Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mart '14

 
Kategori
Felsefe
 

Mutluluk

Mutluluk
 

arapkir.postası


Bugün köşemi, Ankara'dan değerli öğretmen arkadaşım Hüseyin Başdoğan'ın yazısına bırakıyorum. Başdoğan'ın yazısı  "Mutluluk" üzerine.  Her büyük filozof bu konu üzerinde düşünmüştür de, sonuç...  Herkesin çözümü kendisine. Bakalım Hüseyin kardeş ne demiş:

"MUTLULUK “

‘Mutluluk nedir, bilen var mı ?’ diyor, ’Sis ’romanının yazarı. Mutluluğun adı var, kendi yok. Öylesine yüceltilmiş bir duygu, öylesine övülmüş, benzersiz bir güzellik, bir üstünlük sayılmış ki ne olduğu , nerede olduğu, tadı, biçimi anlaşılmaz olmuş! Bilen yok gerçek anlamıyla mutluluğu.”  (Oktay Akbal, Mutluluk Nedir?) Tanımı güç bir kavramdır mutluluk. Soyuttur, mutluluğu duyu organlarımızla algılayamayız. Ancak, mutluluk, kişinin kimliğine sinmişse gözlerinin içi güler, coşkuludur.”

Dünyada tanımı en güç olan en öznel, en görece değerlerden biri de mutluluktur. Böyle olunca belirlenmesi, tanımlanması da elbette ki olanaksızdır… Mutluluk vardır var olmasına da, belki herkesin mutluluğu başka başkadır.” (Mehmet Salihoğlu, "Mutluluk Üstüne” Kavramlar ve Boyutları, s.354) Türkçe sözlükte genel bir tanımlaması yapılmış.  "Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç dururumu, ongunluk, kut, saadet, bahtiyarlık. Cengiz Sezer, düşünürlerin sözlerinden, atasözlerinden bir seçki oluşturmuş; bunlardan kitap yapmış, elime geç geçti.Kitabının adı, "düşündüren bilge sözler” kitabın kapak, iç tasarımı ilginç. Kapaktaki istiridye kabuğunun açılmasıyla içinden bir dünya çıkmış. Bu dünyada içeriği değişik özlü sözler sıralanmış: ızdırap, ahlak, hayal, sevgi, yalnızlık, hastalık, dostluk, kitap, zaman mutluluk… Mutlulukla ilgili ilk söz de Türkiye’nin çöl olmaması için canla başla çalışan Hayrettin Karaca’ nın. Ben, acıyı da mutluluğu da kabulleniyorum; ama acılar hafızadan hiç çıkmaz” diyor,  Karaca. “Mutluluğu” herkes canla başla kabullenir de “acıyı” kabullenmemek elimizde mi?  Acı, hiç beklemediğimiz bir anda –ister taşıyalım, ister taşımayalım-omuzlarımıza yükleniyor. Taşıyıp taşıyamayacağımıza bakmadan tüm benliğimizi sarıp sarmalıyor. İnsanı, kıpırdayamayacak, yaşamdan zevk alamayacak duruma sokuyor; karamsar, içedönük yapıyor. Bundan sonra insan, umutsuzluğun girdaplarında dönüp duruyor. Güçlüler, bu girdaplardan yol bulup kurtuluyor,  zayıflar eziliyor. "

Yazı bu kadar. Ama bu kadar kısa ve öz bir yazı içinde güzel bir özetleme yapıyor Hüseyin Başdoğan. Sağolsun. Kendisini Milliyet Blog'a üye olmaya davet ediyorum. Saygılar.

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..