Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Kasım '06

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Nasreddin Hoca: "Ya tutarsa!" derken niyeti yoğurt yapmak değildi!

Nasreddin Hoca: "Ya tutarsa!" derken niyeti yoğurt yapmak değildi!
 

Ülkemizde; kirlenmiş, etrafa kötü kokular yayan, ekolojik dengesi bozulmuş, balıklar, kaplumbağalar, kurbağalar dahil hemen hemen hiç canlısı kalmamış birçok dere, göl ve göletler bulunmaktadır. Bu su havzaları, hem zararlı mikroplar saçarak sağlığımızı tehdit etmekte hem de önemli bir kaynak olan sudan buralarda yararlanamamaktayız. Çoğu zaman da, su azaldığında çevredeki bahçe ve tarlalar zorunlu olarak sulama amacıyla bu suları kullandıklarında zararlı bileşikler (ağır metaller dahil) yetiştirilen ürünler aracılığıyla besin zincirimize karışmaktadır! Çarpık sanayileşme, kentleşme ve aşırı nüfus artışının doğal bir sonucu olan su havzalarının sanayi ve organik atıklarla kirlenmesi ve tarımda bilinçsizce yapılan aşırı gübreleme ve ilaçlama sonucunda kimyasal maddelerin su içinde giderek daha yüksek oranlarda birikmesiyle birlikte istenmeyen bu durumun ana nedenini oluşturmaktadır! Bilim adamlarının öngörülerine göre, eğer önlem alınmazsa, 2040 yılında tüm dünyadaki balıkların büyük bir kısmı yok olacaktır! İnsanların varlığı ise, diğer canlıların varlığından ayrı düşünülemeyeceği için, bu durum, insanların bu gezegendeki varlığını doğrudan tehdit eden bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır.

Eğer Nasreddin Hoca bugün hayatta olsaydı, su çok kirli olduğundan eminim göle maya çalarak yoğurt yapmaya çalışmayacaktı! (Bazıları Hoca’nın yoğurt yapmak istediğini sanıyorlar!) Çünkü bir zamanlar içilecek kadar temiz olan göl sularımız yukarıdaki nedenlerden ötürü bugün içine girmeyi bırakın, yanından geçilemeyecek durumdadır! Hatta Hoca’nın maya çaldığı söylenen Akşehir Gölü bugün yok olmak üzeredir!

Tüm mayaların içinde olduğu gibi, Hoca’nın kullandığı mayanın içinde de laktik asit bakterileri vardı. Zaten sütü yoğurt yapan da bu yararlı bakterilerdir. Nasreddin Hoca’nın, aslında sembolik olan bu hareketi nedeniyle ne kadar ileri görüşlü bir düşünür olduğunu biz şimdi yeni yeni anlıyoruz! Hoca aslında yoğurt yapmak istemiyordu! Zaten o kadar yoğurdu kim yiyecekti ki? Hoca, o derin öngörüye sahip engin zekasıyla, Akşehir Gölü’nün ve diğer göllerin, insanların hep daha fazlasını isteyen arsız ve bilinçsiz tutumları yüzünden ileride tehdit altında yok olmayla karşı karşıya geleceğini sezmişti ve önlem olarak yoğurt içindeki laktik asit bakterilerini göle aşılamaya çalışıyordu. Laktik asit bakterileri organik maddeyi fermantasyona uğratırlar; turşu da böyle yapılır. Bu bakteriler ayrıca, girdikleri ortamı sterilize ederek temizlerler, zararlı mikropları bastırırlar. Bence, Hoca, o engin zekasıyla, yıllar sonra insanların su havzalarını kirleteceklerini biliyordu ve daha henüz çevre kirliliği diye bir şey yokken yıllar öncesinden önlem almak için laktik asit bakterilerini ortama aşılamaya çalışıyordu! Ne büyük bir çevrecisin sen Nasreddin Hoca!

Bugün Etkin (Yararlı) Mikroorganizmalar kendilerini kirlenmiş göllere, nehirlere aşılayacak yeni Nasreddin Hoca’lar aramaktadır. Japonya’dan bir başka Japon Nasreddin Hocası olan Prof Dr. Teruo Higa (EM’nin bulucusu), Bizim Nasreddin Hoca’nın laktik asit bakterilerine, fotosentez bakterilerini ve mayaları da ilave ederek mükemmel bir ürün geliştirmiş ve Japonya’da Seto İç Denizi’nin temizlenmesinde EM’yi başarıyla kullanmıştır. (Bakınız: Seto İç Denizi Projesi adlı yazım). Prof Dr Teruo Higa’nın ilave ettiği mikroorganizmalar arasında mükemmel bir uyum vardır ve birbirlerinin işlevlerini destekleyerek mükemmel bir işbirliği yaparlar. Sonuç: ekolojik dengesi yeniden tesis edilmiş temiz dereler ve göller!

