeter ki KENDİNİ BİLMEK konusunda samimi olun.

Yukarıdaki sorulara belli yanıtlar verilebilse de bu yanıtları verenler senin benim gibi aynı kaderi paylaşan insanlardır. Şöyle düşünün; bir çorbanın içindeki şehriye olsanız, çorbanın neyin içinde olduğunu; tencereyi, tencerenin dışını, mutfağı, evi, sokağı, ülkeyi, dünyayı, evreni… görebilir misiniz, tanımlayabilir misiniz? Varlığından haberiniz olabilir mi? Altı üstü şehriyesin ve çorbadan başka bir şey göremezsin. Kaynarken bir süre çorbanın en üstüne çıkıp tencereyi ve çevresini görebilirsin ama "ne olduğunu bilebilir misin?" Durun durun korkmanın kimseye yararı yok. Ötesini de çok kurcalamayın derim ama insan olduğunun ve bunun abartılacak bir yönü olmadığının, dünyada isen yaşamaktan başka yapabileceğin bir şey olmadığının farkında ol. İster inanın ister inanmayın ama şehriyeyiz.

Mutluluğun tek resmi ABARTMAMAK denen sade ve akıllı yaşamdır. Madem ki işimiz gücümüz yaşamaktır, dünyada bulunma süremizi dolu dolu geçirecek "gelişime" açalım kendimizi.

İstekleri, arzuları abartmayın. Şartlarınızın bilincinde olarak seçimler yapın. Neye bakmanız gerektiğini söyleyenlerin bunu neden yaptığını sorgulayın. Dünya sisteminde ticari kaygılar ön plandadır, kimse sizin bireysel mutluluğunuzu gözetmez. Meslek seçerken uçmayın, başkasının yaptığı şeyleri kendinizle kıyaslamayın… ABARTMAYIN.

Sevgi, aşk, dostluk, vefa, evlilik gibi konuları ABARTMAYIN. Sevginiz size göre değerlidir. Siz sevdiniz diye sevilmeyi ya da aynı şiddette sevilmeyi beklemeyin. Beklemeyin dedimse kolay olacak demedim ama mutluluk yolunuza tepelerden kayalar düşürmeyin ellerinizle. Olmuyorsa zorlamayın; ABARTMAYIN.

Neden yaşamın başlarında bahar neşesiyle girişilen şeyler bir süre sonra bozuluyor, kabak tadı veriyor dersiniz? Abartılı kavramlarla beklentiler yükseltilip girilen her işin geleceği nokta budur. Ancak gerçekçi bakış açısıyla başlayan ilişkilerin sağlıklı devam etme olasılığı vardır ve yüksektir. Yaşamın masallardaki gibi olmadığını bilerek sevin, aşık olun, evlenin, dostluklar kurun ama ABARTMAYIN.

Siz abarttınız, idealize ettiniz, daha çoğunu istediniz diye karşılığını bulacağı garantisini sunan her şarkıya, şiire, romana, masala, söyleme, öğütlere, filmlere, ıvır zıvır ne varsa tüm boş laflara “karnım tok” diyerek yaşayın, karşılığı varsa da sonsuza dek süreceğinin garantisi yoktur. Önemli olan beklentilerle gerçeklik arasında denge kurmaktır. Ancak bu yolla olası mutsuzluklara kendi elinizle yol açmamış olursunuz. Bu da bir insan ömrü için epey bir kazanımdır.

Yaşamın doğal dengesinden sapmasına neden olacak tutum ve davranışları bıraktığımızda mutluluk önümüze serilecektir ama onu da ABARTMAYIN. Yaşayın gitsin sevgili insan, sonuçta altı üstü… şehriyeden hallice.

Sevgiler.

 

 
Toplam blog
: 51
: 197
Kayıt tarihi
: 15.12.17
 
 

Evrensel enerjiler ve kişisel gelişim. ..