Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '08

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Nasıl konuşuyoruz

“İnsanlar konuşa konuşa anlaşır”

“Biliyorsan konuş ibret alsınlar, bilmiyorsan sus adam sansınlar”

“Dil bir kulak iki, iki dinle bir söyle”

“Tatlı dil güler yüz yılanı deliğinden çıkarır.”

Konuşma üzerine o kadar çok söz söylenmiş ki kültürümüzde… Demek ki, dünya kültürleri içinde pek az rastlanabilecek bir hassasiyetle kültürümüzde konuşmaya çok büyük önem verilmiş. Peki hal böyle iken gerçekten konuşabiliyor muyuz, yoksa konuştuğumuzu mu sanıyoruz? Güzel konuşmak bir sanattır. Bir ressamın resim çizmesi gibi, bir bestecinin beste yapması gibi konuşurken de dinleyenleri ses ve kelimelerin gizemli ahengiyle büyülemek… Hani derler ya şiir gibi konuşmak diye… Dinleyicinin dikkatini dağıtmadan sürekli uyanık tutabilmek gerçekten bir beceri, bir sanat. Tabi bu kadar uzun boylu olmasa da insanın kendini, meramını, isteklerini iyi ifade edebilmesi ve bunu yaparken de dinlemeyi bilmesi gerçekten çok önemli. Çünkü genellikle insanların başına ne gelirse … “Bülbül’ün çektiği dili belası” misali. Konuşurken sadece bilgili olmak, kibar olmak yeterli değil. Nezaket kurallarına uymak, haddi bilmek de çok önemli. Sınırları aşmadan (yani karşımızdakinin inançlarına, prensiplerine ve özel hayatına müdahale etmeden), tonlamaya dikkat ederek ve nezaket kuralları çerçevesinde, söylemek istediklerimizi en iyi ifade edebilecek kelimeleri art arda sıralayabilmek. Belki birçoğumuz yapıyoruzdur bunları.

Peki karşılıklı konuşurken ne kadar hassasiyet gösteriyoruz? “Dinlemeyi bilmeyen konuşmayı da bilemez” diye bir sözümüz de vardır. Diyalog halinde olduğumuz kişilerin konuşmalarına göstereceğimiz saygı ve pozitif yaklaşım, karşımızdakinden beklediğimizle aynı olmalıdır ki zaten bu medeni olmanın bir gereğidir. Çünki bunlar sadece çevremizle olan ilişkilerimizi değil iş ilişkilerimizi de birinci derecede etkileyen önemli faktörlerdir. Faaliyetler ya da yeni projelerle ilgili konularda susmak ne kadar yanlış ise aklımıza gelen her şeyi söylemek de o kadar yanlış olur. Önerilere ve projelere olumlu yaklaşmalı; şayet talep edilirse, kişisel fikirlerimizi çok uygun ve zarif bir lisan ile konuşmalıyız. Zira olumsuzlukları bile pozitif cümlelerle anlatabilmek hayatın her kademesinde bir altın anahtar vazifesi görebilecek kadar önemlidir.

Bu konuda çok güzel bir kıssa anlatılır. Hükümdarın biri bir rüya görüyor. Rüyasında hedefe üç ok atıyor ama okların üçü de hedefe ulaşmıyor. Bu rüya üzerine hükümdar derhal ülkenin rüya tabircilerini toplayıp rüyasını açıklamalarını istiyor. Tabirciler geliyorlar hükümdarın yanına ve ilki rüyayı açıklıyor. “Efendimiz sizin üç oğlunuz olacak ama üçü de sizden önce ölecek” Hükümdar birden hiddetleniyor. “Sen benim oğullarım ölecek mi dedin? Vurun bunun kellesini.” İkinci rüya tabircisi geliyor ve o da aynı şeyi söylüyor. “Efendimiz sizin üç oğlunuz olacak ama üçü de sizden önce ölecekler.” Hükümdar hiddetli. “Vurun bunun da kellesini.” Üçüncü, dördüncü, beşinci tabirciler de aynı akıbete uğrayınca sonuncusu vaziyeti anlıyor ve rüyayı açıklıyor. “Efendimiz sizin üç oğlunuz olacak ama, müjdeler olsun ki siz onlardan daha çok yaşayacaksınız.” Hükümdar “işte rüyamın tabiri budur” diyor. “Onu altınlarla ödüllendirin.”


Erol Güldiken

 
Toplam blog
: 53
: 1368
Kayıt tarihi
: 31.10.08
 
 

Bestekar ve Yazar'ım. Sanat, kişisel gelişim ve hayata dair; elimin erdiği, dilimin döndüğü ve ka..