Şimdi de Nasreddin Hoca’nın yıllar önce tasarladığı gibi, EM’nin ekolojik dengeyi nasıl yeniden tesis ettiğine bakalım: Mikrofloranın zenginleştirilmesi su içindeki yararlı mikroorganizmaların çeşitliliğinin ve popülasyonun arttırılarak ekolojik denge piramidinin en altında yeralan ve bu dengenin kurulmasında asli rol oynayan mikroflora dengesinin kurulması ilkin amaçlanmaktadır. Göl içindeki mikrofloranın artırılması sonucu iki etkinin ortaya çıkması beklenmektedir:

Birincisi, organik maddenin parçalanmasının sağlanarak büyük ölçüde kirlilikten sorumlu organik madde miktarında azalma olmasıdır (Biyolojik ve Kimyasal Oksijen İhtiyacında düşüş). Organik maddenin aerobik (havalı ortam) mikroorganizmalarca parçalandığı ve bu süreçte suyun içindeki erimiş oksijenin kullanıldığı bilinmektedir. Halbuki EM’nin bünyesinde hem aerobik hem de anaerobik (havasız ortam) yararlı mikroorganizmalar bulunmaktadır. Bu yüzden, anaerobik yararlı mikroorganizmalar yardımıyla, kokuşma olayı anaerobik fermantasyona dönüştürülür ve böylece hem organik maddenin kokuşma yoluyla parçalanması önlenir hem de anaerobik fermantasyon yoluyla bozunması (hidrolize olarak parçalanması) sağlanır. Organik maddenin anaerobik fermantasyon yoluyla bozunması sonucu açığa çıkan enzimler, antioksidan maddeler, biyoaktif maddeler canlı yaşamını destekleyici (fitoplanktonlar için gerekli besin maddeleri), dolayısıyla ekolojik dengenin tesisi için gerekli maddelerdir.

Mikroflora artışının ikinci önemli etkisi ise, yukarıdaki paragrafta bahsedilen birinci etkiyle yavaş yavaş organik madde miktarı anaerobik fermantasyon yoluyla azalırken, yine yavaş yavaş yararlı mikroorganizmaların etkisiyle göl suyundaki ortam canlı yaşamını desteklemek için uygun hale gelir. Oksijen içeriği belli bir düzeye ulaştığında EM içindeki yararlı aerobik mikroorganizmalar da devreye girerek bu defa da aerobik fermantasyon yoluyla organik maddenin parçalanması ve canlı yaşamının desteklenmesi için son derece yararlı maddelerin üretilmesi sağlanır. Herhangi bir anda gölün derinliği boyunca oksijen içeriği değişeceği için bu iki proses de aynı anda gölde hüküm sürebilecektir. Sonuç ise, hızlanmış biçimde organik maddenin parçalanması (kokuşarak oksidasyon yoluyla olmadığını, Nasreddin Hoca’nın öngördüğü gibi fermantasyon yoluyla olduğunu önemle belirtmeliyiz) ve mikroflora çeşitliliğinin ve popülasyonunun yararlı mikroorganizmalar lehine artmasıdır. Sağlıklı bir su havzası ekosisteminde mikrofloranın sağlıklı olması son derece önemlidir. Yurdumuzdaki birçok gölde olduğu gibi zarar görmüş bir ekosistemi yeniden sağlıklı hale getirebilmek için mikroorganizmaların çeşitliliğini ve sayısını artırmak yeterli olacaktır. EM ilavesi yukarıda anlattığımız nedenlerden ötürü mikroflorayı zenginleştirecek ve ekosistemin temelini yeniden inşa edecektir. Mikroorganizmaların ürettiği amino asitler, şekerler ve vitaminler fitoplanktonları beslerler. Fitoplanktonlar ise zooplanktonların besinidir. Sudaki küçük canlılar ve balıklar ise zooplanktonlarla beslenmektedir. Sonuç olarak, EM ilavesiyle nehirlerin, göllerin ve denizlerin kendi kendini arıtma gücü canlandırılmakta; kötü kokuların oluşumu ve çamur birikimi önlenmektedir. Nihayet, su temizlendiğinde ve ekolojik denge tekrar tesis edildiğinde, Nasreddin Hoca’yı yanlış yorumlayanların hayal ettikleri gibi, göllere maya çalarak yoğurt yapmak belki mümkün olabilecektir ama Akşehir gölü için maalesef durum çok geç olduğundan maya çalınacak su bile kalmamıştır!

 
Toplam blog
: 18
: 4051
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

Tarım, hayvancılık ve çevre alanlarında araştırmalar yapmaktayım. Türkiye'de bu alanlarda daha ya..